Özellikle, İslam ülkeleri ile ilişkiler ve Ortadoğu sorunlarında Türkiye'nin rolünü etkileyen bir konumdayken, Davutoğlu'nun açık görüşlerinin yanı sıra, şimdiye kadar açıklanmamış bazı önemli girişimlerini topluma sunarken bir gazetecilik görevini yerine getirdiğimiz, kendiliğinden ortaya çıkıyor.
İşte bir bakıma Davutoğlu''nun tabiri caiz ise ''Kara Kutusu''ndan dökülen daha doğrusu cımbızla çekilmesi gereken görüş ve politikalar ile eylem politikaları herkese ilgi çekici pencereler açıyor.
KARA KUTUDAN SEÇMELER1.)2002 Irak savaşından bu yana terkedilmemiş bir ilke: bölgeyi kuşatıcı bir dil ve politika geliştirmek.
Geçen yıl ortadoğu güvenlik istikrar platformu..arap birliği ile geliştirdiğimiz bir proje... eylül'de bm'de atıfla dile getirmiştik ama zamanlama ayarı yapıyorduk. Agit'in bölgeye uyarlandığı bir konferans..sınrların tanındığı, prensiplerin buna göre ayarlandığı, sınırların değişmezliği ilkesinin benimsendiği...Suriye, İsrail doğrudan görüşmelere geçilmiş olsaydı zamanlama uygun olacaktı..bu proje hala gündemimizde..böyle bir projesi olan ülkenin başka tavrı olmaz.
2.)Bütün taraflarla kanalları açık tutma prensibi.. Hem Katar'daki yani Abbas, Mısır, batı yanlısı tututumu tenkit eden ülkelerin , grupların toplantısında Türkiye , Cemil Çiçek Başkanlığında bir heyetle vardı. iki üç gün sonra Mısır ve Ürdün'ün başını çektiği toplantıya da gül katıldı. ikisine de katılan yegane ülke Türkiye'dir. Neden, çünkü son bir haftadır gizlilik içinde yürüyen temaslarda Mısır ile temasımızı hiç koparmadık. Lübnan krizinde de Suriye ve Suudi Arabistan'ı yakınlaştırmaya çalışmıştık.. orada da esas kriz araplar arası bölünmeden kaynaklanıyordu. Başbakanın programı da , aralardaki gerilimlerin farkında olarak belirlenmiştir. Mısır, Suriye, Suudi Arabistan gibi...
3.)Biz değişen dünya şartlarında, kendi çevremizde proaktif barış diplomasisi uygulamaya devam edeceğiz.Türkiye gibi bir ülke ya kriz çıkmadan müdahale eder,çıktıktan sonra teenniye davete diyoruz dönemi bitmiştir.Bu tavır, tarafsızlık tavrı ya da herkese eşit durma tavrı değil, bir tutum alamama tavrıdır ve devri bitmiştir.Bu tutumu alırsa, Türkiye bölgenin dışında kalır.
1991 Madrid Konferansı'nda Türkiye bu sebeple yoktur.
4.)Entegre bir dış politika. Türkiye eksen mi değiştiriyor telkinleri var. Bu, bizi yakın takip edenlere anlamsız gelmesi gereken bir tenkittir.
Dış politika gündemleri bakımından,
-Zorunluluklar ülkeleri..Tek dış politika gündemine mahkum ülkeler. Çad'ı düşünün..
-Öncelikler ülkesi kategorisi..Birçok dış politikası olabilir..öncelikleri olur.soğuk savaş sonrası Türkiye gibi..öncelik Rus tehdidi, sonra Kıbrıs.. sonra şu şu..Bu statik dönemlerde uygulanabilecek birşeydir..Eleştiriler soğuk savaş mantığına dayanıyor.
-Entegre dış politika uygulayan ülkeler kategorisi...Bunu yapmaya çalışıyoruz.. İki yıl önce Sarkozy geldiğinde Türkiye 'yi ignore edilebilecek bir ülke olarak görüyordu.Bugün böyle mi bakıyordu Türkiye'ye? Şam'da özellikle Başbakanımızdan ricacı oldu..Neden, Türkiye'nin ortadoğu'da artan etkisi...Solana Türkiye'ye gelmekte ayak sürerken, şimdi neden bu krizde atlayıp geldi..Moratinos'un yaptığı açıklamalara bakın Şam'da bizim elçiliğe gelip elçilik önünde basın toplantısı yaptı. Ertesi gün İspanyol gazetecinin serbest bırakılması için ricacı oldu.. Kafkasya'daki ya da Balkanlardaki politikalar bizi Avrupa'dan uzaklaştırmak yakınlaştırır.
-Küresel strateji uygulayan kategoriler...Amerika en iyi örnek.......
2004'ün ilk altı ayı Kıbrıs müzakereleriyle uğraştık..ama Ortadoğu'dan koptuk mu? Hiçbir resmi platformda eksen değişikliği vs gibi Amerika'nın ve büyük ülkelerin bize yönelik tutumu, bu paradigma değişikliğine paralel olarak düzelmiştir, yoğunlaşmıştır.......
Amerika'lılarla ilişkilerde en çarpıcı şey Sünnileri seçime sokma sürecinde yaşandı. Kimse bize sokalım demedi..Ama Tevafuk diye adını bile koyduk. Bugün Türkler bölgenin nabzını doğru tutuyor algılaması oluşturuldu. Sonra da her toplantıda bize Sünnilerin siyasi sürece sokulması sebebiyle teşekkür etmişlerdir.....
Gazze ve bu gerilimler bize sürpriz değil.. 2006 'daki gibi, geçen yıl yani 2008'da bu gidişattan kaygılıydık... Birkaç kez Suriye'ye gidip geldik.... Suriye İsrail görüşmeleri Lübnan geriliminin aşılması.. Oradoğu'daki kriz ile İran nükleer geriliminin çakışması çok büyük sıkıntı yaratırdı. Bunun farkındaydık... ÜÇ sacayak..(Mısır'ın ateşkes sağlaması da bizim işimizi kolaylaştırdı. Bizmi Suriye-İsrail görüşmeleri de Mısır'ın işini kolaylaştırdı.) 5 saatlik Olmert görüşmesi, Suriye ile İsrail arasında yürütülen dolaylı görüşmelerin Beşinci Raund'dur aslında. Bir metin üzerinde saatlerce çalıştık..Bir odada Olmert oturuyordu. Telefonla Şam ile konuşuyorduk. Bu görüşmeler sürerken Lübnan ve Gazze'de olay istemiyoruz demiştik....
Lemonde ve Ignatius yazıları.. Le Monde Hamas ile temas...Ignatius 'domino etkisi' Bush'tan Obama'ya geçişte ki muhtemel riskler konusunda tavsiyelerimizi iletmek üzere Amerika'ya çok gidip geldik...Ama bunlar yeterince dikkate alınmadı.
Biz kral çıplak diyorduk ama olmadı.
19 Aralık'ta ateşkesin bitmesinden önce Hamas'a çağrıda bulunduk. uzatın diye...Onlar da ateşkes zaten bitti ambargo kalkmadı dediler... Hamas'ın içinde Meşal ile Haniye arasında çok büyük farklar yok... Mısır ile dört toplantıda 10 saat...Hamas ile de öyle...Biz öyle bir şeyi fazla sezmedik.Belki direniş sırasında birliktelik fazla öne çıkmış da olabilir. 27 Aralık'ta savaş çıktığında..Türkiye'nin ilk tepkisi kınama oldu ama ilgili bütün Batılı liderlerle konuştu.
Pazartesi günü, Mısır Dışişleri Bakanı Türkiye'ye geldi. Mısır olmadan Gazze'de hiçbir şey olmaz. Bizim Gazze'ye müdahil olmamız Mısır'ın Kuzey Irak'a müdahil olması gibi birşeydir.Gazze 1967'ye kadar Mısır zaten. Ne istiyorsanız Türkiye olarak yapacağız dediler, bu saldırıların durması lazım dediler. Ertesi gün Katar Başbakanı geldi.İki tarafın nabzını da tuttuk.
Bir gün sonra Başbakan bölge turuna çıktı.-Filistin uzlaşması
-Araplararası bölünmeyi engellemek
-İsrail'in saldırılarını durdurmasını sağlamak.. En önemli ayak Mısır'dı.
Ömer Süleyman, istihbarat başkanı...ama orada bakanlıktır.. Bu tür güvenliği ilgilendiren konular odur.Fiilen Mısır'da iki numara.. Hamas konusunda bize şöyle dedi: Ya bunların bize güveni yok...Kasım ayından bu yana bizim Kahire'ye gelin tekliflerimizi hayır diyorlar.Siz ikna eder misiniz... En pratik yardımınız bu olur dediler. Suudi Arabistan'a gittik...Oradan Şam'a geçtim..Suriye ve Hamas ile konuştuk.
Hamas'a Mısır'a gitme telkini yaptık.. İnsani yardımlar da oradan geçecek, ateşkes veya kalıcı ateşkes de Mısır'dan geçecek.
İsrail ile Hamas arasında endirekt Hamas Mısır arasında doğrudan Hamas El Fetih arasında doğrudan Suriye Mısır arasında doğrudan yakınlaştırma çabalarında bulunduk... Şarm Ül Şeyh'te 8 liderin 5'i Türkiye'ye teşekkür etmiştir. 1860 sayılı karar Türkiye'nin gayretiyle çıktı.
Ertesi gün Solana ardından Celili Ankara'ya geldi. İran'a bu konuda sessiz kalması gerektiği mesajını verdik..Aksi halde İran ile Mısır arasında söylem çatışması olacaktı...Ardından İsrail ile İran arasında gerilim artacaktı. Obama 'ya devredilmesi gereken Ortadoğu mirası üzerine Türkiye ve neocon çatışması.. Hamas'ı İran'dan kopartmak,bizim işimiz değil..
Biz doğru olanı yaparız sonuçta olursa olur..Bu hamleler sırasında bölgeye bakar, içeride nabzı tutup doğru olanı yapıyoruz.İşi yapalım , şerefi size ait olsun... 8 ocak akşamı Erdoğan-Mübarek görüşmesi...Hamas heyeti Mısır'daydı ama güven bunalımı sebebiyle görüşmeler ilerlemiyordu..Mısır, destek istedi.Birgün kalırız diye yola çıkmıştık..Heyette ben, Dışişlerinden Ömer Onhon, Başbakanken Hakan Fidan, Emrullah İşler (arapça çevirmen, başmüşavir) çünkü kahire'deki ilk görüşmeden sonra farkettik ki saat saat devrede olmadığımız sürece kapatılacak bir uçurum değil bu...
Şam ve Kahire arasında mekik dokuma...Hamas'ta örgüt lideri öteki yöneticilerin çoğundan genç.... Hamas, uzun süreli ateşkes yapmam.Ben direniş örgütüyüm.
Silah kaçakçılığı konusunda İsrail garanti istiyor, Mısır ise ben garanti veremem diyor. Esas problem, iki taraf da ateşkes isterken karşı tarafın elini kolunu bağlayan umdeler istiyordu. Geçiş dönemi uygulaması önemliydi.. 1860 sayılı karar 2005'e dönelim diyor, yani Hamas'ın olmadığı bir dönem.
Hamas , kapıları Abbas'ın eline vermem demek.. Kapılar kime verilecekti. Filistinliler, AB, İsrailliler, Mısırlılar, gerektiğinde Türkiye.. Hamas, Türkiye mutlaka olsun diyor.
... (Mısır, ne kadar İsrail'in kaygılarını kendi kaygısı gibi sunuyor, bunu da görmek gerekiyordu) Cumartesi sabahı Olmert'in ateşkes ilan edeceği anlaşıldı. Bizim için çok sakıncalıydı.Tek taraflı ateşkesin riski büyüktü.Hamas da haklı olarak kendisiyle müzakere edilmemiş bir ateşkesi tanımam derdi.
Şam'da gece 11'den sabah 04'e kadar Hamas ile neden ateşkes ilan etmeleri gerektiğini müzakere ettik.
-7 gün içinde asker çekme-kapıların açılması
-Ambargonun kalkması... Hamas'ın ateşkes çağrısının ikinci maddesinde Türkiye var. -Filistin Ulusal Uzlaşması konusunda. Seçimin hemen sonrasında bir imkan vardı. Filistin Ulusal Uzlaşması için...Quartet ortada yoktu.. Hamas seçimi kazanınca Quartet çıkıp şartlar öne sürdü Hamas'a... Ama İsrail'e hiçbir şey demedi..İşgal sürerken direnme diyor.. Filistinlilerde, Amerika İsrail yanlısı, AB Amerika'nın yanında, Rusya başka işlerle ilgili, BM nötr kalıyor. güven bunalım var.
-İkinci fırsat. Mekke Anlaşmasında kaçtı ''Başbakanımızın iki sebeple tepkisi var.
1.)Genel mesele..Biz burada İsrail'e karşı net bir tavır takınarak insanlık görevimizi yapıyoruz.Üslubu tartışabiliriz ama seyirci kalamazsınız. Bu bölgede etkili olma iddiasında olan bir lider, bunu kim yapsa karşı çıkar arkadaş.
2.)Biz İsrail-Suriye görüşmeleri için belki 20 kez Suriye'ye gittim.Bunun altında bir emek var.
O beş saatlik görüşmenin bi 15 dakikasında dedik ki, Mısır'da iş karışık. İstiyorsanız devreye girelim..Gerekirse İsrail'li askerin kurtarılmasında da devreye girelim dedik. Bekleyin, döneceğiz dedi..Dönüşü böyle dedi.
Şalom Türgeman o gün beni aradı. Şöyle böyle dedi. Biz de ona Türkiye'den çok sert tepki göreceksiniz, buna hazır olun dedim. Olmert gelmek istedi... Ateşkes görüşeceksek gelin dedik... Türkiye İsrail ilişkilerinin durumu ne olur, 'gelişmelere bağlı'. 2004'te Şeyh Yasin'in öldürülmesi büyükelçimizi görüşmelerde bulunmak üzere geri çağırdık.
Hamas'ın her gün roket atma kapasitesi var.
İki taraf da sınırlarını gördüğü için ateşkese gitti.
Hamas'ın irrelevant bir direniş haline getirilmesi olduğunu düşünüyorum. İsrail için operasyonun niteliği ile uluslararası baskının boyutları arasında bir dengeye baktı.
Abbas ve Saib Erakat Filistin Ulusal Uzlaşması için devreye girin dedi.
Kuveyt ve Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlarının demeçlerine dikkat! Bu bölgede rasyonel süreçlerin dahi psikolojiye ayarlı olduğunu gördük. Tarafları psikolojik olarak hazırlıklı hale getirmek için de sabır gerektiriyor.
Şarm Ül Şeyh'te ülke temsilcilerinin yüzlerine baktım, sanki Avrupa Birliği'nde bir kültürel programı konuşan heyet üyelerinin şakalaşmaları gibi şakalaşıyorlardı. İğrendim.
O psikolojiye nüfuz etmeyenlerin çözümün bir parçası olması mümkün değil. Arapların arasındaki ihtilafın sebebi, iki farklı Arap dünyasının çatışması değil, kişisel çatışmalar. Suud Kralı, biz bir hata ettik, bölündük. İsrail bundan yararlandı. Bizim Katar ile vs konuşmamız lazım.
Obama'ya gelince. Soğuk Savaş sonrasında Amerika da iki yöntem var... 89-2001 / 2001-bugüne. Şimdi 3. dönemin eşiğindeyiz.
Devralınan miras sıkıntılı Obama için.. Son 8 yıldır Amerika ile yöntem bakımından çatışan bir seçimimiz oldu.. Şimdi bunlarla paralel olan bir yönetim ortaya çıkıyor... CRA 11.Mayıs.2009 Pazartesi - 02:18:00