Nükleer Santral Şart !

Alamadığımız, kalıcı çözümler bulamadığımız öteden beri biliniyor. Bu ''talihsizlik'' mi diyelim, ''beceriksizlik'' mi diyelim ''tembellik'' mi diyelim, ''bilgisizlik'' mi diyelim, ne dersek diyelim, ne yazık ki, bu asırlık durum yakamızı bırakmıyor.

Dikkat edilirse, dünyada özellikle komşularımızda meydana gelen herhangi bir ''olumsuzluk'' derhal ülkemizi etkiliyor. Yıllardır, adeta ''geliyorum'' diyen ''enerji'', şimdi en çok Türkiye'yi hem yakından ilgilendiriyor hem de, bir yerde ''tehdit'' ediyor. Enerji noktalarının yanıbaşında ve ulaşımın merkezi olmamıza rağmen, sorun gün geçtikçe bizim için de ağırlaşıyor.

Oysa, yanıbaşımızda, her biri bir ''enerji deposu'' olan İran, Irak, Rusya gibi ülkeler bulunuyor. Üstelik, Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı'nın son durağı olma avantajımız, bunun yanısıra ''Yumurtalık Boru Hattı'' gibi avantajlarımız olduğu da biliniyor.

Ne var ki, Rusya veya İran, vanayı kapattığı takdirde, ne hale düşeceğimizi hatırlatmamız gerekiyor. Türkiye'de kullanılan doğalgazın yüzde 41'inin Rusya'dan sağlandığı göz önüne alınırsa, durumun vahameti kendiliğinden ortaya çıkıyor.


MADEN ZENGİNİYİZ AMA...
Oysa, Türkiye hem petrol, hem doğalgaz, hem su kaynaklarının ''kavşak'' noktası olarak kabul ediliyor. Üstelik, kömür bakımından zenginliğimiz de dünyayı şaşırtıyor. Özellikle, linyit zengini olmamıza rağmen, bu madeni kullanamadığımız da, böyle bunalımlı dönemlerde hatırlanıyor. Hatırlanıyor, fakat hiçbir ''önlem'' alınamıyor.


AYMAZLIK MI İHMAL Mİ?
''Bir musibet, bin nasihatten evladır'' sözünün bile hiç kaale alınmadığı bir Türkiye konjonktürü, doğal kaynaklarımızın ''heba'' olmasına sebep oluyor. Kaldı ki, AB ile tam entegrasyon tamamlandığında, linyitle çalışan santrallere ''izin'' verilmeyeceği de, şimdiden biliniyor. İşin garip tarafı, linyitlerimizi bırakıp Rusya'dan aldığımız elektriğin, kömürden elde edildiği, dikkatleri çekmiyor. Daha doğrusu, linyit ve benzeri santralları bırakıp doğalgaza sarılmamız, beraberinde işte böye ''hassas'' durumları getiriyor. Enerjisinin neredeyse %75'ini doğalgazdan temin eden Türkiye, bu günleri de atlatsa bile, istikbal hiç de ''garantili'' görünmüyor. Bir türlü nükleer santral kurmaya yanaşmayan ve elindeki enerji tesislerini de özelleştiren Türkiye'nin enerji politikasının ''iflası'' her ''hassas'' dönemde gündeme geliyor. Avrupa Birliği ile tam entegrasyonda linyitle çalışan santrallara da ''izin'' verilmeyeceği, şimdiden biliniyor. AKP iktidarı, ne yapacağının şaşkınlığı içinde ''beklemek'' le vaktini geçiriyor. Oysa, enerji politikamızın temelden değişikliklere uğraması kesinlikle gerekiyor.


RUSYA BÜYÜK OYNUYOR
Öncelikle, Kuveyt, Mısır, Cezayir ve İran doğalgaz anlaşmalarının gözden geçirilmesi icap ediyor. Tek ülkeye veya tek güzergâha bağımlılığı ortadan kaldıracak ''anlaşmalar'', AK Parti iktidarını bekliyor. Ne var ki, ayrıntıları bir türlü açıklanmayan, Rusya ile yapılan bağlantının, bazı hareket serbestilerini da ortadan kaldırdığı iddia ediliyor. Gerçi. Son aylarda yine nükleer santral yapımı için özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın gecikmiş olsa da yüreklere su serpen girişimleri medyada yer alıyor. Her şeyden önce, bir nükleer santral yapımının en az 3 milyar dolara ve 5 ila 8 yıl süreye ihtiyacı olduğu biliniyor.


3 KEZ ERTELENDİ
Sonra, yüksek teknoloji ve deneyim isteyen nükleer santral yapımını sadece 5 kadar ülkenin başarabileceği de öne çıkıyor. Önemli unsurlardan biri de, çevrenin kirlenmesini önleme ve gösterilecek tepkileri tamamen etkisiz hale getirme sorunları... Türkiye, aslında ta 1970'lerde nükleer santral yapımına girişiyor. ...Ve fasılalarla tam üç nükleer santral yapımını erteleme durumuna düşürülüyor. Gerçekten de, projeleri onaylanan, lisansları alınan, yerleri bulunan ve finansmanları sağlanan üç nükleer santral yapımı ihalesinin ''son dakikada'' bozulmasının asıl sebebi hâlâ açıklanamıyor. Her yıl 2000 megavat yeni enerjiye ihtiyacı olan Türkiye'ye aslında nükleer santral, en büyük ''kurtarıcı'' da kabul ediliyor. Yani nükleer santrallar devreye girmeden, Türkiye'nin enerji sorununu çözemeyeceği kesinlikle ifade ediliyor. Zaten AK Parti iktidarını da bu ''hassasiyet'' harekete geçiriyor.


BÜROKRATİK ENGELLER VAR
Ne var ki, 1970, 1980 ve 1990'da üç defa ihalesini bile iptal eden bir Türkiye'ye nükleer santral yapımına kalkışmak, öyle pek ''kolay'' görünmüyor. Üstelik, özel sektöre yaptırılmak istenen nükleer santralların çeşitli sebep ve sakıncalarla ''taliplerinin'' pek olmayacağı da ifade ediliyor. Nitekim, doğalgaz anlaşmalarında ağır şekilde eleştirdiği ''Al ya da öde'' sistemini, nükleer enerjide de uygulamak isteyen hükümet, özel sektöre kolaylıklar sağlama durumunda bulunuyor.


KOLAY İŞ DEĞİL
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Güler'in açıkladığı yöntem, üretilen elektiriğe ''satış garantisi'' getiriyor. Hükümet, nükleer santral yapım işini ihalesiz vermeye bile ''rıza'' gösteriyor. Güler, özel sektör-kamu ortaklığı yöntemiyle sorunu çözeceklerini öne sürüyor. Daha önceleri ihaleyi kazanan firmaların dahi nükleer santral yapımına başlatılmadıkları hatırlanırsa, sürecin hiç de ''rahat'' geçmeyeceği, daha doğrusu sadece bir tasarıdan ibaret olduğu, kendiliğinden anlaşılıyor. Bu arada, özel sektörün tek başına Fransa, Kanada, Finlandiya gibi ülkelerden ''teknoloji''yi alamayacağı da unutuluyor. Ayrıca, nükleer santrallara engel olmak isteyen güçlü bir lobinin ve çevrecilerin mevcudiyeti, özel sektör yapımının handikapları arasında yer alıyor.


KONUŞMAKLA OLMUYOR
Nereden bakılırsa bakılsın, öyle alelacele nükleer santral yapımına kalkışmak, hayalden öteye geçmiyor. Türkiye'nin enerji ihtiyacını ''seçim malzemesi'' yapmak hiç de yakışmıyor. Sadece lisans temininin bile en az bir sene sürdüğü projenin tamamlanması ise en az beş - sekiz yılı buluyor. Eğer AK Parti nükleer santral yapımında ciddi ve kararlıysa, öncelikle 5 ünitenin yapım yerini kesin olarak belirlemesi ve lisans isteminde bulunması gerekiyor. ''5 tane nükleer santral yapmaya karar verdik'' demek, işi bitirmiyor. Her şeye rağmen, birinci nükleer santralin Sinop'ta yapılacağının müjdesi bile heyecanlanmaya yetiyor.

 

 

kakin@ogunhaber.com
OGÜN/07-13.Eylül.2008/Sayı:89/Sayfa:06



Gazete baskısı için tıklayınız. 

OGÜNhaber