Uzun zamandır Rusya ve Ukrayna arasında gerilim devam ediyor. Rusya'nın Ukrayna'nın "Donbass" bölgesine yönelik askeri müdahale ihtimali Karadeniz'de büyük bir gerginliği zirveye taşıdı. Özellikle sınır hattına tarihte az görülen bir askeri yığınak yapan Rusya sanki her an Ukrayna'ya müdahale edecekmiş gibi ciddi bir sorun haline geldi.
Bu durum başta ABD olmak üzere Avrupa ve NATO müttefiklerini harekete geçirdi. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna'nın NATO üyesi olma isteğine karşı çıkışı, Ukrayna'nın ise NATO'nun bir üyesi olmak ve Rusya baskısı altından kurtulmak için girişimleri bu süreci içinden çıkılmaz bir hale dönüştürdü. Hal böyle olunca Rusya-Ukrayna savaşı sadece bir kıvılcıma kaldı. Diplomasi sürekli ön planda tutularak çeşitli görüşmeler ve girişimler hız kazandırıldı.
ABD yaptığı çelişkili açıklamaları ile süreci tırmandırma noktasında sanki bir rol üstlenmiş izlenimi veriyor. Çünkü Rusya'ya yakın bölgelere üs kurmak, asker yollamak, silah ve askeri ekipman takviyesi yapmak istiyor. Polonya, Yunanistan, Romanya gibi ülkelere sürekli takviyeler yaparak Rusya'ya gözdağı veriyor aynı zamanda olası bir Rus saldırısı karşısında tarihte görülmemiş bir yaptırımlar silsilesi ile cevap vereceklerini sürekli belirtiyorlar. Zaten Ukrayna'ya asker göndermeyeceklerini ve silah takviyesi ile destekleyeceklerini bizzat açıkladılar.
ABD'de gerek Dışişleri Bakanlığı gerekse Pentagon yetkilileri çok sık "Rusya Ukrayna'yı işgale hazırlanıyor" cümleleri ile neredeyse tarih vermeye başladılar. Bu açıklamalar Rus yetkililer tarafından "savaşmak gibi bir düşüncemiz yok, sadece taleplerimiz karşılanmasını istiyoruz" diyerek yalanlanıyor. Fakat akıllara şu soru takılıyor.
Acaba ABD bölgede kasıtlı olarak bir savaş çıkmasını mı istiyor?
ABD'nin tutumu dikkatlice incelendiğinde sanki bir savaş çıksın, Rusya'ya top yekûn bir ambargo uygulayalım, NATO müttefiki ülkeleri üzerine gönderelim planı içinde. Tabiri caizse, "tavşana kaç tazıya tut dercesine". Kendisi neden geri durur bir durumda konvansiyonel bir savaş için.
İşte İstanbul Boğazı'nın önemi; Montrö antlaşması gereği Karadeniz'e geçen herhangi bir savaş gemisi o bölgede 20 günden fazla kalamaz ibaresidir. Türkiye'nin bu durumda Karadeniz'de en uzun sahil şeridine sahip ülke olması hasebiyle bu bölgede bir gerginlik veya savaş istememesi aslında kilit noktadır. ABD Dünya'nın her yerinde ülkeler arasında bir kriz çıkarma rolü üstlenmiş ve bazen askerleri ile müdahil olmuş, acı götürmüş, ölüm götürmüş, yoksulluk ve zulüm götürmüş, yıllarca o bölgelerde kalmış yenilgi ile geri ayrılmış ama amacı olan böl parçala yok et mantığı çok ülkede başarılı olmuş.
Şimdi sırada Karadeniz mi var?
Şahsi görüşüm; Rusya bunun farkında ve Ukrayna'ya silahlı bir müdahalede bulunmayacak, ben buna inanıyorum.
Çünkü bu çatışma kimsenin işine gelmeyecektir. Başta doğalgaz olmak üzere Dünyada petrol fiyatları bu nedenle önü alınamayacak bir yöne doğru gidiyor. Özellikle Türkiye bu noktada çok kritik bir ülke konumunda olup bu sürecin olumlu yönde sonuçlanması için önemli bir görev üstlenmiştir. Diplomasi tarafında çözüm için Sn. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanlığımız Rus ve Ukraynalı mevkidaşları ile görüşmeleri devam ettirdiklerini, sorunun diplomatik kanallar kullanılarak çözülmesi için büyük çaba gösterdiklerini biliyoruz.
Dileğimiz, Ukrayna'nın Rusya ile bir araya gelip acilen bölgedeki gerginliğin sükûnet diplomasisi işletilerek çözülmesidir.
Çünkü ABD Deniz gücünü kullanamadığı hiçbir savaşa kendileri direk girmez.
Karadeniz'de böyle bir şansı yok.
Karadeniz'e açılabilmesi için İstanbul boğazı geçmesi gerekiyor geçse de en fazla kalacağı zaman 20 gün.
İşte bu sorun ABD'nin Rusya ile konvansiyonel bir savaşa girmesini önünü kesiyor.
Sonuç olarak ABD kendisinin içine girmediği bir savaşı sanki körüklüyor.
Rusya bu oyuna gelir mi bekleyelim görelim.