4500 yıl önce çizilen bu betimleme, Mars ve Jüpiter arasında farklı bir gezegenin olduğu konusunda oldukça ısrarlıdırlar ve bu 12.Gezegene NI.BI.RU (Geçiş Gezegeni) adını vermişlerdir. Babil astronomları ona Marduk demişlerdir.
Enuma Eliş (Yükseklerdeyken ) destanı bizlere;
İki gök cisminin bir dizi gök tanrısını doğurduğunu anlatır. Gök varlıklarının sayısı arttıkça, İlksel babayı rahatsız edecek kadar büyük gürültü ve şamata ortaya çıkar. Sadık haberci, genç tanrıları disipline edecek önlemler almasına karşın genç tanrılar İlksel babaya karşı birleşirler ve onun güçlerini çalarlar.
İlksel babaya karşı isyanı yöneten tanrının bir önerisi vardır ; Küçük oğlu tanrılar meclisine katılmaya davet edip, ona üstünlük verilmelidir ki, bu küçük oğul, “ canavar” a dönüşen analarıyla savaşmaya tek başına gidebilsin.
Kendisine üstünlük verilen genç tanrı, Babil versiyonuna göre MARDUK, canavarla yüzleşmeye koyulur ve şiddetli bir savaştan sonra onu yenerek ikiye böler. Bir parçasını gök yapar diğer parçasını ise dünya. Sonra göklerde sabit bir düzen kurmaya konulur, her bir tanrıya kalıcı bir konum tahsis eder.
Bu tablet ve tablet parçaları bulundukça ve tercüme edildikçe sıradan edebi eserler olmadığı ortaya çıkar. Bu tabletler Babil’ in en önemli metinleriydi ve törenlerde okunurdu. Bu metinlerde Marduk ‘un üstünlüğünü hakkında propaganda yapmak için yaratılış destanının kahramanı yapmışlardır.
Bu metinler, Tiamatın baş uydusunun bizim Ay’ımız olduğunu onaylamakla kalmaz, NASA’nın “ büyük şehirler boyundaki gök cisimlerinin aya çarpması “ sırasındaki muazzam çarpışmayla ilgili bulgularıda onaylar. L.W King tarafından ; The Seven Tablets of Creation adlı çalışmasında deşifre edilen tabletler Ay’ı harap gezegen diye tarif eder.
Dünyanın Ay’ının ve Kingu’nun aynı uydu olduğunun kanıtı olan bu betimleme SU.EN ( çorak diyarların efendisi) kelimesinden türeyen tanrı SİN adının daha sonraki zamanlarda AY ile ilişkilendirilmesiyle etimolojik açıktanda güçlenir.
Tiamat ve Kingudan kurtulan Marduk bir kez daha “gökleri geçer ve bölgeyi tarar”, Anşar/Satürn’ün eski uydusu için son bir kader tableti belirlemek üzere “Nidimmud’un mekanı’na (Neptün) odaklanmıştır.
Destan Marduk’un göklerdeki son işlerinden biri olarak bu gök tanrısını “gizli bir yere” tayin ettiğini “derin” ‘e (dış uzaya) bakan, şimdiye kadar bilinmeyen bir yörüngeye oturttuğunu ve ona “Sulu Derin” in danışmanlığını verdiğini bildirir.Bu yeni konuma uygun olarak gezegenin adı US.Mİ (yolu gösteren) olur, yani en dıştaki gezegenimiz Plüton.
Tabletler bize güneş sistemimize ait tüm sırları verir , modern kozmolojinin yeni yeni keşfetmeye başladığı bilgilere eski insan sahiptir ; bu tabletler, dünyanın oluşumunu, dünya üzerindeki okyans çukurları,ay üzerindeki tahribat, kuyruklu yıldızların ters yörüngeleri, Plüton’un muammalı fenomenini,mükemmel biçimde cevaplar.
Gezegenler için “istasyonlar oluşturan “ marduk kendisi için “Nİ.Bİ.RU istasyonunu aldı “ ve “gökleri geçti ve taradı” yeni güneş sistemini.Sistem artık karşılıkları olan on iki büyük tanrı ile birlikte on iki gök cisminden oluşmaktaydı: Uzayın içinde “tanrılar” yeni gezegenler daha ortaya çıkacak,adlandırılacak, “kadeleri” yani yörüngeleri belirlenecektir.sadece üç cisim mevcuttur : “ başlangıçtan beri mevcut olan” ;
AP.SU : Başlangıçtan beri mevcut olan.
MUM.MU : Doğmuş olan
TİAMAT : Yaşamın kızı
AP.SU ve TIAMAT’ın 'suları' karışmıştır, ilksel sular evrenin temel yaşam veren elementleridir. Demek ki AB.SU güneştir, “başlangıçtan beri var olan “. Ona en yakın olan MUMMU dur. Destanı anlatan MUMMU, AP.SU’ nun güvenilir yardımcısı Merkürün, dev efendisinin çevresinde dönen küçük gezegenin tanımıdır.
Daha ileride TİAMAT vardır, MARDUK’ un parçaladığı canavardır. Ama ilksel başlangıçta o, ilk bakire anadır. O ve AP.SU arasındaki uzay boş değildir. AP.SU ve TİAMAT ‘ın ilksel elementleri ile doludur. Bu sular karışmıştır ve yeni gezegen oluşmuştur.
Sular birbirine karıştı.
Tam ortalarında tanrılar şekillendi.
Tanrı LAHMU ve tanrı LAHAMU doğdu.
Etimolojik olarak bu oluşan iki gezegenin adları LHM (savaşmak) kökünden çıkmıştır. Eskilerin bize bıraktığı miras Mars’ın savaş tanrısı ve Venüsün savaş tanrıçası olduğu anlatımlarda mevcuttur. Ayrıca astronomik olarakta bu bilgi doğrulanmıştır yani ; kayıp gezegen “Tiamat’ın Mars’ın ötesinde yer almış olduğunu gösterir. Mars ve Venüs, Güneş (Ap.Su) ve Tiamat arasında yer alır.
Güneş sisteminin oluşumu devam eder. Lahmu ve Lahamu, yani Mars ve Venüs doğmuştur.
Tanrı BŞAR ve tanrı KİŞAR biçimlendi.Onları bastırılıp günler uzadıkça ve yıllar çoğaldıkca Tanrı ANU oğulları oldu atalarına bir rakip derken ANŞAR dan ilk doğan ANU eşit olarak ve kendi suretinde NİDIMMUD'u yarattı.
Yaratılış destanı 1.Perde hızlı oynamaktadır. Mars ve Venüs’ün sınırlı boyutlara kadar büyüdüğü, onlar oluşumunu tamamlamadan bir diğer çift gezegen oluştuğu konusunda bilgileniriz. Bu iki gezegen adlarında anlaşıldığı üzere muhteşem gezegenlerdir. ANŞAR (prens, göklerin en başta geleni) ve KİŞAR ( sağlam karaların en başta geleni). Bunlar ilk çifti boy bakımından aşarlar. Bu ikinci çift sıfatlandırma ve konumları itibariyle Satürn ve Jüpiter olduğu anlaşılır.
Derken biraz zaman geçer (yıllar çoğalır) ve üçüncü bir çift gezegen doğar. İlki ANU’dur, Anşar ve Kişar’dan küçüktür (onların oğlu), fakat ilk gezegenlerden daha büyüktür. (boyca atalarına rakip). Derken ANU ikizi bir gezegen doğurur, eşiti olarak ve kendi suretinden. Destanın Babil versiyonu NUDİMMUD diye adlandırır, bu EA/ENKİ’ nin bir sıfatıdır. Boyların ve konumların tarifi güneş sistemimizin Uranüs ve Neptün’üdür.
Bu dış gezegenler arasında açıklanması gereken bir diğer gezegen vardır, Plüton. Yaratılış destanı zaten ANU’ya ANŞAR’dan ilk doğan diye hitap ederek, ANŞAR/Satürn’den doğan bir diğer gezegensel tanrı ima etmektedir.
Destan Anşar’ın elçisi GAGA’ yı diğer gezegenlere çeşitli görevlerle nasıl gönderdiğini aktarırken, bu gök ilahına daha sonra yetişir. Apsu’nın elçisi Mummu’ya denktir, buda akla Merkür ve Plüton arasındaki benzerlikleri getirir. Demekki GAGA plütondur. Sümerliler gök haritalarında Plüton’ u Neptünün ötesinde değil, elçisi veya uydusu olduğu için yanına koymuşlardır.
GÜNEŞ – Apsu, başlangıçtan beri mevcut olan.
MERKÜR – Mumu, Apsu’nun danışmanı ve elçisi.
VENÜS – Lahamu, çarpışmaların hanımı.
MARS – Lahmu, savaş ilahı.
JÜPİTER – Kişar, sağlam karaların en baş geleni.
SATÜRN – Anşar, göklerin en baş geleni.
PLÜTON – Gaga, Anşar’ ın danışmanı ve elçisi.
URANÜS – Anu, göklerin olan
NEPTÜN – Nudimmud (Ea) , sanatkarane yaratıcı.