Yani varlığı da yokluğu da muamma olan, bir nesne.
Gulyabani gibi bir şey işte.
Sathosi Nakamoto. Bu da böylesi bir fantom işte.
Kim olduğu, ya da kimler olduğu hakkında pek çok dedikodu olsa bile, böyle bir insanın var olup olmadığı hakkında, aslında hiçbir ispat yok.
Taşıması gereken vasıflar belli ama.
Deha bir matematikçi, deha bir yazılımcı, çok iyi bir algı yönetmeni, pazarlama da çok yetenekli, organize konusunda bir profil.
İşte bu kişi, Sathosi Nakamoto.
Yani fantom.
Yani varlığından bile şüphe edilen bir hayalet.
Peki bu adam bu fantoma neden taktı diyeceksiniz.
Çok basit, çünkü bu fantom, Bitcoin denilen ve sadece biner kodlardan ve algoritmalardan oluşan bir "para biriminin" mucidi.
Ve tüm dünya, bu hayali kişinin ürettiği, hayali bir para biçiminin cazibesine kapılmış, kapış, kapış ticaretini yapmakta, alıp satmakta.
Kimse kusura bakmasın ama bunu benim zihnim almıyor.
Mucidinin bile kimliğinin belli olmadığı, değeri sadece sanal olan bir şeyi, insanlar neden alırlar ki?
Tabiri caizse "hava, civa" ya neden gerçek para verirler ki?
Evet, dünyada dönen sermayenin %90'ı, hangi ülkenin parası olursa olsun, sadece birkaç banka serverinin içinde olan rakamlardan ibaret.
Ancak bu teorinin en azından elle tutulacak bir yanı var.
Türkiye'de banka hesabı olan her müşteri, aynı gün, aynı saat, aynı dakikada kalkıp da parasını çekecek değil.
Bu kural, bankacılık sisteminin kurulduğu günden beri böyle zaten.
Ve ABD'nin Kara Cuma dedikleri, borsanın çöktüğü o günde, ülkenin tüm bankalarına bir "run" olmuştu, yani yüzbinlerce insan, aynı anda bankalara koşmuş, nakitlerini istemişler, ancak tabii alamamışlardı.
Sonrası malum, ekonomik depresyon dönemi.
Ancak ulusal para birimlerinin arkasında en azından bir ülkenin güvencesi var.
Bu güvence, altın rezervlerinden, doğal kaynaklardan, ülkenin ekonomik varlıklarından geliyor.
Peki ya Bitcoin?
Hiçbir yasal düzenlemesi, hatta dayanağı bile yok.
Bitcoin veya başka bir isimdeki sanal para almış iseniz ve aldığınız şirketin serverine bir saldırı gerçekleştirilip, tüm veriler sıfırlansa, yapabileceğiniz hiçbir şey yok.
Kaybınız ile kalırsınız, hepsi bu.
Bu çılgınlıktan üç sene önce de uyarmıştım.
Gün Medya Gurubu onursal başkanımız, başyazarımız ve ekonomi uzmanı olan değerli büyüğüm, Sayın Cengiz Aygün de bir senedir muhtelif yazılar ile bu tehlikeye karşı uyarıyor olsa da bu çılgınlık maalesef devam ediyor.
Cebinizdeki reel parayı, bir dilenciye sadaka olarak verseniz, Allah'ın rızasını kazanırsınız.
Bitcoin veya diğer sanal paralara yatırırsanız, ancak, bilgisayar ağının sağlam olması için dua edebilirsiniz.
Tabii bir de Eleon Musk gibi spekülatörlerin bu işe bulaşmamasını umarsınız.
Spekülasyon bir borsa terimidir.
Yani vahşi kapitalizmin yuvası olan borsanın en güçlü silahıdır.
Türkçesi, umut ile en iyi tabir edilir.
Yani bir hisse senedinden belli miktarı bir liradan satın alıp, bu kâğıdın, kısa vadede beş, altı, yedi, hatta on lira olmasını umut etmektir.
Elinizde, bu artışı sağlayacak gereçler de var ise kazanacağınız kesindir.
Tabii tam tersi de olup, kâğıdın değeri on kuruşa düşerse, battığınızın da resmi olur.
Bakın "kâğıt" terimini kullandım, çünkü hisse senetleri de sadece birer kâğıt üzerine basılmış değerlerden ibarettir.
Bitcoin ve diğer para birimlerinde bu kâğıt bile yoktur.
Adı üstünde, ismi ile müsemma işte sanal!
Yani hayali, teorik, rüya, hülya, hatta serap.
Evet sanırım serap Bitcoin'i en iyi tarif edecek terimdir.
Çünkü çölde, susuzluktan kırılan, güneşten ve sıcaktan yanan insanlar, önlerinde birden bir yeşillik adası ve bir su görürler.
Ancak bu, sadece hayallerinde olan bir şeydir ve gerçekte yoktur.
Umarım, dilimizin döndüğünce meseleye açıklık getirebildik.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam