Yıllar geçtikçe, Cumhuriyet'e daha alışılıyor ve anlaşılıyor.
Her şeye, her türlü engele ve acıya rağmen geçen senelere bakıp heyecanlanmamak mümkün mü?
Ne var ki, Cumhuriyet'in çeşitli tehditler altında olduğu da biliniyor.
Özellikle dıştan Cumhuriyet'e yönelik tehditler görmezlikten gelinemez.
Cumhuriyet'i ilelebet payidar bırakmak istiyorsak, düşmanlarımıza karşı ''kalkan'' olmalıyız.
Gerçekten de, Cumhuriyet hepimizin üzerinde titreyeceği ve anlaşmak mecburiyetinde olduğu ''ortak değer''imiz.
Bu realite karşısında, hiçbir inkâra, hiçbir telaşa, hele ayrımcılığa, dışlamaya asla gerek yoktur sanırız.
Cumhuriyet'in nimetlerinden ''milletçe'' yararlanıyorsak, ''milletçe'' sevmemiz, yıl dönümlerini kutlamamız gerekiyor.
Cumhuriyet'in milletimize tanıdığı özgürlüğü, sağladığı imkânları görmezlikten gelmenin, ilkelerini aşındırmaya kalkışmanın vebali, belleklerden asla çıkmayacak bir durum arz ediyor.
Türk milletinin artık vazgeçilmez bir ''hayat tarzı'' olan Cumhuriyet'i tanımamanın, tam anlamıyla sindirememenin mantıksızlığı ve zararları ortada değil mi?
Bunca yıl geçmiş olmasına rağmen, dış tahriklerin yıkmak istediği Cumhuriyet'i yaşatmak ve kollamak görevimiz olduğuna göre, vatanımızın bölünmez bütünlüğü üzerinde önemle durmalıyız.
Yıllardan beri, karşımıza çıkarılan Ermeni soykırımı masalı, PKK gibi kanlı eylem örgütleri ve benzeri tezgâhlar bizleri asla yıldırmamalı.
Dikkat edilmesi gereken olgu ise, Avrupa Birliği'nin bazı isteklerinin, Cumhuriyet'in temel ilkelerini ortadan kaldırmayı amaç edilmesini engellemekle özetleniyor.
Her şeyden önce, Cumhuriyet'in hepimizin ortak değeri olduğu meydana çıkıyor. Gerçi Cumhuriyet'i şahsileştirenler, tekellerine almak isteyenler görülüyor.
Cumhuriyet'i milletten arındırmak, Cumhuriyet'e yapılacak en büyük ihanet değil mi?
Gerçekten de, Cumhuriyet hepimizin...
Tasada, kıvançta hepimiz ''ortak'' olduğumuza göre, tartışmaya bile gerek yok.
Hiçbir kimse, örgüt veya siyasi parti ''Ben daha çok cumhuriyetçiyim'' dememeli.
Bu tür davranışlar, sadecee Cumhuriyet'e zarar verir, ayrılık, gayrılık da doğurur.
Yeri gelmişken, Cumhuriyet'i ''numaralandırma''ya hiçbir kimsenin, örgüt veya siyasi partinin hakkı olmadığını biz de hatırlatalım.
28 Ekim'i 29 Ekim'e bağlayan gecede dünyaya gelen ve 65 yaşına basan bir gazeteci olmak, Cumhuriyet'e ''nice yıllara'' demenin coşkusunu duymak, herhale bambaşka bir haz oluyor.
kakin@ogunhaber.comOGÜN/26.Ekim-01.Kasım.2008/Sayı:96/Sayfa:06
Gazete baskısı için tıklayınız.