Bir ferisi olup ilk Hıristiyanlara eziyet edip öldürmüştü. Şam’daki inananları yakalayıp Kudüs’e getirmek görevini Başkahinden alıp Şam’a giderken gökten gelen bir nur etrafında parlamış ve yere düşmüştür. Bir ses
“Saul neden bana eziyet ediyorsun?” dediğinde
“Ya Rab sen kimsin?" sorusuyla yanıt vermiştir.Ses ona
“Ben eziyet ettiğin İsa’yım.” Ve
“Kalk şehre gir ve ne yapman gerektiği sana söylenecektir” dedi.
Bu arada Hıristiyan Topluluklarına karşı nefret ve öfkeyle doluydu. Elçilerin İşleri 8/3 :
"...Saul ise Hıristiyan topluluğunu kırıp geçiriyordu. Ev ev dolaşarak, kadın erkek demeden imanlıları dışarı sürüklüyor, hapse atıyordu..."
Miladi birinci asırda yaşamış Roma vatandaşı Farisi Yahudilerindendir. Asıl adı Saul’du. Luka'nın kaleme aldığı İncil'de önemli bir yere sahiptir. Yeni Ahit’teki on dört mektuptan oluşan, Pavlus'un mektupları olarak da bilinen bölümler onun tarafından kaleme alınmıştır. Roma vatandaşı olan Paul atıyla Şam yolunda ilerlerken İsa kendisine belirir ve Paul ışıktan kör olarak attan düşer. O an itibariyle o artık havari Pauldür. Hikaye çok kısa şekliyle bu. Kunsthistoriches Museum’da Parmigianino’nun 1527-28 tarihli Paul’un din değiştirmesi resmine bakıyordum. Parmigianino’yu ressam olarak beğenmediğimden değil, maniyerizm ile de herhangi bir sorunum yok ama bu bana hikayeden beklediğim o ruhsal deneyimi hiç bir şekilde göstermiyor. Hatta Paul’den çok atın o ressamın uzun boyunlu Madonna’sını andıran fiziği ile öne çıkması, resmi dini bir hikayeden çok neredeyse bir at portresi haline getiriyor. Resmin üst kısmını tamamıyla kaplayan at öyle muzaffer bir hava ile şahlanıyor ve şahlanırken öyle vakur bir şekilde izleyicinin gözlerine bakıyor ki resmin baş rol oyuncusunun o olduğunu zannediyoruz. Öteki taraftan resmin alt tarafında kalan Paul bir geri kalan hayatını ve belki de bulunduğu coğrafya için Hristiyanlık tarihini değiştirecek o inançsal dönüşümü yaşamıyor, yana kıvırdığı gövdesi ile sanki kendini attan koruyor. Resmin sol üst köşesinde turuncu tonlarda bir ışık var ama onun inancın kutsak ışığı olduğunu söylemek biraz zor. Daha çok yaklaşan bir fırtınaya benziyor, atı korkutan ve sahibini üstünden atmasına sebep olan şimşekler olmasın?
Saul şam yolunda
Saul yerden kalktı ve kör olduğunu anladı.Onu Şam’da Yahuda’nın evine götürdüler. Üç gün kör, susuz ve aç kaldı ve hep dua etti. Şam’da Hananniya adlı bir inanan vardı. İsa Mesih ona kalkıp Yahudanın evine gitmesini ve Saul için dua etmesini söyledi. Hannaniya o eve gitti ve Saul’un üzerine elini koydu. Böylece gözleri gören Saul kalkıp vaftiz oldu. Havralarda İsa’nın Allah’ın oğlu olduğunu söylemeye başladı. Saul İsa Mesih’in ismini milletlere, krallara ve İsrail oğullarına tanıklık etmeye çağrılan bir aracıydı. (Elç.İş.9:1-20) Roma İmparatoru Neron tarafından(M.S. 67) başı kesilerek şehit edildi.
Yeni Ahit'te Pavlus hakkındaki bilgilere göre, o Paul adını almadan önce Saul olarak anılıyordu. Kendisini İsevileri ve İseviliği yok etmeye adamıştı. Hristiyan olmadan önce İsevilere şiddetli zulümler yaptığını Pavlus kendisi itiraf etmektedir. İstefanos’un infazını bizzat onaylamıştı.
Pavlus, İsevileri tutuklamak amacıyla Şam'a yolculuk ederken İsa kendisine göründü ve Pavlus bu vakada görme kabiliyetini kaybetti. Üç gün sonra Şamlı Hananya, Pavlus'un gözlerinin tekrar şifa bulmasına vesile oldu. Pavlus, bu yolculukta Hristiyan oldu ve bunun sebebi olarak, Şam yolculuğunda, Meryem oğlu İsa’nın kendisine göründüğünü dile getirmeye başladı.
O günden itibaren Pavlus, Nasıralı İsa'nın İsrailoğullarının beklediği mesih ve aynı zamanda da Allah'ın oğlu olduğunu insanlara vaaz etmeye başladı. Elçilerin İşleri kitabının yaklaşık yarısı Pavlus'un hayatından bahseder. Pavlus Hristiyanlığın Yahudilik ten ayrı müstakil bir din haline gelmesi konusunda en önemli rolü üstlenmiştir.
Pavlus’un Hıristiyanlık üzerindeki etkisi diğer bütün Hristiyan önderlerinden daha fazla oldu. Pavlus, İsa’nın dinî hukukun sonu olduğunu ve Hristiyan kilisesinin İsa’nın bedeni olduğunu öğretiledi, Kilise kurumu dışında kalan dünyâyı yargılanacaklar olarak sınıflandırdı. Pavlus’un yazıları, Son akşam yemeğinden bahsedilen eldeki en eski kaynaktır.
Son Akşam Yemeği’nin,
Ekmek Şarap Ayini’nin kökenindeki vaka olduğu kabul edilir. Pavlus’un Romalılara mektubu nun 9. babında bahsi geçen seçilmişlik unsurunu doğu kiliseleri Tanrı’nın kader bilgisi olarak yorumlar. Bununla birlikte aynı babın Cebrilik akidesi şeklinde algılanışı batı kiliselerinin ilahiyatında görülür. Augustinus’un İncil’i Tanrı’nın lütfu (rahmeti); ahlâkı ruh’un hayatı olarak görmesi; determinizm inancı ve aslî günah akîdesi tamâmen Pavlus’un mektuplarına, özellikle Romalılar mektubuna dayanarak inşa edilmiş öğretilerdir.
İslâm’ın ana kaynağı Kuran’da Pavlus’tan açıkça bahsedilmemekle birlikte, Pavlus’un savunduğu dinî akidelerin ve amellerin bir kısmı Kuran’ın getirdiği akideler ve amellerle açıkça reddedilmektedir. Bunların başında Pavlus’un kararlılıkla savunduğu İsa’nın Allah’ın oğlu olduğu inancı ve Kefaret akidesi (İsa’nın kendisine tabi olan herkesin günahlarına kefaret olmak için çarmıhta öldürüldüğü) gelmektedir. Ameller bakımından ise en belirgin zıtlık, Pavlus’un her türlü yiyeceğin insanlara helâl olduğunu savunmasına karşılık, Kuran’da domuz eti ve içkinin açıkça haram olduğunun beyan edilmesi gösterilebilir. İslam Peygamberi’nin hadislerinde Pavlus’un adı açıkça zikredilmemekle birlikte, İbrahim Peygamber’in sünnet olma geleneğini (hitan) Pavlus’un ilga etmesine karşılık İslam Peygamberinin bu ameli ihya etmesi Pavlus'un bekar kalmayı öğütlemesine karşılık İslam peygamberinin evliliğii emretmesi, Hristiyanlıktak ivaftize karşılık İslam'daki her doğanın günahsız doğuşu ikisi arasındaki karşıtlıklara örnek gösterilebilir. Bunun gibi, Pavlus’un savunduğu inanç ve amellerle İslamiyetin beyan ettiği inanç ve ameller arasında birçok karşıtlık kendini göstermektedir.