Martı, 'Hoş Geldin Boyacı' ile uçuyor..

Yasak ilişki yaşadığı sevgilisiyle tatil kaçamağı yapan Marcia eve döndüğü zaman, tatile gitmeden tadilata açtığı evinde, boya işlerinin hâlâ devam ettiğini görür. Ancak anlaştıkları boyacı, eski boyacının rahatsızlığından ötürü değişmiştir. Marcia ile yeni boyacı Walter durumu konuşurlarken kapı zili çalar. İçeri bir kadın dalar. Kadın Marcia’nın yasaklı sevgilisinin eşi olan Jane’dir. Marcia’ya nice tehditler savuran Jane, durumu Marcia’nın kocasına haber vereceğini, bunun için tekrar eve geleceğini söyler. Boyacı, bütün bu konuşmalara gayrı ihtiyari kulak misafiri olur. Kadın gittikten sonra salona geçen boyacı, Marcia’ya yardımcı olabileceğini söyler. Ve işte o dakikadan sonra işler çözülmeye başlar. Daha doğrusu çözülmeye mi başlar, yoksa daha mı bir sarpa sarar bilinmez. Bu sorunun cevabını, oyunu izlerken aramak doğru olacaktır.



Oyunun yönetmeni Arif Akkaya… Bana göre, Akkaya’nın yaptığı rejiler arasında en derli toplu olanı buydu. Yönettiği bütün oyunlarda aşırı derecede bir kargaşa ve kurgusuzluk hâkimdir. Ancak bu oyunda diğer oyunlarının aksine, kurgusunu netleştirmiş, konuya tam hâkimiyet sağlamış, oyunun hikâyesini çözmüş bir yönetim görüyoruz. Sahne matematiği de iyi plânlanmış; oyun sahnenin her tarafına eşit dağıtılmış. Kapalı odaların dahi kullanılması hikâyeyi gereksiz bir gizemden kurtarmış. Oyunun temposu genel olarak çok iyi ancak bazı sahneler kırpılabilir. Çünkü uzayan epizotlar var; Marcia ile boyacının mizansen çalışması, Jane’in ikinci gelişinden sonra boyacının ortaya çıkacağı sahne, Marcia ile boyacının son sahneye geçmeden önceki sahnesi gibi. Bu sahneler çok uzadığı için oyunun temposu yer yer düşüyor. 



Jane rolünde Gözde Çetiner, safdilli, aptal âşık ve hafif şapşal bir kadın rolünde başarılı bir performans sergilemiş. Kocasının defaatle kendisini aldattığını bilmesine rağmen onu affediyor, affettiği yetmezmiş gibi, kocasının birlikte olduğu bütün kadınlarla yüzleşmeye çalışıyor. Aslında onun da içinde tamamlanmamış o kadar duygu var ki bir yanıyla çıkmazın içindedir. Çetiner, Jane’in özellikle son sahnelerde içinde ukde olarak kalan duygularını gördüğümüz hallerini yansıtmadaki eksikliğin haricinde, plastiği sağlam olan jestleri ve mimikleriyle rolün hakkını teslim ediyordu.



Marcia rolünde Berna Laçin sahnede yerini alıyor. Bourderline bir kişiliğe sahip olan Marcia karakterinin gelgitlerini ve kimi zaman olacakların vahametinin farkında dahi olmayışını net şekilde verdi. Biraz daha esnek hareketlerle, karaktere daha da can verebilirse iyi olur diye düşünüyorum. Role göre ağır kalıyordu. 



Ve Walter rolünde usta oyuncu Erdal Özyağcılar… Erdal bey, hakikaten herkesi kendisine hayran bıraktırdı. O kadar rahat, bir o kadar emin ve o denli her duygunun hakkını veriyordu ki… Tipten tipe girmek zorunda kaldığı oyunda her dönüşümün hakkını vererek, karakteri aktardı. Değiştirdiği tiplemelerin hiç biri kopuk şekilde değildi. Ayrımları çok yumuşak verdi. Her bir dönüşümde, Özyağcılar’ın aktörlüğünün sınırlarının ne denli geniş olduğunu gördük. 

Arif Akkaya ve Sırrı Topraktepe’nin beraber tasarladıkları dekor ile Feyza Zeybek imzası taşıyan kostüm tasarımları oyunun bütün nitelikleriyle uyum içerisindeydi.

Tiyatro Martı, Hoş Geldin Boyacı haricinde, Demir ve Uçlar oyunlarıyla da İstanbul’da farklı sahnelerde seyircilerini bekliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Gün Medya Grubuna aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayınız.
OGÜNhaber