Oysa daha önce de belirttiğimiz gibi ''kırılgan bir fay hattı üzerinde olduğu'' kabul edilen ülkemizde, sorunları büyütmek, çarptırmak yerine serinkanlılıkla yazmak, işlemek ve değerlendirmek gerekiyor.
Tabii ki, alelacele ele alınan türban sorununu çözme ''eylemi''nin doğurduğu atmosferin ağırlığını herkes bilip, kabulleniyor.
Ne var ki, medyanın ''asgari müşterekler''de buluşup, gerginliği ''derin'' ayrışıma neden olmasına engeller çıkarması da bekleniyor.
Her şeyden önce, bir kefeye ''laik''lik, diğer kefeye ''türban''ın konmaması icap ediyor.
Haşa, din bilgini falan değiliz, fakat ''türban''ın Yüce dinimiz İslamiyet'in 6'ncı farzı olmadığını, bizim gibi milyonlarca ''Mümin'' biliyor.
''Türban'' vesile edilerek, sağa sola sataşmanın, bilgiç geçinmek, fikir fukaralığından öte gitmiyor.
Dün de açık bir şekilde belirtmiştik, nüfusunun yüzde 99'u Müslüman olan ''laik'' bir ülkede ''sosyal barış'' ve ''huzuru'' kimsenin bozmaya hakkı bulunmuyor.
Medya ve dost meclislerinde yıllar sonra üniversitelerden mezun olacak türbanlı hanımların ne iş yapabilecekleri, ne görevde bulunabilecekleri tartışılıyor.
4-5 yıl sonrasını şimdiden tartışanların ''maksat'' ve ''samimiyetleri'' bilinmiyor.
Türbanlı mezunlara, iş ve görevi şimdiden istemek adına ''seslendirmek'' mi, yoksa yasa icabı boşta kalacak ''atıl kapasite'' ve harcanan paralar mı sorgulanıyor?
Fakat, nereden bakılırsa bakılsın, medya ve kamuoyu ''pimi çekilmiş bir bomba'' ile oynarcasına türbanın üzerine gidiyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN-01.02.2008