Süleyman Şah

12. yüzyılın sonlarında doğduğu ve Kayı boyunun reisi olduğu bilinir. Moğol hükümdarı Cengiz Han’ın Orta Asya’daki istilâsı üzerine, 13. yüzyılda Türkistan’dan batıya doğru göç etmeye karar vermiştir. Türkistan'dan 50.000 kişiyle Kuzey Kafkasya üzerinden Doğu Anadolu 'ya gelerek, 1214'te Erzincan ve Ahlat taraflarına yerleşti. Aynı boya mensup bazı aşiretler de Diyarbakır, Mardin ve Urfa'ya yerleştiler.

Ölümü ve mezarı
Süleyman Şah Kayı boyu'ndan birkaç bey ile Caber'e giderken Fırat Nehri'nde boğuldu. Ölümünden sonra Caber Kalesi'nin dibindeki bir kümbete gömüldü. Mezarın bulunduğu bölge, I. Dünya Savaşı sonrasında Suriye Osmanlı Devletinden ayrılınca, Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır. Ancak Ankara Anlaşması ve Lozan Antlaşması'na göre Türkiye'nin toprağı sayılmıştır. Günümüzde Caber Kalesi'nde Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın mezarının yanında bulunan türbesinde Türk askeri nöbet tutmaktadır.

Süleyman Şah Türbesi ile Süleyman Şah Saygı Karakolu ve bulunduğu alan Suriye'nin Halep ilinin Karakozak Köyü sınırları içerisinde bulunan ve Türkiye'nin kendi sınırları dışında sahip olduğu tek toprak parçasıdır.
Türbe'de, Osmanlı İmparatorluğu 'nun kurucusu ve ilk padişahı Osman Gazi 'nin dedesi ve Ertuğrul Gazi 'nin babası olan Süleyman Şah'ın ve iki askerinin naaşları bulunmaktadır.

Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Alp Arslan’ın Malazgirt Zaferi’nden sonra, yeni vatan edinmek maksadıyla batıya yönelen Oğuz boyları arasında Süleyman Şah önderliğindeki Kayı boyu da bulunmaktaydı. Süleyman Şah yeni yurt aramak üzere çıktığı bu yolculukta Halep yakınlarındaki Caber Kalesi’ne gelir ve Fırat Nehri boylarına yerleşir. Buradan tekrar yeni yurt aramak üzere yola çıkar ancak 1086 yılında Fırat Nehri’nin karşı kıyısına geçmeye çalışırken, muhafızları ile birlikte Fırat sularında boğulur. Süleyman Şah’ın naaşı ve iki askeri Caber Kalesi eteklerine bir kümbete defnedilir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde imparatorluk sınırları içerisinde olan mezarın bulunduğu yere bir türbe yapılarak buraya “Türk Mezarı” adı verilir. Türbe ve Caber Kalesi, Osmanlı İmparatorluğu yıkılınca Fransız Suriye Mandası sınırları içerisinde kalmıştır.

21 Ekim 1921 tarihinde Türkiye ile Fransa hükûmetleri arasında imzalanan Ankara Antlaşması'nın 9. maddesi ve 24 Temmuz1923 Lozan Antlaşması'nın 3. maddesi gereğince Caber Kalesi ve türbe müştemilâtı ile berâber Türkiye Cumhuriyeti toprağı olarak kabul edilmiş ve Türkiye'ye burada muhâfız bulundurma ve bayrağını çekme hakkı tanınmıştır.

Ankara Hükûmeti ile Fransa'nın 20 Ekim 1921’de imzaladıkları ve Caber Kalesi ile türbenin Türk toprağı olmasını öngörenAnkara Anlaşması'nın görüşmeleri devam ederken; son Halife II. Abdülmecid, TBMM ne gönderdiği bir mektupta kendisinin ve Osmanlı Hanedanı'nın "atası" olan Süleyman Şah’ın mezarı konusunda Meclis’in gösterdiği alâkaya teşekkür etmiştir.

Caber Kalesi ve nakli
Suriye hükûmeti, Fırat Nehri üzerinde 1968 tarihinde başlattığı Tabka Barajının 1973 yılında tamamlanacağını ve barajın su toplamaya başlamasıyla Caber Kalesi ve Süleyman Şah'ın türbesinin tamamen sular altında kalacağını ileri sürerek Türk Hükûmetinden türbenin yerini değiştirmesini yada türbenin Türkiye'ye naklini talep eden bir nota gönderdi. Türkiye de buna karşılık Suriye'ye bir nota verdi ve Keban Barajı'nın kapaklarını kapatarak Fırat Nehri üzerinden Suriye'ye su akışını engelledi. Karşılıklı bu restleşmenin ardından Türkiye bölgeye Devlet Su İşleri'nde (DSİ) görevli uzmanlar ve mimarlar gönderdi ve türbenin nereye taşınabileceğinin tespit edilmesini istedi. Ankara ve Şam hükûmetleri arasında uzun süren müzakerelerin ardından bir anlaşma imzalandı. Anlaşmaya göre; Türbe, müştemilatı ile birlikte Halep–Hasseki yolu üzerinde bulunan Karakozak köyü yakınındaki yeni yerine nakledilecek, barajın kenarında, türbenin bu günkü konumuna en yakın yerde mermerden bir kitabe dikilecek, türbenin bugünkü yerini tespit etmek maksadıyla, göl üstüne bir şamandıra konacaktır.
 
1973 yılında türbe ve karakol, Halep şehrine bağlı Karakozak köyündeki 10.096 m²'lik yeni yerine taşınmıştır. Bilinenin aksine, günümüzde Türbe Caber Kalesi'nde değil Halep'in Karakozak köyü yakınındaki yerindedir.
1995 yılında, Suriye Hükûmeti bu kez de Fırat Nehri’nin daha üst kotlarında inşasına başladığı Teşrin Barajı sebebiyle Karakozak bölgesinde ki Süleyman Şah Türbesi’nin bölge dışında başka bir alana ya da Türkiye’ye taşınması hususunu yeniden gündeme getirdi. Bunun üzerine,Türkiye ile Suriye arasında yapılan görüşmeler sonucunda, türbenin mevcut yerinin baraj gölünün olumsuz tesirlerinden korunması için tahkim edilmesine karar verildi. 2001 yılında Fırat Nehri üzerindeki Teşrin Barajının tamamlanması nedeniyle türbenin taşınması bir kez daha gündeme geldi. Suriye tarafı bu kez türbenin şimdiki yerinden de kaldırılarak gösterecekleri ve Türk tarafının da kabul edeceği bir yere taşınmasını istedi. Ancak Türk hükümetinin girişimleriyle proje türbenin mevcut yerinin korunması yönünde değiştirildi.

23 Ocak 2003 tarihinde Ankara'da “Süleymanşah Türbesi Tahkimat Projesinin Uygulanmasına İlişkin Ana Tutanak” imzalandı. Bu çerçevede 10 dönüm'lük türbe arazisi sınırları tahkim edilmiş, türbe binasının içi ve dışı onarılmış, karakol binası yeniden inşa edilmiş ve Süleyman Şah Türbesi yeniden ziyarete açılmıştır.

Türbe ve mimari özellikleri
Suriye'nin 1973'teki baraj inşaatının yükselen suları bölgeyi tehdit edince, Suriye ve Türkiye'nin ortak çalışması ile türbe Halep'in Karakozak köyü yakınına taşınmıştır. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Yapı ve İmar İşleri Etüd Proje Dairesi Müdürü Prof. Dr. Ünal Demirarslan Dışişleri Bakanlığı'nın da talebiyle Süleyman Şah Türbesi'nin mimarı olarak görevlendirildi. Türbe, karakol ve lojman  iki Türk mimar ve yirmi işçisinin çalışmalarıyla 4 ayda tamamlanmış ve masrafların tamamı Türk Hükûmeti tarafından karşılanmıştır. İnşaat çalışmaları sırasında Suriye Hükûmeti, yeni yapılacak türbenin Caber Kalesi'nde ki türbeden daha büyük olmaması şartını getirmiştir. Süleyman Şah Türbesi, hem geleneksel Türk mimarî motiflerini hem de modern mimarî özelliklerini taşımaktadır. Türbe'de ayrıca, o dönemde dışarıdan gelen taciz ateşleri sebebiyle, Türk askerleri'nin nöbet tuttuğu yerler içe dönük olarak inşa edilmiştir.

2008 yılında Teşrin Barajı'nın yükselen su seviyesinin yeniden türbeyi tehdit etmesi üzerine Türkiye Cumhuriyeti Orman ve Su İşleri Bakanlığı çevresindeki duvarların altına 11,5 m boylarında 880 adet fore kazık ve geçirimsiz tabaka yerleştirmiştir. Ayrıca, türbenin çevresine beton duvar örülmüş ve iki bayrak direği dikilmiştir. Karakoldan çıkan atık suların Fırat Nehrini kirletmemesi için karakol binasının arka bölümünde paket arıtma sistemi kurulmuştur. Bunun yanında, türbenin etrafı Türkiye'den gönderilen ağaçlar ve hazır çim ile yeşil bir alan haline getirilmiştir

Saygı Karakolu
Türbenin muhafazasını sağlamakla görevli olan Jandarma İhtiram kıtasının ikameti için 30 Mayıs 1938 tarihinde modern bir karakol yaptırıldı. 1949'da Caber Kalesi Jandarma Karakolu'nda bir astsubay, bir onbaşı ve sekiz er türbeyi korumaktaydı.

Türkiye ile Suriye heyetleri arasında 1956 yılında Halep’te yapılan üst seviyede bir toplantıda düzenlenen tutanağın 13 ve 14'ncü maddelerinde türbe için gönderilecek ihtiram kıtasının her ayın 7'sinde değiştirilmesi kabul edilmiştir. Günümüzde her ayın 7 ve 20'sinde karakolun ikmali sağlanmakta ve personel değişimi yapılmaktadır. Günümüzde türbe, Türkiye Cumhuriyeti 20. Zırhlı Tugayı 3. Hudut Alay Komutanlığı 2. Hudut Taburuna bağlı 25 asker tarafından korunmaktadır.
 
Oğulları

Süleyman Şah'ın Sungur Tekin  Gündoğdu  Dündar Bey ve Ertuğrul Bey adında dört oğlu vardı. Sungur Tekin ve Gündoğdu, kabileleriyle birlikte eski yurtlarına döndü. Dündar Bey ve Ertuğrul Gazi, 400 çadırlık aile efradıyla beraber yeni bir yurt aramak için Pasin ovası ile Sürmeliçukur yöresine gittiler.
OGÜNhaber