Zaten, yüz metrekareyi bile bulmayan mütevazı evimizde İbrahim Çallı'nın veya Şevket Dağ'ın eserleri bulunacak değildi ya... Gerçi, zamanında çok ucuza satın alma fırsatını elde ettiğimiz Nedret Kalay ve Salih Acar gibi resim üstadlarının da eserleri mevcut ama nedense, Gürbüz Azak'ın iki tablosu daha çok ilgilendiriyor, etkiliyor.
MUTLU OLABİLMEK
Her hafta, siyasi, ekonomik veya sosyal içerikli yazılar FLAŞ'ı kaplıyor. Oysa hayatta başka renk ve zevkler de bulunuyor.
Hatta, maddiyat bile bunların yerini çoğu kez dolduramıyor. Nitekim, beklenen veya gelmesi muhtemel bir para bile bazı zevklerin yerini alamıyor.
Zaten önemli olan, bir vesileyle ''mutlu'' olmak ve kalabilmek değil mi? Kim istemez ki, evinin duvarlarını paha biçilmez tablolar süslesin, yaşantısının ''maddi'' garantisi de olsun.
Ama ''yetinmek'' diye bir tılsım var ya. İşte ona değil erişmek, yaklaşabilmek bile çok önemli... Eninde sonunda, ''dünyanın malı dünyada kaldığına göre'', ünlü ressamların eserleri müze duvarlarına daha da yakışıyor.
Bu konuda hırsın esiri olmak, insanoğluna hiç bir şey kazandırmıyor.
Aslında Gürbüz Azak'ın tabloları bizim için paha biçilmez değer taşıyor. Değil mi ''mutlu'' olmamızı sağlıyor, ''gerisi yalan...''
HAYAT DOLU
Söz Gürbüz Azak'tan açılmışken, biliyor musunuz ki sevgili ağabeyimizin on parmağında on marifet olduğunu... Belki resimleri ve özellikle yazılarıyla öne çıkmış ama ''hayat'' dolu bir sanatçı.
Herhalde, cıvıl cıvıl, renk renk üslubuna kimse bir şey diyemez.
Sonra, konuları işleyiş tarzı bir başka türlü... Öyle ki, 40 gün üst üste siyasete bulaşmadan, ahkam kesmeden, kimseyi kırıp dökmeden yazabilir.
Ne var ki, uzun bir süredir birbirimizden uzağız ve Gürbüz Azak'ın köşe yazısı yok.
Çünkü pek ''müdanası'' olmadığından, önüne gelen ''yazma'' teklifine galiba ''evet'' demiyor, kimsenin ağız kokusunu çekmek istemiyor.
KIYAMET KOPTU
Değerli meslektaşlarımız sık sık ''En beğendiğim'' veya ''En sevdiğim'' diye nitelendirdikleri döt-beş yazardan bahsediyor.
Adı geçen yazarlardan başka kimsenin kalem oynatamadığı anlamına gelen ifadeler de kullanıldığından ''Kıyametler kopuyor'', çeşitli karşı yazılarla eleştiriliyorlar. Oysa yazar beğenmenin ölçüsü olmamalı.
Hele gazetede köşe sahipleri arasında tercih yapmak, çok zor olsa gerek. En basit anlamıyla, ''Her yiğidin bir yoğurt yiyişi var.''
Şimdi, biz Gürbüz Azak'ı anlatmaya çalışırken, birbirinden değerli üstadlarımızı, meslektaşlarımızı ve arkadaşlarımızı unutmuş değiliz.
Sadece, ''hazine sandığı''ndan bir mücevher sergileniyor.
Üstelik, çoğu meslektaşlarımızın ''belirli'' yazarları beğenme ve lanse etme derdine de ''duçar'' değiliz.
Kaldı ki, ''Mavi Vadi'nin Atları'' ve ''Kuşların Kervanı'' ndan bahsedilirken aslında, bugünlerde herkese çok gereken bir ''mütevazılık'' sergileniyor.
CRA 23.Mart.2009 Pazartesi - 20:00:00