Gerçekten de, nedense Fransa ve bazı başkanları sıkılmadan, utanmadan her fırsatta ''husumet'' içinde olduklarını bütün dünyaya gösteriyor. Ermeni diasporasının yalanlarını dünyaya yayan ve ilk defa ''resmen'' kabul eden, yasalaştıran Fransa'nın bu ''iğrenç'' tavrı belki de ''aşağılık duygusundan'' kaynaklanıyor. Nereden bakılırsa bakılsın, Fransa'nın, bir zamanlar kendisine yardım elini uzatan kollayıp koruyan Türkler'e her fırsatta ''kötülük'' yapmak, ''güç'' durumda bırakmak için elinden geleni pervasızca yaptığı görülüyor.
Cezayir'de 1.5 milyon Müslüman'ın kanını akıtan Fransa, ''masum'' Türkiye'yi Ermeni soykırımıyla suçluyor. Bırakın eski tavır ve davranışları, son alarak Türkiye'nin AB'ye giriş yolunu tıkamaya çalışan Fransa'nın düşmanlığı bitip tükenmek bilmiyor. Artık Türkiye'nin ve Türk milletinin Fransa'ya ''dur'' demesinin tam zamanı yaşanıyor.
''Nereye kadar Fransa'' demek her Türk vatandaşının en tabii hakkı oluyor. Gerçekten de, ''Nereye kadar Fransa.'' Tabii bu bazı ''monşer''lerimiz feveran yerine ya susmayı, ya da tebessümü tercih ediyor. Aslında, ne çekiliyorsa bu ''monşer''lerden çekiliyor... Belki de Fransız halkının büyük çoğunluğu Türkiye'ye ve Türkler'e gösterilen husumetten, düşmanlıktan bi haber bulunuyor. Ne var ki, Fransa'nın özellikle son başkanları Sarkozy'in son tavır ve eylemleri bardağı taşırıyor, sabırları zorluyor. Sarkozy, asıl niyetini, acaba kendisi de tam olarak biliyor mu?
Fransa ve son başkanına karşı ''misilleme'' yapma şansımız şimdi belki bulunmuyor.
Ne var ki, her şeyden önce ''ilahi adalet''in Fransa'ya cezalandıracağı beklentisi bile, Türk milletine yetiyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/16-22.Aralık.2007/Sayı:51/Sayfa:08