Artık adaylar da belli oldu, süreç YSK tarafından başlatıldı.
Türkiye bir seçime daha gidiyor. Tarihi bir seçime gidiyor.
Şimdiye kadar yaşanan seçimlerin hepsi bir yana, önümüzdeki seçimler bir yana.
Lami cimi yok, yüzyılın en önemli seçimini yapacağız.
Bunu da ben değil, Batı dünyasının en önemli basın organları söyledi, söylüyor.
Ve bu sonuna kadar doğru.
Yeni kurulan bir dünya düzeninin arefesinde, sadece bizi, yani Türkiye'yi değil, dünya Türklerini, İslam aleminini, batı alemini, doğrudan ilgilendiren, alakadar eden bir seçime doğru gidiyoruz.
Çünkü bu yeni planlanan dünya düzeninde, stabil ve istikrarlı bir Türkiye, adeta mihenk taşı görevini görmekte.
Türkiye, jeopolitik konumundan dolayı, elbette ki hep ve endişeniz olmasın ki, gelecekte de, tüm dünyanın gözbebeğidir, olmazsa olmazıdır.
Bu hep böyle olmuştur ve yakın, orta ve uzun vadede de değişmeyecektir.
Bambaşka bir seçim dedik, çünkü bu seçimlerin paradigmaları, parametreleri, tamamen değişik.
Hiç alışık olduğumuz bir seçim süreci geçireceğimiz, aşikar.
Ve hiç olmadığı kadar, arka kapı diplomasisi, kapalı kapılar ardında yapılan müzakereler, anlaşmalar, önem taşıyor.
Bay Kemal'in, ABD, İngiltere ve başlamadan biten Almanya seyahatleri ve bunların, fiyasko olarak nitelendirilebildiğimiz sonuçları, bu gerçeklerin kanıtıdır.
Diğer taraftan, Sayın Erdoğan'ın, resmi olmayan, ancak son derece vahim olan bir dizi görüşmeleri ve müspet sonuçları da, üç aşağı beş yukarı, önümüzdeki seçimlerin nereye doğru gideceğinin göstergeleridir.
Çünkü siyaset artık sadece ulusal bir konu değil, uluslararası bir mevzu haline gelmiş, karşılıklı çıkarlar, yani kazan/kazan durumları, başat ve etkin olmuştur.
Türkiye büyük bir pazardır ve artık bir üretim üssü haline de gelmiş, bu konuyu da daha da ön plana çıkarma yolunda kararlılıkla yürütmektedir.
Bu bağlamda, uluslararası yatırımcı ve üretici konsorsiyumlar elbette istikrarlı ve öngörülebilir bir ekonomi beklentisi içinde olmaları doğaldır.
Kendi aralarında dahi, zoraki anlaşan, aslında ise anlaşamayan bir karman çorman muhalefetin sunduğu absürt yönetim biçimi, bu beklentileri karşlamadığı gibi, bir gelecek de vadetmiyor, olan istikrarı dahi tehlikeye sokma potansiyeli bulunuyor.
Bu işe, ancak kaostan beslenenlerin işlerine gelir.
Ancak, uluslararası güç ve akıl sahiplerinin işine, kaotik bir Türkiye, şu an itibariyle gelmemekte.
İleriye dönük, hangi karanlık planları yaparlar, bilinmez ama, an itibariyle, böyle bir şey, söz konusu değil, olamaz.
Dolayısıyla, mevcut hükümet, mevcut yönetim sistemi ile muhalefete karşı, 5-0 önde, maça girmiş durumda.
Diğer taraftan, Sayın Cumhurbaşkanının, seçim önceleri yaptığı hamleler, stratejik ortaklıklar, meyvelerini vereceklerdir.
Yine bir başka mevzu, içinde bulunduğumuz ve milletçe içimizi yaralayan deprem felaketidir.
Tarih boyunca, böyle bir durumda seçimlere gidilmedi.
Yaralar ve acılar bu kadar taze iken, girilmedi.
Bu bir ilk olacak.
Ve depremden bu yana, velev hükümet ve velev ki muhalefet, ciddi bir sınavdan geçti, geçiyor.
Elbette ki, bu sınavı geçen de belli, sınıfta kalan da belli.
50. gününde, bölgede halen olanlar da belli, gidip, şovunu yapıp, ayrılan samimiyet yoksunları da belli.
Ve emin olun, aziz milletimiz, tüm olup bitenlere Şahid oldu, gördü ve notunu da verdi, günü geldiğinde de, faturayı kesecek.
Bu ara, deprem bölgesini en kısa zamanda, tekrar abad edebilme yeteneğini, milletimizin kahir ekseriyeti, ancak Ak Partisi'nde görüyor, güveniyor.
Hal ve durum böyleyken, halen, ne idüğü belirsiz anketler ile, sözüm ona sokak röportajları ile muhalefeti gaza getirmenin alemi nedir?
Bilemedim.
Elbette, herkes siyaset yapıyordur, elbette herkesin, kendine göre iddiaları vardır, ancak bir de realite diye bir şey vardır ve hiç kimsenin, kendi seçmeninin aklı ile dalga geçme hakkı yoktur.
Amiyane tabir ile hayatlar ve gerçekler.
Bunlar birbirinden epey farklı olabiliyor.
Bir diğer husus ise, AK Partisi teşkilatlarının, son seçimlerden sonra, dersine iyi çalışmış olması, bir yılı geçmiş bir zamandır da, çok iyi organize edildiği ve eğitildiği gerçeğidir.
Yani muhalefetin karşısında, son derece motive, geçmişin tecrübeleri ile harmanlanmış, çok enerjik bir teşkilat var ve sayıları, tüm diğer siyasi partilerin on katı fazla.
Bir diğer değişiklik ise seçim arefesinin Ramazan ayına denk gelmesi, dolayısıyla, hem deprem felaketi, hem Ramazan ayında olması hasebiyle, nispeten daha dingin, daha sessiz, daha sakin bir dönem geçireceğimizdir.
Tüm etkenler bir araya geldiğinde, gerçekten de, önümüzdeki seçimlerin bambaşka olacağının göstergesi olacaktır.
Sanırım, eski alışkanlıklar, birer, birer kaybolacak, yerine ise yeni normaller dediklerimiz gelecek.
Pandemi esnasında, zaten hepimiz, o zamandan sonra, hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını anladık, ve evet, artık hiç bir şey, eskisi gibi değil, asla da olmayacak.
Sanırım önümüzdeki seçimlerde, eskisi gibi olmayacak.
Eski alışkanlıklar kalkacak, yeni alışkanlıklara yer bırakacak.
Eski parametreler, eskide kaldı.
Evet, özellikle muhalif kanat, bu eski parametreleri, alışkanlıkları diri tutmak istiyor.
Eski paradigmaları diri tutmak istiyor, ancak, vakit o vakit değil.
Her şey ama her şey değişti, değişiyor ve bu değişimi kaçıranlar, sonunda büyük kaybedenler olacaklardır.
Tüm popülizm de, hamaset de, hile, hurda, yalan, dolanlar da, bu hakikati engellemeye kafi olmayacak.
Evet, bu seçimler salt Türkiye seçimleri değil, başta Türk dünyası olmak üzere, bir nevi, tüm dünyanın da seçimleri.
Bu vesile ile tüm sevgili okurlarımızın Ramazan'ı Şeriflerini kutlarım.
Sağlık ve Selamet içerisinde, nice Ramazan'lara eritmeyi de, Rabbimden niyaz ederim.
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam…