Dibin dibi!

Türkiye'nin Ana muhalefet liderinin şu ara sergilediği performansa, söylenecek başka bir tabir bulunmuyor maalesef.

Twitter aracılığıyla, siyaset arenasını resmen panayır sirkine çevirdi Kemal Kılıçdaroğlu.

Tamam, devlet terbiyesinden bihaber olabilir insan, ancak adabı muaşeret kurallarını çiğnemek, üstelik de bariz yalan söyleyerek çiğnemek, başka bir boyut, adeta nirvana.

Attığı bir tweette, Kendisinin bir TV programında, canlı yayında "Anayasanın ilk üç maddesi değişebilir" sorusuna, "evet ben dedim, neden olmasın" cevabını veren kendisi değilmiş gibi:

"Erdoğan'ın kurmayları bunu istedi, o da ben dedim sanıyor, artık bir sağlık raporu almak, ulusal güvenlik sorunu oldu!" diye büyük ve bugüne kadar görülmemiş bir terbiyesizliğe imza attı Kılıçdaroğlu.

Tabii, kendi söylediğini ya tamamen unutmuş ya da söylerken ona benzeyen biri çıkmış canlı yayına!

Pes doğrusu pes.

Bir insan bu kadar mı alçalır?
Bu kadar mı nefretinde boğulur?

Bunun ne genel ahlak ile ne de siyasi ahlak ile bağdaşan hiçbir noktası olmaz, olamaz!

Sanki Türkiye Cumhuriyeti'ni, akıl melekelerini ve şuurunu kaybetmiş biri yönetiyor gibi bir algı oluşturmak, acizliğin, ahlaksızlığın, biçaresizliğin getirdiği bir hal olsa gerek.

Bu üslup sadece son derece çirkin olmak ile kalmayıp, aynı zamanda da ayıp.
Bel altı vuruşu.

Ancak Millet İttifakının genel durumunu gözlemlediğimizde, nasıl bir dilemma içinde olduklarını gördüğümüzde, bu siyasi cinnetin nedenini de görmüş oluyoruz esasında.

Tutturdukları "güçlendirilmiş parlamenter sistem" teranesi, hayalperestlikten başka hiçbir şey değil.

Sistem değişikliği için 401 Milletvekiline ihtiyaçları var, ki çok zor.
Kaldı ki, değiştirmek isteyeceklerini de hiç sanmıyorum.

Asıl içlerindeki en büyük sorun, ne hikmetse özgüven patlaması yaşayan HDP!

Hükümetin içinde olsalar, ayrı bir dert, dışında olsalar, ayrı bir dert.

Çünkü ortada bir PKK/YPG/PYG çıbanı var.
Yani HDP'nin kutsal inekleri!

Ola ki, Millet İttifakının adayı, seçimi kazansa da öyle atıp tuttukları gibi, Suriye'den çekilme gibi bir şeyi asla yapamazlar.
Halk ayaklanmaya gider.
Çünkü orası bir milli siyaset/beka sorunu olan bir yer!

Kaldı ki, yurtiçide PKK bir saldırı yapsa, koltukta kim oturursa otursun, operasyon emri vermek zorunda.
Sıkıysa vermesin.

Buna da HDP asla sessiz kalmaz/kalamaz, çünkü idaresi dağda.

Eh bu şekilde de nasıl ülke yönetilir, bilemem.

Bu ara, HDP'de kendini halen kendini eski gücünde sanıyor.
Sanırım seçim günü, buz gibi bir soğuk duş alacaklar, hep beraber de göreceğiz bunu.

Ancak tabii, şu anda, yerel seçimlerde verdikleri katkılarının diyetlerini alıyor ve bundan dolayı da ibiklerini kabartıyorlar.

Meral Akşener, evet HDP'den ve CHP'nin sol/marjinal kanadından kesin vetoyu yemiş ki, hayali bir makama talip olduğunu beyan ederek, siyaseti hindiye ile günü kurtarmanın peşinde.

Bazı hakikatleri, gençleri tiftiklemek ile zorbalığa yönlendirmek ile de değiştiremezsiniz, göl kenarında koşar adım yürümek ile de değiştiremezsiniz.

Gerçekler, gerçeklerdir.

Ben bir vatandaş olarak, siyasi üslubun geldiği/getirildiği bu seviyesizliği, esefle kınıyor, sorumluları, adaba, adab-ı muaşerete davet ediyorum.

Her ne olursa olsun, karşınızdaki rakiplere, belden aşağıdan vurma hakkını vermez.

Hele de bizim gibi dört bin senelik millet, iki bin senelik devlet geleneği olan Türk Milleti'nin siyasilerine hiç mi hiç yakışmaz.


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam
OGÜNhaber