Ogün camiyasında tam 3 yılı geride bırakmanın heyecanı ve kıvancı benliğimizi ister istemez sarıyor. Oysa yarım asrı yakalayan meslek hayatımızda 3 yıl çok “az” görünüyor.
Aslında, özellikle sayılar, vakit gibi “göreceli” mefhumlarla daima karşılaşılıyor.
Dönüp bakıldığında OGÜN’ deki 3 yıl, bazen 3 saniye, bazen 3 asır gibi değerleniyor.
Üstelik bir gazeteci için, “zaman” mefhumu gerçekten de tarifi imkansız ayrıntılar, bazen düş kırıklığı, bazen sevinç haresi oluveriyor.
Üç sene önceki “FLAŞ”ta “Bakalım zaman ne gösterecek” başlığı altında belirttiğimiz gibi yıllar akıp gidiyor.
Tam 50 yıl önce ‘muhabir’ olarak başlayan gazetecilik hayatımızda, çilekeş olduğu kadar renkli olan mesleğin çeşitli kademelerinde çalışma fırsatı yaşadık. Gerçekten de, taşra muhabirliğinden, Genel yayın Müdürlüğü’ne kadar mesleğin bütün safhalarını sindire sindire yaşadık.
Bütün güçlüğü, zorluğu ve sorunlarıyla ‘dolu dolu’ yarım asıra yakın gazetecilik serüveninde hiçbir zaman ‘kompleks’e kapılmadık.
Zaman oldu, 1 milyon 256 bin satan gazeteyi yönettik.
Zaman oldu, tirajı sadece 30 bin olan gazeteler için kolları sıvadık.
Günlük yorumlar, seri röportajlar hazırladık.
Ve zaman oldu ‘haftada’ bir olsa da yazmaya, birikimlerimizi, sağduyumuzu aktarmaya devam ediyoruz.
Bakalım, zaman daha neler gösterecek. OGÜN’ e başlangıçta “Genel Yayın Danışmanı” olarak intisap etmiş daha sonra gösterilen candan ilgi ve istek üzerine “Genel Yayın Yönetmeni” sıfatını kabullendik.
Haftalar haftaları kovalarken, 3 yılımızı tamamlamış bulunuyoruz.
Japonya’da Günde 15 milyon satan bir gazetenin yanında, bütün gazete satış toplamı beş milyonu bulan bir Türkiye’ye göz atarsak, medyanın bir “çıkmaz” içinde olduğunu kabullenmek icap ediyor.
Günlük satışları 700 veya 125 bin, 40 bin, 30 bin gözüken çoğu gazetelerin havaalanı, metro kapıları gibi, kalabalık yerlerde, “ücretsiz” dağıtıldığını da kaydetmemiz önem arz ediyor.
Hatta, İstanbul’da 2 gazete “bedava” dağıtılıyor.
Öte yandan “naylon” diye tabir edilen ve Basın İlan Kurumu’ndan yılda binlerce liralık ilan alan gazetelerin varlığı da bazen hatıra geliyor.
Velhasıl, tiraj konusu gerçekten de “hem kapalı bir kutu” hem de “maddi imkanlara bağlı” bir seyir takip ediyor.
Önemli olan, “dürüst”, “vatansever” ve “sağduyu”ya sahip bir yayın politikası göstermekten öte gitmiyor.
Olaylar ve insanlar gün geçtikçe gelişiyor ve değişiyor.
İlk yazımızı “Bakalım zaman daha neler gösterecek” cümlesini her zaman kullanmak aslında bir “tevekkül”ü de çağrıştırıyor.
Ne var ki, “tevekkül”, “metanet” ve “sabır” bazen taşı bile çatlatıyor.
Burada önemli olan emeğin ve vefanın yitirilmeden hayatı sürdürmek başarısını elde etmekten öte gitmiyor.
Ancak medya dünyasının zemini çok kayganken zirvede’de fırtınalar esiyor.
Söz gelimi Ogün ‘ün yanı sıra 2 yıl kadar Başkan Danışmanı görevi yaptığımız 6NEWS televizyonun’dan 31 Mart 2010 tarihinden itibaren ayrılmamız “mukadder” görünüyor.
Ayrılıkların bir medya mensubu için “normal” adedilmesi ve daima beklenmesi gerekiyor.
İnsan ne kadar yaşlanırsa yaşlansın,ne kadar deneyim sahibi olursa olsun ve ne kadar iyi-kötü, tatlı-acı olaylarla karşılaşırsa karşılaşsın, yıldönümlerinin “gizemli” etkisinden kurtulamıyor.