Her zamanki gibi az ve öz konuşmuştu: “Yeniden seçimler hayırlı olsun!” dedi ve çekildi.
Akabinde, Ahmet Davutoğlu, Almanya’dan aldığı gaz ile ille de bir hükümet kurmakta kararlı, gezmedik kapı bırakmadı.
Kapalı kapılar ardında ise Kılıçdaroğlu, koalisyon aramalarına çaba gösteriyor, olmadık formüller deniyordu.
Ancak MHP’nin kapısını kim çaldı ise, ancak nasihat aldı.
Sonuç malum, neticede yeniden seçimlere gidildi ve yine AK Partisi tek başına iktidar olmayı başardı.
Fakat bu kez, muhalefetten daha çok İktidarın yanında ve memleketin hayrı için ne var ise destek olan bir MHP ile tanıştı Türkiye.
Zira sayın Bahçeli’nin Genel Başkan olduğundan beri onunla özdeşleşmiş bir sözü vardı: “Önce Ülkem ve Milletim, sonra Partim!”
Ve Sayın Bahçeli bunun gereğini her daim yaptı.
İşin başında, aslında 10 Ağustos Seçimi ve Ekmeleddin İhsanoğlu da var da o bölümü şimdilik bir es geçelim.
Ve 15 Temmuz hain kalkışma gecesinde MHP’nin, Ülkücülerin ve Sayın Bahçeli’nin rolünü sanırım hiç kimse asla yabana atamaz.
Ölümüne kalımına bir birliktelik başlamıştı artık.
Çünkü sadece iki cephe kalmıştı.
Vatan ve Vatanı satan.
Vatanın bekası, milletin hürriyeti söz konusu olmuştu.
Ne azı ne fazlası.
Ve bu birlikteliğin ismi kondu. Cumhur İttifakı!
Eminim ki kah AK Partisi içinde kah Milliyetçi Hareket Partisi içinde, bu ittifak olmasın, bozulsun diye uğraşanlar vardı, halen de var!
Yine eminim ki, pek çok partili, bu İttifakı seçimler süresi dışında yürümeyeceğini sandı. Yani seçimlere özel sandı.
Yanıldılar!
MHP, sırtındaki kamburlardan peyderpey kurtuldu, kurtulmaya da devam ediyor, zira o kamburlar yerlerini İP’de buldular.
Şimdi ise sıra Sayın Erdoğan’ın sırtındaki kamburlarda.
İkinci dönemden sonra, pek şımaran, üçüncü dönem sonrası adeta hegemonya kuran AK partili o kadar çok kambur var ki…
Ve anlamadılar Sayın Erdoğan’ı.
‘Metal yorgunluğu’ dedi,
‘Yorulan çekilsin’ dedi,
‘Kibri bırakın’ dedi,
‘Halk ile bir olun’ dedi.
Dedi de hiç kimse üstüne alınmadı. MaaşAllah hepsi teflon işe kaplanmış, hiçbir şey tutmuyor.
Ne Halkla birleşmesi, daha çık jakobenleştiler.
Halbuki AK Partisi yola niçin çıkmış idi?
Bu jakoben hegemonyacı siyaseti yıkmak için çıkmamış idi?
Halka hizmet, hakka hizmet anlayışı ile çıkmamış mı idi?
Elbette çıkmıştı.
Lakin sonuç ortada.
Teşkilatlar ortada, adaylar ortada.
Vaktinde dava adamları ile çıkılan yolda, dava adamları azınlık oldu. Müteahhit kısmı ise çoğunluğa geçti.
Lafın kısası, AK Partisi de büyük kesimleri ile Sayın Erdoğan’ın kamburu oldu.
Bakanlar, yöneticiler… icraatlar ve bürokratlar… ayrı ayrı kambur oldular, olmaya da devam ediyorlar.
Ve ben eminim ki, bu seçimlerden sonra, çok, ama çok köklü bir revizyon olacak AK Partisi içinde.
Farkında iseniz, yeni hükümet modeli ardından Vekiller nerdeyse görünmez, duyulmaz oldu. Ve bundan sonra da Vekilliğin çok popüler bir şey olmayacağını, eskiden olduğu gibi, binlerce aday adayı başvuruları da olmayacaktır.
Belediyeler de seçimlerden sonra yeni düzenlenecek Belediyeler yasası sonra da popülaritesini kaybedecektir!
Tahminen AK Partisi’nin oyları %37-39 bandında olacaktır.
Elbette bu rakamlar, Sayın Erdoğan’ın seçimlere beş kala birtakım manevralar ile müjdeler ile çıkmaz ise düşünülmüştür.
Ekonomi ile alakalı, 3600 Ek gösterge ile alakalı yapılabilecek bir iki açıklama, hatta uygulama, AK Partisi oylarını %40’ın üstüne çıkartabilir pek tabii.
Ancak Sayın Erdoğan bunu önemsiyor mu?
İşte bundan şüphe ediyorum.
Zira her iki Sayın Lider için Cumhur İttifakı, bundan böyle sürecek bir birlikteliktir.
Sayın Erdoğan, MHP’nin alabileceği %17/18 oy oranını gözetiyor olabilir. Ve önemsiyordur da.
Çünkü bu iki Merkez sağ parti artık bir nevi kardeşlik bağı ile bağlanmıştır.
Hatta ve hatta, 15 Temmuz gecesinden mütevellit KAN BAĞI oluşmuştur.
Çünkü en az AK Partisi taraftarı kadar, Ülkücü yiğitler de şehid düşmüş ve Gazi olmuştur. Ve kan bağı kadar da kuvvetli hiçbir bağ yoktur.
Hatta son seçimlerde AK Partisi’nin tek başına çoğunluğunu kaybetmiş olmasının da kuvvetlenen MHP karşısında, Sayın Erdoğan’ı çok da üzdüğünü sanmıyorum diyebilirim.
Önümüzdeki günlerde, birtakım adaylar revize edilecektir. Çünkü kaybetme riskleri oldukça fazla olan isimler var.
Halbuki o kadar insan yazdı, çizdi.
Aday belirlerken, halkın tercihlerini önemseyin, tabanda karşılığı olanları önemseyin dediler.
Ancak maalesef yine olanlar oldu ve gerek vekillerin gerek bakanların gerek ise de siyasetin dışındaki birtakım insanların istedikleri adaylar gösterildi.
Taban dişlerini sıkarak kabul etti bu tercihleri. Ama tabii nereye kadar.
Ve işte İttifakın şifreleri ufak ufak kendini gösteriyor.
Vakit, kamburlardan kurtulma vakti…
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam