Oysa, en yetkili ağızlar bile, ''kriz'' Türkiye'den teğet geçiyor, diye yanılgı içinde bulunuyorlardı.
Belki de, krizin ağır şoklarını, hafifletmeye yönelik bu tür, ''moral'' kazandırıcı tavırların da modası geçmiş bulunuyor.
Geçen hafta ki ''2009 zor yıl olacak'' başlıklı yorumum, aslında bütün gerçekleri özetliyor.
Nitekim, Başbakan Recep tayip Erdoğan bile 2009 yılının ilk altı ayının sıkıntılı geçeceğinin beklendiğini, çekinmeden belirtiyor.
Türkiye'de Borsanın, dövizin durumu şimdiden herkesi korkutuyor.
Gerçi, gecikmiş olsa ve bir paket de olmasa bile, hükümetin müdahalesi dikkati çekiyor.
Ne var ki, kriz boyunu alıp gidiyor.
Şimdi, ekonomik krizin ve hatta öncü tahribatını kabullenip, yeni yeni radikal önlemler almanın tam zamanı yaşanıyor.
Bir yandan hükümet, öbür yandan özel sektör ve bir bakıma da geniş halk kitlelerine büyük sorumluluklar düşüyor.
Her şeyden önce, hükümetin, bir kurumun bilançomuzda nerdeyse yüzde kırkı bulan ödentilerin en az iki yıl ertelenmesi gerekiyor.
Yani, hükümetin her türlü alacağını, krizin frenlemesinde kullanılması icap ediyor.
Sonra, özel şirketlerinde, bir yandan üretimi devam ettirmesi, öbür yandan işçi çıkartmaması şart görünüyor.
Öte yandan, geniş halk tabakalarının da, lüksten vazgeçip, ihtiyaçlarını ertelememeleri ön görülüyor.
Nereden bakılırsa bakılsın, krizin 2009 yılını etkileyeceği hatta 2010'da ancak sona ereceği sanılıyor.
Uzmanların uyarısı, her türlü politik ve kişisel görüşten daha değerli olduğu gerçeğini de kabullenmek, sorumlulara düşüyor.
kakin@ogunhaber.comCRA-23.Kasım.2008 Pazar - 03:54:00
Gazete baskısı için tıklayınız.