Merhaba Sevgili Okurlar, yeni bir 'Kütüphane Köşesi' yazımızla sizlerin karşınızdayız. İktisadi ilişkilerin en belirleyici faktörlerinden biri geçmişi insanlık tarihi kadar eski olan faizli borç ilişkileri olmuştur. Faizin ve faizli borç ilişkilerinin en önemli özelliklerinden biri, tarihin köklü dönüşüm süreçlerinden istifade ederek kendini yenilemeyi başarmasıdır. Bu yazımızda Antik Çağ medeniyetlerinden günümüze kadar hala popülerliğini korumayı başaran, başta ülkemiz olmak üzere dünyadaki diğer devletlerin hakkında tartışmalarının belki de hiçbir zaman sonlanmayacağı faiz meselesi ile ilgili bir kitabı ele almak istedik.
İnceleyeceğimiz kitap, 21 farklı akademisyenin katkısıyla birbirinden farklı içerikli 17 makalenin bir araya getirilmesiyle oluşan "Faiz Meselesi: Tarihte Örnek Uygulamalar" başlıklı çalışmadır. Kitap bir derleme özelliğine sahip olup tüm dinler ve ahlak sistemleri tarafından eleştirilmesine rağmen, faizin nasıl olup da Sümerlerden modern çağa neredeyse tüm medeniyetlerde iktisadi hayatla bu kadar bütünleştiğini sorgulamaktadır. İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınlarından çıkan kitap toplam 412 sayfa olup, derlemesini Doç. Dr. Murat Ustaoğlu ve Prof. Dr. Ahmet İncekara yapmıştır. Kitapta, önsöz ve takdim kısmından sonra giriş mahiyetinde bir makale yer almaktadır. Üçer makale Yahudilik ve İslam'ın faiz anlayışına, ikişer makale Hıristiyanlık ve Antik Çağ Medeniyetlerinin faiz anlayışına, birer makale Hinduizm, Budizm ve Antik Yunan ve Roma'da faizli borç ilişkilerine ayrılmıştır. Birer makale de modern kapitalizmin faize bakışı ve sonuç kısmına ayrılmıştır.
Konu başlıklarına kısaca değinilecek olursak, "Faiz Meselesine Giriş" başlıklı ilk makalede Antik çağ medeniyetlerinden başlayarak günümüze kadar uzanan süreçte faizin tarihsel izleri sürülerek kadim dinlerin ve dini kurumların faiz yasağı ile ilgili öne sürdükleri deliller/kanıtlar ve bakış açıları derinlemesine ele alınarak incelenmektedir.
Finans sektörünün ilk kez Orta Çağ Avrupa'sında kurumsallaştığı düşünülse de Antik Çağ Mezopotamya, Sümer, Babil ve Asur Medeniyetlerindeki faizli borç ilişkilerinin incelendiği 2. ve 3. makaleler bu sürecin çok eskilerden başladığını göstermektedir. Bu makalelerde yerleşik hayata geçen Antik Çağ medeniyetlerinin iktisadi politiğinde belirleyici unsurların neler olduğuna ve bunun sosyal hayata etkisine değinilmektedir. Buna ek olarak belgeler, faizli borç ilişkilerinin başlaması ve kurumsallaşmasının dönemin inanç sisteminde önemli yer tutan tapınakların kontrolünde olduğu vurgulanmaktadır.
Faizli borç ilişkilerinin oluşturduğu sorunlardan antik Yunan ve Roma medeniyeti de etkilenmiştir. "Antik Yunan ve Antik Roma'da Faizli Borç İlişkilerinin Sosyal Maliyeti" başlıklı makalede faiz yükünün getirdiği borç köleliği ve bunun sonucunda toplumda ve devlet yönetiminde meydana gelen ahlaki sorunlara değinilmektedir. Tüm bunlara ilaveten faiz yükünün getirdiği borç köleliğinin Antik Yunan ve Roma'nın sonunu getirdiği düşüncesi ileri sürülmektedir.
Hemen hemen tarihte iz bırakmış her medeniyetin faiz ve faizli borç ilişkilerine dair görüşlerine yer veren kitap Antik Mısır ve Antik Çin'e de yer vermektedir. "Antik Mısır ve Antik Çin'de Faizli Borç İlişkileri" başlıklı makalede Antik Mısır uygarlığında borç, faiz ve tefecilik ile ilgili mevzularda diğer uygarlıklara nazaran farklılıklar olduğuna işaret edilmektedir. Nitekim bu mesele toplumun dirliğini ve düzenini bozan bir unsur olarak görülmektedir. Buna istinaden faiz kaynaklı problemler hukuki yollarla çözümler aramakta ve borç köleliği gibi özgürlüğü kısıtlayıcı uygulamalara izin verilmemektedir. Antik Çin uygarlığını da detaylıca ele alan çalışmada Antik Çin medeniyetinin meseleyi tamamen bambaşka bir perspektiften ele aldığı açıklanmaktadır. Buna göre Antik Çin, toplumun siyasi, ahlaki ve iktisadi dokusunu derinden etkileyen Konfüçyüs ve Mençius gibi düşünürlerin görüşleri doğrultusunda ele almaktadır. Faiz kazanç kapısı olarak görülmektedir. Tapınak/tefecilik ilişkisi meşrulaştırılmaktadır ve faiz hakkında kati yasaklara rastlanılmamaktadır.
Yeryüzünün değişik bölgelerindeki pek çok inanç ve kültür bir şekilde faizli borç ilişkilerine dair görüşler belirtmişlerdir. Bu bağlamda kitabın altıncı ve yedinci makalelerinde Hinduizm ve Budizm'in faize bakışını detaylıca incelenmektedir. Fahiş faiz ve tefecilik birçok kadim kültürde olduğu gibi Hint kültüründe de inanç temelli kınamaya tabi tutulmuştur. Ancak sosyal ve iktisadi koşulların mihenk taşı karma felsefesi ve kast sistemi bu bakış açısını da erozyona uğratmıştır. Bu nedenle birçok çelişkili metne rastlanmaktadır. Makalelerde bu çelişkilere detaylıca yer verilmektedir.
Çalışmada, faizin meşrulaştırılmasında ve hatta iktisadi bir yasa haline gelmesinde Yahudilerin merkezi bir rolü olduğu sıkça vurgulanmaktadır. Nitekim kitapta üç makale Yahudilikteki faiz meselesine ayrılmıştır. Erken dönem Yahudi tarihinde faiz ve borç ilişkilerinin incelendiği ilk makalede Yahudi kutsal metinlerindeki para ve iktisadi kavramlar etimolojik tahlillerle incelenmektedir. İbranice faizi ya da faizli borç ilişkilerini niteleyen en etkili kavram "yılan ısırığı" anlamını taşıyan "neshek" olarak ifade edilmektedir. Bu benzetme bile Yahudiliğin faize bakışını göstermeye en güzel delil olmaktadır. Yahudiliğin kutsal kitabi Tevrat'taki (Yeremya, 15/10) net ifadelere rağmen meşruiyet kapısını aralayan ilk hükme Süleyman'ın Özdeyişleri bölümünde rastlanmaktadır. Yahudiler kadar toplumun çoğunluğunun faiz ve tefecilik gibi tek bir spesifik alanda uzmanlaşması nadir görülen bir durum olması son derece dikkat çekicidir. Hatta Yahudi toplumunu tefeciliğe iten temel sebepleri kutsal kaynaklara ithaf eden de bulunmaktadır. Yahudilerin finansal eğitime verdiği önem dikkate alınmış olmalı ki 10. makale başlı başına Yahudi toplumlarındaki temel eğitime ve kutsal kitap öğretilerinin Yahudi toplumlarındaki beceri, nitelik ve sosyal kazanımlarına olan etkilerine ayrılmaktadır.
Çalışmada iki makale Hıristiyanlıktaki faiz anlayışına ayrılmaktadır. Yahudiliğin aksine faiz ve faizli borç ilişkileri Hıristiyanlığın kutsal kaynaklarında genel olarak yasaklansa da (İncil, Luka, 6/34) bazı yerlerde üstü kapalı ifadelerle faizin benimsenip kabul edilebilir olduğuna dair anlatımlara yer verilmektedir. Faiz yasağı ile ilgili hükümler ancak dini kurum ve bu kurumların uygulamalarında kendini göstermektedir.
Çalışmanın 11. makalesi Hıristiyan dünyası için önemli figürleri olan Thomas Aquinas ve Martin Luther'in iktisadi görüşlerine ayrılmaktadır. Çalışmada Aquinas'ın, parayı bir mübadele, değer saklama ve hesap birimi olarak gören Aristo'nun para teorisine ana hatlarıyla katıldığını açıklamaktadır ve Aquinas'ın meşru bir faiz türünden bahsetmektedir. Luther'ın ise, finansal konuların kasıtlı olarak belirsizlik içerdiği söylenmekte ve krediye karşı olmayan Luther'ın tefeciliğe karşı bir tutum içerisinde olduğu ifade edilmektedir.
"Faiz Meselesi: Tarihte Örnek Uygulamalar" adlı kitapta Hıristiyanlık için önemli bir isim olan John Calvin'in faizli borç ilişkileri hakkındaki görüşleri münhasır bir çalışma altında (12. makale) incelenmektedir. Calvin'in ise teknik bir detaya odaklanarak meseleyi faiz/fahiş faiz (bir nevi iyi faiz-kötü faiz) ayrımı bağlamında ele aldığı ifade edilmekte ve Kilise'nin fahiş faizi reddettiği vurgulanmaktadır. Bu bağlamda üretim faaliyetlerinde kullanılan faizin meşru olduğunu iddia etmektedir. Bu iddialara rağmen birlikte faizciliğin meslek haline getirilmesini doğru bulmaması dikkat çekicidir.
Kitapta üç makale ise (13, 14, 15) İslam'ın faiz anlayışına ayrılmaktadır. Çalışmaya göre yaşayan dinler ve medeniyetler içinde faiz yasağını sürdürmeye devam eden tek dinin İslam olduğu vurgulanmaktadır. İslam'ın faizin kesin bir dille yasaklandığına (Kur'an'ı Kerim, Bakara Suresi, 275) dair herhangi bir şüphe olmadığının altı çizilmektedir. Öte yandan geç dönem İslam fakihlerinin faiz yasağının kökenlerini inceledikleri, Kur'an'da faiz ile ilgili ayetler incelendiğinde belirgin bir şekilde "eyleme" vurgu yapıldığı ve klasik dönemin ana akım mezhepleri faizi "eylem" olarak ele alan yaklaşım yerine statik bir tanımı benimsedikleri ifade edilmektedir. 15. makale Osmanlı toplumunda faizsiz finans arayışlarına ayrılmıştır. Nitekim kredi araçları üretilmeye başlandığı, hatta sarraflık gibi kurumların zaman zaman devlet tarafından teşvik edildiği bile iddia edilmektedir.
Kitapta, Ortodoks ve Heterodoks iktisat ayrımı bağlamında modern kapitalizmin faiz yaklaşımının incelendiği 16. makale, ana akım dinlerin faiz yasağına direnemeyişinin önemini vurgulamaktadır. Modern kapitalizmin en belirleyici özelliği üretimin parasal bir olgu haline gelmesi, sermaye kavramının içeriğinin değişmesi ve kredi kullanımının yaygınlaşması ele alınmaktadır. Sonuç mahiyetindeki makale ile de on altı makale özetlenmektedir.
"Faiz Meselesi: Tarihte Örnek Uygulamalar" adlı kitap bir bütün olarak ele alındığında faizin ne olduğunu, tarihsel süreçte farklı medeniyetler tarafından nasıl algılandığını detaylıca öğretmektedir. İlkesel olarak karşı çıkılmasına rağmen neden ve nasıl kaçınılmaz bir şekilde meşrulaştırıldığını anlamak isteyenlere detaylı bilgiler ve analizler sunmaktadır. Uzun yıllar boyunca gündemde olan faiz meselesinin uzman akademisyenler tarafından ele alınması son derece önem arz etmektedir. Bütün bunlara ilaveten yer yer tekrarlara rastlanmaktadır. Bazı makalelerin hem üslup hem de içerik/analiz açısından yeterince hazırlanamadığı dikkatlerden kaçmamaktadır. Örn: Günümüzde dünyanın en önemli finans kuruluşlarının Yahudilerin kontrolünde olduğu iddiası kolayca delillendirilebilir olmasına karşın herhangi bir referans verilmeden yer almaktadır. Ek olarak ilave etmek isterim ki bu kitap, her ne kadar içinde eksiklikler barındırsa da böylesine önemli bir mesele hakkında fikir sahibi olmak isteyen okuyucular için tarihin çeşitli kültür, inanç ve medeniyetlerine ışık tutarak tarafsız bir dil ile ayrıştırmadan evrensel nitelik taşımaktadır.
Bu vesile ile yeni yılınızı en içten dileklerimle kutlar, 2022 yılının size ve tüm sevdiklerinize sağlık, mutluluk, neşe, başarı, sevgi ve huzur getirmesini dilerim.
Bir sonraki "Kütüphane Köşemiz" de buluşmak dileğiyle, Allah'a emanet olun..