Milli demokrasi tarihimizin, en büyük yolsuzluk, usulsüzlük ve organize sahtecilik vakası.
Sadece Büyükçekmece de olup bitenler, seçimlere fesat ve hile karıştırmaktan çok daha öde, adi kriminal bir vaka.
Ve bunları, yani, bu büyük suçu işlemek için işlenen suçlar için harcanan kriminal enerji ve istikrar, yalanıp yutulacak cinsten değil.
Tersine, hukuk kitaplarında, ders olarak yerini bulacağına eminim!
İlçe Belediyesine ait numaratör verileni değiştirme, yani oturtulabilir adres tayininde sahtecilik, imar, iskan verileri ile oynama, nüfus verilerini manipüle etme.
Seçme hakkı elinden alınan on binlerce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı!!!
Her biri ağır cezalık suçlar!
Ve bunlar, mevcut Büyükşehir Belediye Başkan adayı Ekrem İmamoğlu’nun bizzat bilincinde ve dahi emri ile gerçekleşmiştir.
Başka türlüsü mümkün değil ve açıklanamaz.
Eski Nüfus müdürünün, iPhone 6’sının şifresini vermemesi ve şifrenin kırılma işlemlerinin devam ettiği, arkasında olanları, her ne pahasına olur ise olsun koruma çabasıdır.
Hepimizin bildiği gibi, bu bir FETÖ davranış biçimidir ve ben bu telefondan İmamoğlu’nun çıkacağına da, adım gibi eminim!
Artvin Yusufeli ilçesinde seçimler iptal edildi.
Kimin itirazı üzerine?
CHP bin itirazı üzerine.
Ve İstanbul için aynı şeyi istemeyen, hatta pervasızca kaos ile tehdit eden kim?
CHP!
“Ne yapalım, Çaldırmasaydınız”, diye beyan veren kim: Meral Akşener!
Bu kadar da pişkinliğe, bu kadar da aymazlığa ancak pes denir!
Ve diyetler ödenmeye başladı bile!
CHP’nin yeni Belediye Başkanı Tunç Soyer, KHK ile uzaklaştırılan, FETÖ’cü öğretmenleri zabıta kadrosuna almaya başladı bile.
Hülasa, Ankara’nın şaibesi, Mansur Yavaş, binlerce Belediye işçisinin işine son verdi. Yerlerine, söz verdiği gibi, HDP’nin eşkiyalarını dolduracak.
Belli ki, ortalığı karıştıracak başka hamlelerin de yolda olduğundan zerre şüphem yoktur.
Ve dikkat çekiyorum:
Belediyelerde aktif olan HDP’lilerin neler yapabildiğini, sanırım hepimiz hatırlıyoruz!
Ben Allah’a, bunlara fırsat vermemesi için dua ediyorum!
Deve misali bir Batı var karşımızda!
Hani deveye sormuşlar ya, boynun niye eğri diye.
Nerem doğru diye cevap vermiş hayvan.
Hem AB, hem de ABD işte tıpkı deve misali. Doğru, düzgün hiçbir yerleri yok.
ABD bir delinin elini düşmüş, kendi içinde boğulurken, tüm dünyada da kavga çıkarmayı ihmal etmiyor. Çok başlılık almış yürümüş!
AB de ise, hemen her ülke devasa sorunlar ile debelleşmekte.
Fransa da Macron, polis gücü ile koltuğunu koruma çabasında iken, Theresa May, bir türlü AB’den çıkamamanın kavgasını veriyor, üstelik hem AP ile kavga ediyor hem de kendi siyasileri ile.
Merkel, artık sadece kendinin gölgesi. İç siyasette tamamen iflas etmiş bir zoraki koalisyonu bir şekilde yürütmeye çalışıyor ve gün geçtikçe bataklıkta boğulmaya yüz tutmuş!
Ve tüm bu figüranların işi gücü ne hikmetse Türkiye ve son seçimler!
Kendi beceriksizliklerini kamufle etmek için, Erdoğan karşıtı, Türkiye karşıtı popülizmi çare görüyorlar.
Ve fakat tabii, bu mesele bu kadar basit değil.
Çünkü, 145 yıl önce ağa dedelerinin kurduğu plan, Sayın Erdoğan tarafından sekteye uğratılmış, akıbeti ise tehlike altında.
Ortadoğu’nun mutlak kontrolü ellerinden gitti gidiyor ve yüzsüzce sömürdükleri Ortadoğu halklarında tekrar bir ümmet bilinci uyandı.
Elbette ki buna fırsat vermeyecekler.
Sayın Başkanı devirmek için, ellerinden geleni yaptılar, yapıyorlar ve de yapmaya devam edecekler. Bundan kimsenin şüphesi olmasın!
İçimizde de kendi itiraf ettiği üzere 145 yıl önceki ihanet cephesi olan İttihat ve Terakki’nin torunlarından olan Ekrem İmamoğlu ve yandaşları da bu uğraşlara ellerinden geldiğince yardım ve yataklık edecekler.
145 yıl önce, tarihin en siyasi Padişahı Cennetmekan Sultan 2. Abdülhamid Han Hz. nasıl devirip, sonra da koskoca İmparatorluğu yok ettiler ise şimdi de aynı ihanetin peşindeler.
Bunu, yaptıkları son skandallar ile de bir daha belgelediler.
Bu seçimler, uzun vadeli planlanan, sinsice işlenen bir sürü suçların ortak neticesidir.
Yapılanları gördükten sonra, bu işin içinde FETÖ’nün, BND’nin olduğuna %100 eminim.
Bundan sonra olacaklardan da birinci dereceden sorumlu olanlar bunlardır.
İçerdeki işbirlikçi taşeronlarının hepsinin FETÖ ile bağı tartışılamaz kadar kesindir.
Samanyolu TV’de spor programı yapan İmamoğlu, badisi Fatih Portakal ile aynı FETÖ yurdunda kalmamışlar mı?
15 Temmuz’u çok önceden çığırtlayan Meral Akşener’in FETÖ’cü olmadığına inanmak, naifliğin çok, çok ötesine gitmez mi?
Başdanışmanının binlerce kez ByLock’a girip çıktığı tespit edilen, Kemal Kılıçdaroğlu’nun da bu örgüt ile doğrudan bağlantılı olduğu açık bir sır değil mi?
HDP’yi ağıza almaya gerek yok, çünkü omlar bu devlete kasteden kim var ise, onunla zaten doğal dostlar.
Tüm bunlar açık ve net ortada iken, bu şaibeli seçim teriminin vücut bulmuş hali olan son seçimlerin meşruiyeti elbette tartışılmalıdır.
Evet, ekonomik yönden de birçok yönden de Cennet Vatan’ımızın aslında kaybedecek hiçbir vakti yok.
Ancak, karşımızda olan şer birliği de bu vakti bu ülkeye vermemeye kararlı ve azmetmiş.
Her yanımızın kuşatıldığı gibi, içten de virüs gibi salgın yemişiz.
Bu seçimin sendromundan bu ülkenin tez elden kurtulması evet, elzemdir.
Ancak bunun içinde yapılan tüm bu suçları asla görmezden gelemez, gelmemelidir ve gereken ne ise, başta YSK, sonra Savcılıklar ve yargı, ivedi ile yapmalıdır.
Aksi takdirde toplum içi huzur sağlanmayacaktır.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam