Gerçi, ülkenin içinde bulunduğu atmosfer pek elverişli bulunmuyor. Ama yine de, inanç, birlik ve beraberlik, sevinç ve coşkunun sembolü mübarek bir ''Ramazan Bayramı''na daha giriliyor.
Artık geleneklerine uyulmasa da, bayramın ''telaşı'' insanı hareketlendiriyor.
Ne var ki, her yeni bayramda ''Nerede eski bayramlar?'' deniliyor, soruluyor.
Gerçekten de, ''Nerde eski bayramlar?''
Gerçi yaşımız-başımız, çok çok eski bayramları hatırlamaya yetmiyor ama, yarım asır önce bile bambaşka ''tadı'' vardı.
Özellikle son yıllarda, dini bayramların bir ''tatil fırsatı'' olarak değerlendirilmesiyle bayramların tadı değişiyor.
Bilhassa akraba ve tanıdıkların, yaşlıların ziyaretlerine vesile olan bayramlarda, şimdi bu ulvi görevin yapılmadığı görülüyor ve ne yazık ki yaşanıyor.
Yeri gelmişken, ''Ramazan Bayramı''nın ''Şeker Bayramı'' diye adlandırılmasının yanlış olduğunu hatırlatalım.
BAYRAM GAZETESİ HİCRANI
Bir de şu ''Bayram Gazetesi'' trajedisi, içimizde hicran olmaya devam ediyor.
Ne kadar güzel bir Babıali geleneğiydi Yarabbim...
Önce Babıali yıkıldı, sonra da gelenekleri bir bir çökertiliyor.
Oysa Gazeteciler Cemiyeti'nce çıkarılan ''Bayram Gazetesi'', emekli fakat daima meslek sevgisiyle yanıp tutuşan gazetecilere ''moral'' oluyordu.
Bayramlarda gazeteciler, mesleğin kahredici sıkıntılarından birkaç günlüğüne de olsa, kurtuluyordu.
Salı, Ramazan Bayramı'nın birinci günü...
Bayramda dostlukların kenetlenmesinin yanı sıra, birlik ve beraberliğin sergilenebileceği önemli anlar yaşanıyor.
Bu aziz ve güzel ülke hepimizin.
Her şeyden önce, kişisel, ailevi ve kurumsal çıkarlarımızı bir yana bırakmalıyız.
BİRLİKTE YAŞAMAYA MECBURUZ
Anlaşsak da, anlaşmasak da, bu topraklar üzerinde ''beraber'' yaşamak mecburiyetindeyiz.
Görüş ve tavrı ne olursa olsun, hiçbir kimseyi, hiçbir zümreyi, hiçbir grubu başka bir ülkede yaşamaya zorla gönderemeyiz.
Zaten hiçbir ülke de, böyle bir girişimi kabullenmiyor.
Bu yüzden hem ''beraber'', hem de ''birlik-dirlik'' içinde yaşamamız kaçınılmaz oluyor.
Demokrasinin nimetlerinden yararlanıp yasalara saygı göstererek ve daima hukukun üstünlüğünü gözeterek, yolumuza ''huzur'' içinde devam etmeliyiz.
Önce, birey olarak dargınlığı, küskünlüğü bir kenara bırakmalıyız.
Her ne pahasına olursa olsun, dinamitlerimizi içimizde tahrip etmeliyiz.
Yok ''azınlık'', yok ''mezhep'' ayrılıklarıyla yeniden bir öfkenin doğmasına kesinlikle engel olmalıyız.
Sonra, ülkemizin rejimimizin değerini bilmeliyiz.
Şimdiden, aziz okurlarımızın mübarek Ramazan Bayramlarını kutlamak ve mübarek günlerin bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını dilemek gerekiyor.
kakin@ogunhaber.comOGÜN/28.Eylül-04.Ekim.2008/Sayı:92/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.