Ülkemiz ''kritik'' bir dönemden geçerken, artık daha da ''serinkanlı'' ''düşünce'' ve ''duruş''un tam zamanı yaşanıyor. Özellikle, her kuruluşun, her örgütün ve her bireyin, sürecin anayasaya göre cereyan etmesine özen göstermesi ''temel'' kural görünüyor. Yüce Türk milletini temsil eden Türkiye Büyük Millet Meclisi, 11.'nci Cumhurbaşkanı'nı seçmeye hazırlanırken, yaşanan bütün çalkantıları, demokrasinin bir ''icabı'' veya ''cilvesi'' olarak kabullenmemiz gerekiyor. Zaten 23 Nisan ruhu, bunun altını adeta çiziyor. 23 Nisan ruhu, milli hakimiyetimizi istiyor ve emrediyor. 23 Nisan ruhu, teslimiyeti de ''kesinlikle'' reddediyor 23 Nisan ruhu, milletin hakimiyetini, hem de ''Kayıtsız ve şartsız'' öne koyuyor 23 Nisan'ı ''coşku'' ile kutlamak gerekiyor. Ne var ki, vatanımızın bölünmez bütünlüğüne dil uzatıldığı, ulusumuzun egemenlik haklarına el atıldığı bir ortamda ''coşku''dan bahsetmek ''yalın'' geliyor. Oysa, bu millet hakimiyetini korumak için kaç yıldır direniyor. Bu millet, yediden yetmişe kadar bağımsızlığını korumak için ''ant'' içmiş bulunuyor. Anadolu'nun bağrından kopan bu ruh, hiçbir zaman ''egemenlik'' haklarının kimsenin, hatta ne ABD'nin, ne de AB'nin isteklerine, izanına, insafına, hoş görüsüne bırakacak ''karakter'' taşımıyor. Gerçekten de çok ''kritik'' günlerden geçiliyor Bir yandan, ardı ardına iki seçimin yıpratabileceği, yorabileceği iç politika arenası, diğer yandan dış dayatmalar, hükmünü ''insafsızca'' icra ediyor. 23 Nisan'ı ve ruhunu oturup düşünmenin tam zamanı yaşanıyor. Elbette 87 yılın ''kolay'' veya ''boşuna'' geçmiş sayılmaması gerekiyor. Ancak nereden bakılırsa bakılsın, yarının büyüklerine karşı görevlerimiz bulunuyor. Her şeyden önce, tam ''bağımsız'' bir vatan bırakmanın yanı sıra, ''huzur'' ve ''refah''a giden yolları da ardına kadar aralamamız icap ediyor. Bağımsızlığı sonuna dek korumak ise, zaten ''tartışılmayacak'' kadar ''kutsal'' değer taşıyor.
kakin@ogungazetesi.com.trOGÜN/22-28.Nisan.2007/Sayı:17