Aslında, global krizin yanı sıra piyasalardaki belirsizlik ortamı Türkiye'yi de dalgalandırıyor. Ancak, etkilerin 2006 yılının Mayıs, Haziran aylarına göre daha sınırlı kaldıgı görülüyor. Ne var ki, kırılganlıkların geçmis dönemlere göre azalmıs olmasının risklerin mevcut olmadıgı seklinde algılanmaması gerekiyor. Yani böyle ''belirsizlik'' ortamında her an ''yıldırım'' hareketlenmelerin olması da beklenebiliyor.
Nitekim, Merkez Bankası Baskanı Durmus Yılmaz, durumun hassasiyetini her fırsat ve zeminde açıkça vurguluyor. Hatta faiz indirimine ara verilmesinin nedeni de bir ''önlem'' olarak degerlendiriliyor. Petrol fiyatlarının alabildigine yükselmesi, hemen hemen bütün ülke ekonomilerini etkiliyor.
Böylece mevcut dengesizlik daha da büyüyor. Öte yandan, ABD'nin ''Iran'ı vurma'' isterisinin, Bush döneminden sonra da devam edeceginin su üstüne iyice çıkmasından sonra ''ortam'' daha da kayganlasıyor. Üstelik, daha seçim kampanyasında iken bile, ''Iran'ı haritadan sileriz'' tehdidini savurun Hillary Clinton, aslında ABD'nin ''vazgeçilmez'' planının altını bir kez daha çiziyor.
Iran'da en az 75 hedefi yok etme amacında olan ABD'yi simdilik sadece Çin ve Rusya ''karsı'' çıkabiliyor. Bu ''restlesme'' bile, politikanın ekonomiyi ne denli ''baskı'' altında tuttugunu gösteriyor. Iste, kısaca belirtmeye çalıstıgımız nedenler bile Türkiye'yi her ülkeden daha çok zorluyor. Iran'a komsu olmanın faturası sanki simdiden kesiliyor. Zaten, dıs borçlar sarmalından bir türlü çıkamayan Türkiye, ne yazık ki, ''riskli'' yasamaya devam ediyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/27.Nisan-03.Mayıs.2008/Sayı:70/Sayfa:15
Gazete baskısı için tıklayınız.