Samiriler

Yerleştikleri bölgeye Samiriye denir ve kutsal olarak bilinen Gerizm dağı merkezli civar bölge bu isimle adlandırılır.

Tanah'taki anlatıma göre sürgüne giden Yahudilerin yerine yerleştirilen bu halk, o bölgede yaşayan aslanların sürekli saldırıları sonucunda iyice bunalırlar ve burayı terk eden insanların dini inanışlarına göre bir tanrı inancı ve tapınma biçimiyle durumun düzeleceğinden şüphelenerek bunu Asur kralına bildirirler. Bunun üzerine kral yahudi sürgünlerinin arasından bir rahibi geri göndererek yeni yerleşimcilere kendi dinlerini öğretmesini ister. Şahıs geri dönerek onlara Tanah'a dayalı dini kuralları ve kaideleri öğretir. Yahudi geleneğinde Samirilerin kökeni bu şekilde bilinir.

Yahudiler tarafından Yahudilik-dışı görülürler. Samirilerin Tevrat'ı, Yahudilerin Tanah'ından farklıdır. Dini uygulamalarında da birçok fark gözlemlemek mümkündür. Müslümanlardaki abdeste benzer bir abdest alma ve namaza benzer hareketleri olan bir ibadet biçimleri vardır ve ibadethanelerinde oturmak için yer bulunmaz.

Günümüzde gerizm dağı ve çevresinde sayıları birkaç yüz civarında küçük bir topluluk halinde yaşamaktadırlar.

Kur'an'da adı 4 ayrı surede geçer fakat hakkında mevcut bir hadis yoktur. Tevrat'ta da bu konuda bazı bilgiler bulunsa da müslüman din bilimciler tarafından israilliyat'tan sayıldığı için fazla itibar edilmemiştir.

Kur'an'da adı geçmesine rağmen hakkında detaylı bir bilgi bulunmayan Samiri'nin, olasılıkla mısır'da doğduğu ve firavunun köleleştirdiği israiloğulları'na mensub olduğu söylenebilir. musa 'nın halkını Mısır'dan çıkarmasıyla onun da bu topluluğun içinde bulunduğu ve Kızıldeniz'in bölünmesi olayına şahit olduğu Kur'an ve Tevrat'tan anlaşılmaktadır. Musa peygamberin Tur Çölünde Rab ile görüşmek için kutsal dağa çıkmasıyla birlikte Samiri de Musa'nın kardeşi Harun'a rağmen İsrailoğulları için bir takım mücevherleri eriterek bir buzağı heykeli yapmış ve Mısırlılar'ın apis'ine benzeyen bu sembole tapmalarını istemiştir. Gerekçe olarak da asıl tanrılarının bu olduğunu peygamberleri Musanın bunu unutarak tanrıyı dağa aramaya gittiğini söylemiştir.

Allah'tan Tevrat'ı levhalar halinde alan Musa "Bunun üzerine çok kızgın ve üzüntülü olarak kavmine döndü. 'Ey kavmim, dedi; Rabbiniz size güzel bir vaadte bulunmamış mıydı? (Ayrılış) süre(si)mi size uzun geldi? Yoksa Rabbinizin gazabına mı uğramak istediniz de bana verdiğiniz sözden caydınız? (Harun'a itaat etmek suretiyle beni izlemediniz).' Dediler ki: Kendi malımızı harcamak suretiyle senin sözünden çıkmadık; fakat o milletin (Mısırlıların) süs (eşyas)ından bize yükletilmişti. Onları ateşe attık. Aynı şekilde Samiri de attı ve onlara böğürmesi olan bir buzağı heykeli ortaya çıkardı (Herhalde Musa ya durumu izah edenler buzağıya tapmamış olanlardı ki, 'buzağıya tapanlardan onlar' diye sözederek kendilerini bu suçun dışında tutuyorlardı). Dediler ki, Bu sizin de tanrınız, Musa'nın da tanrısıdır. Fakat o unuttu (da gitti, Tanrıyı Tur civarında arıyor). Olayın başında Harun kendilerine, 'Ey kavmim, andolsun ki siz bununla denendiniz: Rabbimiz, o çok esirgeyen (Allah)tır.

(Gelin) siz bana uyun, emrime itaat edin' demişti. '(Hayır) dediler, Musa bize dönünceye kadar buna tapmaktan vazgeçmeyeceğiz.' Durumu öğrenen Musa, kardeşine döndü: Ey Harun, onların saptıklarını gördüğün zaman sana ne oldu (da önlemedin). Neden bana uymadın, (niçin benim yolumu takip etmedin, benim kızdığım gibi onlara tepki gösterip engel olmadın)? Emrime karşı mı geldin?' dedi ve elindeki Tevrat levhalarım atarak (kardeşinin sakalından saçlarından tutup silkeledi. Harun ise kardeşini sakinleştirmek için); "Ey anamın oğlu, dedi; sakalımdan başımdan çekme. Ben senin, İsrailoğulları arasında ayrılık çıkardın, sözümü dinlemedin diyeceğinden korktum da onun için senin gelmeni bekledim" (Taha, 20/86-94). Üstelik kavmi top yekün Harun'un karşısına dikilmiş ve daha fazla konuşmaya devam ederse öldüreceklerini bildirmişlerdi. Harun bunu da anlattı Musa'ya: "Ey anamın oğlu, bunlar beni güçsüz bıraktılar, az kalsın öldürüyorlardı; bana düşmanları sevindirecek biçimde davranma, beni bu zalim kavimle bir tutma, dedi " (el-A'raf, 7/150).

Musa, "Rabbim!Beni ve kardeşimi bağışla, bize acı; sen merhametlilerin en merhametlisisin" dedi"(el-A'raf, 7/151)

Yine Tevrat’ta Çıkış kitabında yer alan bir anlatıma göre İsrail oğullarının buzağı heykelinin yapımı için Sâmirî’ye verdikleri altın mücevherlerin aslında kendilerinin malları değil, Mısır’dan çıkıştan evvel Kıptî’lerden, “Böylece İsrailliler onları soydular.” Tevrat’ın ifadesi ile kandırarak soydukları mücevherat olduğu anlaşılmaktır. “İsrailliler Musa'nın dediğini yapmış, Mısır’lılardan altın, gümüş eşya ve giysi istemişlerdi.” “RAB İsrailliler'in Mısır’lıların gözünde lütuf bulmasını sağladı. Mısırlılar onlara istediklerini verdiler. Böylece İsrailliler onları soydular.”
OGÜNhaber