Hatta 32 yıl önce ,Taksim'de en az 30 kişi canını vererek 1 Mayıs'ın diyetini vermiş bulunuyor. En hafif atlatılan 1 Mayıs'lar bile örneğin geçen yılki gösteriler ve bunu önleme çabaları, hiç de ülkemize yakışmıyor. Bu arada, 1 Mayıs'ın özellikle ''bölücü'' ve ''radikal ve solcu''ların ''meydan okuma'' veya ''devleti yıpratma'' platformu olarak kullanmak istedikleri de biliniyor.
Oysa 1 Mayıs'ın çalışanların, emeğin özel günü, bir bayramı ağırlığını taşıyor.
Taksim'de provokasyon ve katliamdan sonra, yasaklanan gösteriler, şimdilerde yeniden filizleniyor, boy atıyor.
1 Mayıs'ın ''illaki'' Taksim'de kutlanması gündemi işgal ediyor. Taksim alanı ise, gösteri yeri olarak çoktan kaldırılmış bulunuyor.
Ne şekilde düzenlenirse düzenlensin 1 Mayıs kutlama ve anmalarının herhangi bir zarar-ziyana özellikle can kaybına neden olmaması gerekiyor.
Yurt içinde ve dışında, Türkiye alehine büyük oyunlar tezgâhlanırken, Türk İş Dünyası'nın herhangi bir ''aşırı'' eylemi gerçekten de telafisi mümkün olmayan olayları beraberinde getirecek, elverişli bir zemin ve zaman yaşanıyor.
Gerçi başta liderleri olmak üzere hiç bir Türk işçisi; ülkesine zarar getirecek herhangi bir eylemin yanında olamama bilincini taşıyor.
Ne var ki, Türk iş gücünün, anma ve kutlama gününde ''kan dökmek'' üzere provakasyon yapılacağı yolunda istihbarat alınmış bulunuyor.
İster Taksim'de olsun, ister başka bir şehir ve meydanlarda olsun, provakasyonlara çok dikkat edilmesi hayati önem taşıyor.
Emeğin hakkını savunurken, ülkenin özellikle bölücü ve malum freksiyonlar tarafından yıpratılmasını önlemek bir yerde Türk işçisine de düşüyor.
Nerede olunursa olunsun 1 Mayıs'ta ''öfke'' yerine ''birlik'' ve ''beraberlik'' sloganlarının atılması icap ediyor. Yaşasın Türk işçisi... Yaşasın Türkiye Cumhuriyeti...
CRA 26.Nisan.2009 Pazar - 13:29:00