Evvela, iki ismi de medeni cesaretlerinden dolayı kutluyorum.
Bu program için söylenecek tek pozitif şey de sanırım budur.
Birinci olarak, format çok yanlış ve dahi saçmaydı. Bu teklif partiler tarafından yapılmış olsa bile saçmaydı.
İki aday birbiri ile konuşmayacak, tartışmayacak ise bir ithama cevap vermeyecek ise bu neye yaradı ki?
Pek çok konu, soru havada asılı kaldı.
Karşılıklı ithamlar ona keza havada kaldı.
Tanınan üç dakikalık süreler ise ancak gülünçtür.
Açıkçası çok steril bir formattı ve tabiatı ile de çok sönük geçti!
Moderatör seçimi, ayrıca bir facia oldu.
Çünkü İsmail Küçükkaya hiçbir şekilde programı yönetemedi.
Adayları tanıtırken Binali Yıldırım bey için ‘Büyükşehir Belediye Başkan adayı’, İmamoğlu için ise ‘Belediye Başkanı’ demesi, sürçü lisan değil, bariz bir taraf kayırmak, hatta bilinçaltının dışa vurması idi, bu da profesyonellikten çok uzak oldu.
Kaldı ki, defalarca İmamoğlu’nun kendini azarlamasına, sesini yükseltmesine de maruz kaldı ve karşı gelemedi.
Eh aracının plakasında CHP yazan biri için bu kadar tarafsızlık bile bir mucize diyelim, geçelim.
Sorular, kim hazırladı açığa çıkmadı ama çok ustaca hazırlanmamış, kritik konulara kerhen değinilmiş cinsinden di.
“Bu yapılacak seçimlerin sonunu kabul edecek misiniz?”
Bu nasıl bir garabettir?!
Sonuçlanmamış bir seçimi kabul edilmiş gösterme çabası.
Verilen hukuki mücadeleyi görmezden gelmek değil de nedir?
Doğrusu ben Binali beyin, bu kadar haksızlığa rağmen, nezaketini koruyup, sakince devam etmesini tebrik ediyorum.
Ekrem bey, kendinden beklediğimi yaptı.
Çok şey konuşup, hiçbir şey söylemedi.
Kaldı ki, tüm Türkiye’ye, gözünün içine baka, baka yalanlar söyledi.
Ordu görüntüleri bariz ve şüphe bırakmayacak şekilde ortada iken, inkar etti, geçiştirdi.
Yalan söylediği daha evvel belgelendiği konularda da yine aynı geçiştirmelere başvurdu. Net cevap vermeyi bırakın, soruya bakmadı bile.
Rakam konusunda, yine görüntüler ile belli ifadeleri inkar etti.
Tüm oyların sayılmasında yaptıkları itirazlarını inkar etti.
Açıkçası ben bu kadar yalanları peş peşe sıralasam, bana bırakın bir medyada köşe, bir dolmakalem bile emanet etmezler. Bırakın koca şehri!
Proje soruluyor, kucaklaşma diyor.
Vaatleriniz diye soruluyor, kucaklaşma diyor.
Ekrem bey. Temas yok, temas yok. Gerek de yok.
Binali beyin sözlerine girmek, kesmek, adabı muaşeret kurallarını çiğnemek hem moderatör hem Ekrem bey tarafından, hiç ama hiç olmadı.
Ve FETÖ!
Açıkça FETÖ ile alakası belgeli olan Ekrem bey, bunu da bir çırpıda inkar etti.
Fatih Portakal ile FETÖ yurdunda kalan kim?
STV’de spor yorumculuğu yapan kim?
Dolaştığın tüm FETÖ kurumları ne?
Veri kopyalama işi meselesinde ise tam çuvalladı İmamoğlu.
Olmadı Ekrem bey.
80 Milyon insanın gözüne baka, baka yalan söylemeyecektiniz.
Ben şunları beklerdim:
Ekrem beye şunlar sorulmalı idi;
HDP, PKK ve dahi FETÖ nün desteği sizi rahatsız etmedi mi? Etmiyor mu?
Bunlar ile siz aranıza niçin mesafe koymuyorsunuz?
Ama sorulmadı.
İstanbul konuşulmalı idi?
Sadece son 15 dakika da konuşuldu.
Doğrusu ben Küçükkaya’nın moderatörlüğünde geçecek bir programdan zaten pek bir şey beklemiyordum.
Ancak bu kadar da kötü geçeceğini sanmamıştım.
Toparlamak gerekirse, konuların ve soruların havada kaldığı, özellikle sayın İmamoğlu’nun verdiği cevapları hiç ama hiç yeterli bulmadım.
Sayın Binali beyin de kısıtlamalardan dolayı verdiği cevaplar, maalesef yetersiz kaldı.
Çünkü etraflıca izah edilmesi gereken hususlar da karşısında çocuksu bir şekilde, on saniye alacağım, beş saniye alacağım var diyen biri vardı.
Amatörce hazırlanan ve sunulan bir hayalkırıklığı yaşadık.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam