Thule Society Örgütü

Thule örgütü'nün sembolü, çift boynuzlu Viking miğferidir. Kökleri, kayıp kıta “mu” uygarlığına dayanan bu öğretinin temel taşları, insan psikolojisinin bilinmeyen yanları ve zaman boyutları idi. Amaçları, “zamanda insan ve taşıt naklini” gerçekleştirerek, Dünya'nın kaderini değiştirip üstün bir ırk meydana getirmek ve “üst zekalılarla” diyaloğa geçmekti. 

Nazi partisinin 7 kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel ifadesini şöyle açıklıyordu;

Thule Örgütü'nde, güneş, «Aryan»ların kutsal sembolü olarak bilinirdi. «Aryan»ın lügat anlamı, «ari ırk» ve Hint-Avrupa dilini konuşan tarih öncesi kavim (Hint-Avrupalı) demektir. Bir Tibet efsanesine göre, üç-dört 1000 yıl önce, orta Asya'da, Gobi'de çok büyük bir uygarlık vardı. Bu uygarlık, bir felaket, belki de bir atom savaşı sonucu yıkılır ve Gobi, bir çöle dönüşür. Bu felaketten canını kurtarabilenler, Kuzey Avrupa'ya ve Kafkasya'ya göç ederler. (Bu olay, tarih kitaplarında okuduğumuz, orta Asya'daki kuraklık ve göçler konusu ile uyumludur). Thule örgütü'nün ermişleri, bu Gobi göçmenlerinin, insanlığın temel ırkını (ari soyunu) oluşturduğuna inanmaktaydılar.

"Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır. insanoğlu ile dış zekalar' arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu güç kaynağı Almancayı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır. "

Thule örgütü'nün merkezi, birinci dünya savaşı'ndan sonra, İstanbul'a taşınmıştır. örgütün başkanı, hitler tarafından İstanbul'a gönderilen, ancak daha sonra İstanbul'da intihar süsü verilerek öldürülmüş olan (Türk literatüründe “Gizli Müslüman Baron” diye anılan), “Baron Rudolf von Sebottendorff” (diğer adıyla, “Rudolf Glauer”)dir. araştırmacı yazar Jason Bishop, Baron Sebottendorff'un, İslam mistizmi ve Süfizmini tüm ayrıntıları ile çok iyi bilen ve tarikatlarla doğrudan teması olan bir kişi olduğunu belirtmektedir.

Herşey Thule efsanesiyle başlıyordu... Thule efsanesinin kökeniyse kayıp bir uygarlığa dayanmaktaydı. Bu da Nazizm'in temelini oluşturuyordu. Bu efsane altında birleşen bir grup, Thule adında gizli bir tarikat kurdular. Nazi partisinin 7 kurucusundan biri olan Dietrich Eckardt, Thule tarikatının temel ifadesini şöyle açıklıyordu; 

"Thule'nin tüm sırları, eski kayıp bir uygarlığa dayanır. İnsanoğlu ile 'dış zekalar' arasında bulunan bazı aracı varlıklar, bu sırlara erenlere büyük bir güç kaynağı oluşturmaktadırlar. Bu güç kaynağı, Almanya'yı dünyaya egemen kılacaktır. Yine bu güç kaynağı, geleceğin üstün insanının ortaya çıkmasını ve insan türünün değişimini sağlayacaktır."

Gizli Thule tarikatı'nın üyeleri arasında Rudolf Hess, Karl Haushoffer, Alfred Rosenberg ve Adolf Hitler gibi önde gelen isimler bulunmaktaydı. Nazi partisinin kurucu üyelerinden ve Thule tarikatının önde gelen isimlerinden Karl Haushofer'in, birtakım normal ötesi yeteneklere sahip olduğu bilinmekteydi. Örneğin ileri derecede geleceği bilme yeteneği vardı. Olacakları daha önceden haber verebiliyordu. Düşmanın saldıracağı saati, top mermilerinin düşeceği noktaları çevresindekilere söyleyebiliyordu.

Buna benzer şekilde Hitler'in de garip yeteneklere sahip olduğu tespit edildi. Daha sonraları Hitler'in majik çalışmalar gerçekleştirdiği de ortaya çıktı. Bunlardan en belirgin olanı, radyodan yaptığı konuşmalarda, ses majisi denen majik bir yöntemi kullanmasıydı. Bu yöntem, büyük kitlelerin etki altına alınmasında büyük rol oynamıştır. Araştırmalar ilerledikçe ortaya bir başka gerçek daha çıktı. Nazi partisi kurucu üyelerinden Karl Haushoffer'in Hindistan, Japonya ve Tibet'e giderek oralarda uzun bir süre gizli çalışmalarda bulunduğu tespit edildi. Gizemli bir eğitimden geçtiği de, kayıtlar arasındaki bilgilerde dikkati çekiyordu. Tibet'te birtakım insanlarla gizli toplantılar yaptığı raporlarda belirtildi. Bu kişilerin kim olduğu hiçbir zaman öğrenilemedi.
OGÜNhaber