Suriye de iç savaş bitti gibi, sadece bazı bölgelerde, değişik terör örgütleri ile (PYD/YPG/SDG) çatışmalar devam ediyor.
Ülkenin büyük bir bölümü artık özgür.
Hal ve ahval böyle iken, daha düne kadar, Suriye ye sadece çıkarları çerçevelerinde bakanlar, hatta Zalim Esed e koltuk gerenler, kalkmış yine Suriye hakkında söz sahibi olmaya yelteniyorlar.
Mesela ABD, bugüne kadar yukarıda zikrettiğim zulüm örgütlerine kol kanat germekten başka ne yaptı?
Petrolün üstüne konmaktan başka ne yaptı ki, şimdi söz sahibi olmak ister?
Avrupa Birliği?
Suriye’den gelebilecek olan mültecileri açık denizlerde öldürmek üzere, Yunanistan sınırında zulüm etmek üzere, Frontex adındaki katil sürüsünü kurmadı mı?
Hatta, Bodrum’da kıyıya vuran Aylan bebek de tam da bu insanlık dışı örgütün işi değil miydi?
Almanya, kendilerine gelebilecek mülteci sayısından başka ne ile ilgilendi?
Hatta sadece eğitimli, kalifiye eleman seleksiyonları yapmadı mı?
Suriye’nin başka neyiyle ilgilendi?
Sömürgeci İngiltere ve Fransa, YPG’ye paralı asker göndermekten başka ne yaptılar?
Arap ülkelerinin hangisi bugüne kadar Suriye için bir parmağını kımıldattı acaba?
Şimdi hepsi çöreklenmiş, Suriye’nin kaymağını yemeğe namzetler.
Yok öyle yağma, oh ne güzel İstanbul be.
Tabii, şimdi bir sürü iş var.
Bir ülke, komple yeniden inşa edilecek.
Alt yapısından tutun, okuluna, konutlarına, hastanelerine, elektrik, su, petrol, gaz, her şey.
Trilyonlarca dolarlık bir Pazar.
Tabii buna birilerini ayranları kabaracak, kabardı da.
Peki yukarıda saydığım ülkeler, ne tür bir yüzsüzlüğe sahip iler ki, bu pastadan pay almak istiyorlar?
Ne kadar utanmaz, arlanmazlar ki, kalkıp kendi değerlerinin yeni Suriye de geçerli olmasını bekliyorlar?
Çünkü bu vakte kadar bu hep böyle idi, hep böyle oldu, yanı alışıklar bu duruma.
Ama, artık böyle geldi, böyle gidecek diye bir şey yok. Böyle gitmeyecek, gitmemeli.
Çünkü dünya, bir sene, sadece bir sene önceki dünya değil.
Çünkü batının halkları bile artık değişti, neyin ne olduğunun farkındalar.
Ve işte tam da bu dünyada, bu yeni dünyada, Batı hegemonyasının dışında, yeni ve pırıl pırıl bir güç doğdu.
O güç de Türkiye!
Türkiye, Suriye iç savaşının ilk gününden beri, mülteci derdinin en büyük payını sırtladı.
Ensar olmanın gereğini yerini getirdi.
Ceremesini en güçlü biçimde çekti, ve şimdi, iş bitti, savaş bitti, diğerleri, taze leş bulmuş Akbabalar gibi Suriye’nin başına üşümeye başladı.
Üstelik bunu kendilerine bir hak olarak görüpte.
Küstahlık bu değil de ne olabilir?
Elbette devletimizin olup bitecekleri öngördüğünden ve gerekli önlemleri almış olduğundan zerre kadar şüphe etmiyorum.
Tabii buradan dile getirme, bir hatırlatmayan ziyade, sömürgecilere karşı olan tepkiyi dile getirmektir.
Yüzyıllarca, zor ve zorbalıkla kendini dünyaya dayatan tek medeniyet, Avrupa medeniyetidir.
Bunu da ben değil, Chambridge üniversitesi tarih ana bilim dalı başkanı Prof Christopher Clark, bizzat kendisi söylemiştir.
İşte bu alışagelmiş dayatmacı, zorba, zalim, sömürgeciler, şimdi yine kendilerini birer hak sahibi olarak görmektedirler.
Ama, şunu kesin bir dille söyleyebiliriz ki, 100 yıl önce, kanla çizilen sınırlarınız ve dayattığınız Sykes Picot planı, artık tedavülden kalktı.
Ve yine şundan eminim ki, Suriye halkı, ve MSÖ bileşenleri, bu güçlere tamah etmeyecek, ve her daim yanlarında olan Türkiye yi boşa çıkartmayacaklar, vefa nedir, herkese göstereceklerdir.
Önümüzdeki hafta ve aylar bizlere tabloyu daha net gösterecektir.
Bekleyip göreceğiz...
Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam