Sen ki 9 yaşında hafız olmuştun.
Bugün hafızlar yetişmesin diye sokakta yürüyenler var Sultanım.
Sen ki, 21 yaşında bir delikanlı iken bir çağı kapatıp bir çağı açmıştın. Bugün çağın ne olduğunu bilmeyenler ile dolu memleket atam.
Sen ki, zulmü ortadan kaldırmış, adaleti tesis ettirmiş idin. Bugün zulmü marifet bilenler var Padişahım.
Sen ki bize Ayasofya’yı Camii olarak miras bırakmış, vakfetmiştin. Bugün halen oraya müze diyorlar Atam.
Lanetin üzerimizde. Hak ediyoruz da bunu. Çünkü senin kadar cesaret, dirayet gösteremedik, gösteremiyoruz atam.
Sen ki batıldan kurtarıp, hakka kazandırmıştın İstanbul’u. Bugün batıl makul oldu, hakkı arayasın ki bulasın Sultanım.
İslambol demiştin sen adına eski Konstantiye’nin. Bugün tekrar eski adını vermek için can atan hainler içimizde bir de yönetici oldular atam.
Kadim semtlerinde ahlaksızlık diz boyu, içki, kumar, fuhuş, uyuşturucu kol gezer oldu Sultanım.
Ahlaksızlığı, çıplaklılığı, namussuzluğu modernlik, Batı’ya uşaklığı, dinsizliği ise aydınlılık sananlar ile doldu emanetin.
Ne zulümler ettiler İstanbul’a bir bilsen.
Ne şehidler vermişti kutlu ordun. Ezanlar inletsin artık bu toprakları diye. O ezanları senelerce susturdular Sultanım.
Kapattılar yaptırdığın camileri hem senin hem torunlarının yaptırdıkları mescidleri.
Kırıldı mezar taşlarınız tek, tek. Harap oldu koca kültür. Bunu yapanlarda ‘kültür’ dedi. Ama bizim değil, onların ki batıdan kültür.
Bıraktığın eserleri kapattılar mahzenlere, çürümeye yüz yüze. Müze dedikleri yerlerde sergiledikleri ise, Bizanstan eser ya da bilmem ne.
Dilimiz değişti Sultanım sen gittin gideli, kılığımız da kültürümüzde.
Bir zamanlar senin kılıç salladığın küffar yok mu, onların torunları gibiyiz bugün.
Korkarım mezarından kalksan, görsen şimdiki halimizi, bize kılıç çekersin, “İstanbul yine küffara geçmiş” dersin.
Haksız da sayılmazsın. Yok ki farkımız, özümüz şark olsa da garba bakar her yanımız!
Pek bir gelişti ya emanetin. Senin izinden gidenlerindir gayreti.
Biraz olsun dönmüş olsak da aslımıza, hazmedemeyen o kadar batı aşığı var ki aramızda.
Sen dağlardan yürütmüştün ya kalyonları. Torunun Abdülhamid’in rüyası idi yürütmek denizin altından araçları.
Beğenmediler ki Sultanım ne iftiralar ne kara kampanyalar geldi peşinden, ah bir bilsen.
Tıpkı zamanında senin ismini alan bir köprü yapılmıştı, işte bunların babaları ona da karşı çıkmıştı. Sen ilmi aldın hem şarktan hem garptan ama sadece ilim dedin, gerisi yalan. İşte o yalanlara inananlarla doldu emanet ettin şehir.
İlim de ne imiş, çağdaş olmak imiş asıl istedikleri. Nasıl çağdaşlık ise, belli değil artık ne hatunu ne eri. Bu değildi senin hayalin, bilirim.
Övgüye mazhar olmaktı kainatının efendisinin.
Bugün ise Sultanım, ona küfür edenler ile dolu senin eski Payitahtın!
Ve işte geldik bugündeyiz. Hicaptan çatlasak azdır huzurunda.
Sadece 25 yıl sahip çıkmayı başardık emanetine, ama heyhat öyle bir bencilleşmiş ki torunların, şahsi çıkarları uğruna feda ettiler şehri İstanbul’u hem de hiç gözlerini kırpmadan.
Kimisi küsmüş izinden gidenlere, kimisi ezeli düşman.
Bir oldular Sultanım. Bir araya gelemez dediklerimiz.
Uyanmadan kol kola girdiler vatan hainleri ile ben Türküm dediklerimiz.
Baş edemedik Atam, bunca ihanetle.
Hoş, nerde senin iman dolu ordun, nerde bugünkü zümre.
Dedim ya Atam Fatih Sultan Mehmed Han’ım, yüzüne bakacak yüzümüz yok diye.
Korkarım mahşerden mücrim gibi ah. Baktıkça istikbalime!
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam