Gerçekten de Clinton'un, Irak'ın kuzeyini gündeme getirmesi, hem şaşkınlıkla karşılanırken, hem de yeni ve tehlikeli ilişkileri çağrıştırıyor. Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine olası müdahalesinin şu anda bölgedeki en büyük tehlike olduğunu pervasızca öne süren Clinton'un asıl maksadının ne olduğu, kendiliğinden anlaşılıyor. Clinton, ''Kürtleri korumak ve müttefikimiz de olsa, Türkiye'nin Kürdistan'a girmesini engellemeliyiz. Eşim Hıllary de kimsenin savaşa kalkışmasını önlemek için mücadele veriyor'' diyor. Tabi ki, Türkiye'nin Irak'ın kuzeyine girip girmemesi, kendi aramızda da tartışılıyor. Hatta ordunun herhangi bir müdahalesini ''sakıncalı'' görenler bile bulunuyor. Ne var ki Clinton'un gerek kullandığı, ''tehditkar'' üslup, gerek ABD ile Türkiye'yi karşıkarşıya getirme çabası, bütün çizgileri aşıyor.Clinton, ''resmen'' ''Türkiye'nin olası bir askeri harekatının önlenmesinin'' uyarısını yapıyor. Clinton'un bu ''zamansız'' ve ''garip'' olduğu kadar ''derin'' anlamlar taşıyan hezeyanı, karizmasına hiç de yakışmıyor. Her şeyden önce, eşi Hillary'ın yüklü seçim propagandası masraflarına, bir ''sponsor'' arama gayretleri hissediliyor. Özellikle, Irak'ın kuzeyinde bulunan zengin petrol yataklarının ABD firmaları tarafından çıkartılması ve pazarlanmasının gündemde olduğu şu günlerde, Clinton'un gayretkeşliğinin altında, çok önemli ''ekonomik'' faktörlerin yattığı da görülüyor. Türkiye'nin dostu gibi görünen Clinton'un, aslında geçmişte de bazı ''münasebetsiz'' beyanlar da bulunduğu acı acı hatırlanıyor. Çarpıcı gaflarının birinde ''Bay Başkan'' '' Tüm Ortadoks kiliselerinin ekümenik başı ve Kostantinapolis Patriği Barthalomeos'u ziyaret edip, Türklerin İstanbul'daki Ortadoks manastırını açmalarını istedim''.diyor du Açıkça görülüyor ki, ''Bay Başkanın Türkiye ile ilgili tespit, görüş ve temennileri, hiç de dost'' değil, aksine ''haçlı'' zihniyeti taşıyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/22-28.Nisan.2007/Sayı:17