Almanya'da üçüncü Türk kökenli parti

Akla zarar çok şey çıkıyor da mantıklı bir şey çıkmıyor!

Almanya’ya göçün nerede ise 75’inci yılına gireceğiz. 

İlk gidenler, kısa zamanda çok para kazanıp dönmek için gitmişti. Bazıları öyle yapmış olsa da kahir ekseriyeti dönmedi. Dönmediği gibi bir de ailelerini aldılar yanlarına.

Şu an 4. hatta 5. kuşak oldu Almanya da Avrupa da. 

Ve 3. kuşağın gerisi, Türkiye’yi gerçekten salt tatillerden hatırlıyor ya da herhangi bir bağı olmadığını düşünüyor. 

Bu acı bilanço buraya yeter.

Kalanlar demiştik, aileler demiştik, kök salanlar demiştik.

İşte bu kök salanlar, ilk kez on yıl evvel bir siyasi parti kurdular. İyi niyetli gerçekten de vatanperver insanların kurduğu bir parti idi bu. 

Özellikle de belirteyim: Hiçbir partinin ismini yazmayacağım! 

On yıl içinde bu parti, var oluşundan başka pek bir maharet sergileyemedi. Ya da sergiledi de insanımız göremedi. Yani yerlerinde saydılar. Ne uzadılar ne kusaldılar!

Üç yıl önce ise, yeni bir parti kuruldu. 

Gerekçe olarak da mevcut partinin pasifliği ve her ne ettiler ise de bu pasifikten vazgeçtiremediklerini öne sürdüler. 

Hayda, ilk parti ile yeni kurulan parti başladı kavga etmeye, sanki rakipmişler gibi. Hem de uluorta. 
Demek ki ilk kurulan partinin de aklıma parti oldukları gelmiş olmalı!

Neyse, kavga gürültü bir taraftan sürerken bu ikinci parti çok yeni kurulmuş olmasına rağmen ufak çapta da olsa çalışmaya başladı. Tabii aldıkları oy oranları kayda değer bile değil, olmasına da pek imkan yok ancak hedef yoldur mantığı ile yürüdü bunlar da.

Derken, şimdi Avrupa Parlamentosu seçimlerine birkaç ay kala, nur topu gibi üçüncü partimiz oldu! 

Kuruluş gerekçesi ise mevcut iki partinin yetersiz kalması imiş. 
Nasıl tanıdık geldi mi?

Şimdi bu durumu bir inceleyelim.

An itibariyle mevcut üç parti oldu. 

Üçünün de ortak noktası AK Partisine yakın olması, yani üye ve seçmen portföyleri tıpa tıp aynı olmasıyla birlikte, elbette ki karşılarındaki cenah da tıpatıp aynı. 

Ve evet, Alman toplumunda ve yetkililerinin nezdindeki konumları da tıpatıp aynı.

Erdoğancı, muhafazakar, anti medeni, anti Almanya ve Anti Avrupa!

Peki şimdi asıl soru şu değil mi;
Tek yumurta üçüzü sünüz de zaten kesat olan oyları hangi akla hizmet böldükçe bölüyorsunuz? 
Siyasetin hangi bilmediğimiz gizli el kitabında yazıyor bu strateji? 

Alman vatandaşı olanların, yani seçme ve seçilme hakkı olanların sayısı belli.

Bunun da büyük bir bölümünün oyları sizin için erişim dışı, çünkü FETÖ’cüsü var, PKK’lısı var, Alisiz Alevisi var, kökten solcu, kökten laikler var, ki bunlar gider SPD’ye yada yeşillere oy verir de asla üçünüze de vermez, geri kalan oyları da üçe bölmek ciddi şekilde mantıksız değil mi? 

Ama nasıl da mantıksız! 

Bir de STK’mız var bizim. Eski adı UETD, yeni adı UİD! 

Tüm bu oyları bir cephede toparlaması gereken, hatta siyasilere yön vermesi gereken bu STK’mız acaba vekil, heyet ve bakan karşılamaktan başta ne iş yapar acaba?

Tabii bir de orada edindikleri bağlantılar ile Türkiye de vekil olmanın da dışında?

140 üstünde hemşeri ve yöre dernekleri var hatrı sayılır. Bunlar ne yaparlar acaba?

Alman hükümeti, eften püften insanlar ile güya İslam konferansı düzenliyor, domuz eti servis ediyor!

İrili ufaklı STK’larımız buna tepki üzerine tepki gösteriyor da, hepsi bir araya gelip, Almanlara bu iş böyle yapılır diyemiyor.

Diyemez de zaten, çünkü mesele bir araya gelebilmek. 

‘Sen o cusun’, ‘O bucu’ derken, bizim mahalle sokaklara bölüşüyor. 

Bakınız karşı cenahın bir fenomeni bir bakana saldırıyor, tazminat ödemesine çarptırılıyor, bunu da sosyal medyadan duyuruyor ve tüm dünyadan vatandaşa bağışlar geliyor. 

CHP bin genel felaketi rezalet ötesi bir siyaset yapıyor, ancak adamlar halen peşinden gidiyor!

Biz ise, içimizde bölündükçe bölünüyoruz. Bunu da marifet biliyoruz. 

Bir ara içimden geçirdim, dedim ki ‘Bari akıllı olsalar da tek liste girseler’. 
Ancak korkarım ki, bunu yapmayacaklar. 

Doğrusu, evet ilk parti pasif kaldı, ikinci partinin ise doğru dürüst bir lideri yok, üçüncü partinin ise lideri tanınmış ve kendine göre karizmatik. En azından medyatik.

Ancak sadece Türk toplumuna hitap ediyor üçü de. 

Halbuki en azından diğer müslüman tebalarına da rağbet etseler, şansları çok daha büyüyecek. Fakat bu düşünülmüyor maalesef, o insanların da siyasete meyilli olanları, Alman partilerinde yer buluyor kendilerine. 

Avrupa Parlamentosu seçimlerinde 135000 oy bir vekil çıkartıyor, eğer katılım çok ise 165000 oy!

Ve bu seçimlerde baraj maraj yok. 

Akıllıca bir strateji ile gerçekten sadece Almanya’dan değil, tüm Avrupa’dan vekiller gönderebilir, belli bir ağırlıkta oy ve ses sahibi olabiliriz.

Ancak bunu paramparça olarak değil, tek cepheden girilirse başarısınız.

Aslında yapılması geren şey çok basit.

Herkes egosunu biraz törpüleyecek ve toplu sonuca odaklanacak.

Güç birliği yapmak, güçlü bir sonuç için tek çözüm.

Buradan elbette Yurtdışındaki teşkilatlar ile ilgilenen Genel Başkan yardımcısına da seslenmek istiyorum:
UİD’yi sadece genel seçim veya referandum zamanlarında kullanıp, sonra da buzluğa kaldırmayınız. 
O teşkilat ile de nezdinde oradaki insanlar ile de yakınen ilgileniniz. 

Bugüne kadar sergilediğiniz tutumlar, insanlar tarafından samimiyetsiz olarak görülüyor. Bilin istedim. 

Halbuki insanlarımız şimdi, şu anda toplayıcı bir gücü bekliyor. 

Ve bu sinyali de Ankara’dan bekliyorlar. 

Emin olunuz dünden beri pek çok insanlar ulaştı ve uzun uzuna bu durumdan duydukları narahatlığı dile getiriyorlar. 

Üç partinin de üstünde etkisi olan Çukurambar’dan bir refleks bekliyorlar! 


Bir diğer yazımızda buluşmak ümidi ve dua ile Vesselam 
OGÜNhaber