Sevgili okurlar;
Çok geriye gitmeyeceğim.
Sadece 2011 Arap Baharı süreci ve günümüze gelene kadar bu ülke, bu iktidar, Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Recep Tayyip Erdoğan neler yaşadı, neler gördü? Türkiye her alanda ciddi gelişmeler ve atılımlar içinde, küresel finans krizini atlatmış, komşuları ile oldukça iyi diyalog içinde ve ticari olarak güçlü bağlantılar yapmış emin adımlarla yolunda ilerliyordu. Suriye, Libya, Mısır, Irak gibi ülkelerle samimi yakınlaşmalar artarak devam ediyordu. Fakat bu süreci yakından takip eden Batılılar Türkiye'nin bu gidişatından hiç hoşnut değillerdi.
Ortadoğu'da bir anda Arap Baharı diye bir sürecin fitilini ateşlediler. İŞİD diye bir örgütü ortaya çıkardılar ve Lübnan'da başlayan haraketlilik bir anda sınırımıza sıçratıldı. Suriye'de Esad kendi halkına tankla, topla, uçakla saldırmaya başladı. Bu saldırılardan kaçmaya çalışan yerel halk sınırımıza akın etti. Öyle bir sorunlarla bizi baş başa bıraktılar ki göçün önü kesilemiyordu. Bir taraftan ABD bir taraftan Rusya bölgeye geldi. Sınırımızda PKK- PYD- DEAŞ tehdidi kol geziyor ve sınır hatlarımızda bombalama olayları yaşanıyordu. Suriye yönetimine yapılan çağrıları Esad hiç umursamadı. Türkiye olayların daha da büyümemesi ve bir an önce ateşkes sağlanması için tüm diplomatik girişimleri harekete geçirmişti.
Bunlar yaşanırken Türkiye'yi karıştırmak için ciddi çabalar devam ediyordu. Ankara'da patlamalar, Gezi olayları, 15 Temmuz hain darbe girişimi vs. Batı bir türlü istediğini başaramamıştı. Ama artık Recep Tayyip Erdoğan'ın "bir gece ansızın geliriz" sözü sonrası 2016 Ağustos ayında DEAŞ'lı teröristlere karşı sınır ötesi operasyon başlatıyor ve dünyaya "Türkiye işte bu ayağınızı denk alın" mesajını veriyorduk. Sınırlarımızdaki tehditten uzaklaşmak, ABD ve Rusya'ya rağmen PYD'li teröristleri temizlik için yeni operasyonlar başlatılıyor ve başarılı bir şekilde bu operasyonlar tamamlanıyordu. Tüm bunlarla mücadele içinde iken ülkemizdeki Suriyeli sığınmacıların rakamı 4 milyona ulaşıyordu. AB ve uluslararası kuruluşları verdiği destek sözleri havada kalıyor ve tüm bu göçmenlerin sığınmacıların barınma masrafları ülkemiz tarafından karşılanıyor, kamplarda her türlü hizmet onlara bizim tarafımızdan veriliyordu. Tüm AB ülkeleri sığınmacıları kabul etmediği gibi ölüme terk ediyorlardı.
Şimdi gelelim, Ukrayna- Rusya savaşına. Batının çifte standartlarını Allah-cc öyle bir dünyaya gösteriyor ki, ibret alınacak bir durum yaşıyorlar. Hiç kimse istemez yerinden yurdundan olmayı. Hiç bir masumun dini, ırkı, mezhebi ne olursa olsun öldürülmesine yüreğimiz el vermez. Küçücük savaşların bile acısını yaşayan çocuklar, kadınlar ve yaşlılar oluyor. Ukrayna'da gördüklerimizden dolayı yüreğimiz parçalanıyor. Evlerini her şeylerini terk edip canlarını kurtarmak için sefaleti yaşıyorlar, hiç bilmedikleri tanımadıkları ülkelerin kapısına dayanıyorlar. AB- ABD gibi ülkelerin Ukraynalı göçmenlere yaklaşımına ve birde Suriyeli, Afganistanlı ve Libyalı göçmenlere yaklaşımına bir bakalım. Çifte standart ve ırkçı yaklaşımları hiç bir zaman bitmedi bitmiyor. Suriyeli, Libyalı, Filistinli, Afganlı, Afrikalı göçmenler neden dışlanmakta? Neden? Müslüman olmaları ve ten renklerinin koyu olmalarımı acaba? Irkçı düşünce içinde olan batı artık dünyanın gözü önünde deşifre oldu.
Biz yaratılanı severiz yaratandan ötürü. Biz Türkiye'yiz. Bakın Ukrayna'ya insani yardım için koşan ve en etkili bir şekilde Ukrayna'dan göç eden her vatandaşa. Romanya sınırında, Polonya sınırında, Moldova sınırında AFAD-Kızılay gibi kuruluşlarımız yardım ederek dünyaya adeta ders veriyor. Türkiye çok büyük bir devlet. Ülkemizi bu duruma taşıyan Recep Tayyip Erdoğan'a, Sn. Cumhurbaşkanımıza ne kadar teşekkür etsem azdır.
Dünya Türkiye'nin konumunu takdirle karşılıyor. Ama içimizdeki hainler halen Erdoğan gitsin diyor. İnanın bu ülkenin, İslam coğrafyasının, insanlığın hatta dünyanın, Sn. Recep Tayyip Erdoğan'a çok ihtiyacı var.