Krallığı'nın (İbranice Sh'va veya Seba שבא, Arapça Saba veya Sebe سبأ, Habeşçe ሳባ) hükümdarıdır. Modern arkeoloji bu krallığın mevcudiyeti konusunda şüphecidir. Kitabı Mukaddes'te kraliçenin isminden bahsedilmez. Habeş kültüründe "bu şekilde değil, böyle değil" gibi anlamlara gelen Makeda ismiyle anılır. İslam kültüründe Belkıs olarak bilinir. Ayrıca bazı kaynaklarda Lilith, Nikaule veya Nicaula (Nikola) olarak da geçer.
Kitabı Mukaddes'e göre
Eski Ahit'e göre Saba Kraliçesi (Melikesi), İsrail Kralı Solomon'un (Süleyman Peygamber) bilgeliğini duydu ve onu sorularıyla test etmek amacıyla beraberinde baharat, altın ve değerli taşlardan müteşekkil birçok hediye ile yola çıktı. Kraliçe, Süleyman'ın bilgeliği ve serveti karşısında hayrete düştü ve Süleyman'ın tanrısına dua etti. Süleyman kraliçeye hediyelerle karşılık verdi ve "ne isterse alabileceğini" söyledi. Kraliçe zaten çok zengindi ve Süleyman'a hediye olarak 4,5 ton altın getirmişti.
Süleyman'ın Özdeyişleri'nde Saba Kraliçesi ile Süleyman arasındaki ilişkiye dair bazı göndermeler vardır ve bunlar zaman zaman ikilinin birbirlerine âşık oldukları şeklinde yorumlanır.
Sonraki dönem Yahudi efsanelerinde
Yahudi tarihçi Josephus Antiquitiesde Saba Kraliçesi'nin öğrenmeye olan tutkusundan bahseder. Onu "Nikaule" olarak adlandırır. Muhtemelen bu ismi Herodot'un Nitocris'ine benzeterek oluşturmuştur.
Sonraki dönemlerde yazılan Targumlarda yer alan Yahudi efsanelerinde Belkıs daha öyküsel (mitolojik) bir anlatımla ifade edilmiştir. Saba Kraliçesi'nin testlerinden oluşan manilerin derlenmesi için büyük çaba sarfedilmiştir.
Saba Kraliçesi bazı öykülerde Lilith olarak adlandırılmıştır.
Günümüz Afrika kültüründe
Afrikalı ve Afrika kökenli Amerikalı öğretim görevlileri, uzun süredir Saba Kraliçesi'nin "siyahî" kimliğinden soyutlanmaya çalışılmasından rahatsızlık duymaktadırlar. Saba Kraliçesi'nin Kitabı Mukaddes'te bahsi geçen iki siyahî kraliçeden biri olduğu düşünülmektedir. Diğer siyahî kraliçe Kandake'dir. Josephus, Saba Kraliçesi'nden "Mısır ve Habeşistan Kraliçesi" olarak bahseder. İlk papazlardan Origen ve Jerome onu, "Siyah Afrika milletlerinin kraliçesi" olarak tanımlamışlardır. Strabo'ya göre Habeşistanlılar M.Ö. 2. yüzyılda, doğu Afrika sahillerinde ve Arap sahil şeridinde de yaşamışlardır. Ayrıca Homer şöyle demiştir: "Mısır'a komşu olan Etiyopyalılar (Habeşistanlılar) ikiye ayrılır; bir kısmı Asya'da yaşar, diğerleri Libya'da (Afrika) yaşar. Aslında birbirlerinden hiçbir farkları yoktur". Birçok müslüman tarihçi eski çağlarda Arabistan'ın Habeşistan'ı da kontrol ettiğini ileri sürmüşlerdir. Aslında Etiyopya Arabistan'ın güney ucunu (bugünkü Yemen) kontrol altında bulundurmuştur. Mısır'ın güneyinde veya Afrika veya Arabistan sahil şeritlerinde yaşayan siyahi halkın tamamına Etiyopyalı denir.
Hıristiyan tefsirlerinde
Saba (Şeba) Kraliçesi, Matta İncil'inde "Güneyin Kraliçesi" olarak geçer (12:42). Luka İncil'inde İsa, kendisini reddeden çağdaşlarını, Saba Kraliçesi'nin ve Ninova'lıların (Musul yakınlarındaki birAsur kenti) yargılayacağını belirtir.
Eski Ahit'teki Saba Melikesi öyküsünün tarihi ve metaforik boyutu, Hıristiyan tefsirlerinde özellikle vurgulanmıştır. Saba Melikesinin hikâyesi, bir Hıristiyan metaforu ve analojisi olarak kullanılır. Kraliçenin Süleyman'ı ziyareti, Kilise'nin İsa ile birleşmesi ile kıyaslanır ve metaforik bir ifadeyle Süleyman'ın 'Mesih' olduğu, Saba Melikesi'nin ise 'İsa'nın iradesine boyun eğen Yahudi halkı' olduğu belirtilir.
Bilinen en eski kaynaklara göre saba kıraliçesinin en sevdiği yemek sülün eti olduğu söylenir.
Şimdi sizlere sülün dolmasının tarifini veriyorum.
2 adet sülün
2,5 çorba kaşığı tepeleme yağ
2 adet yağlı kâğıt (50x70 santim)
1 tatlı kaşığı ezilmiş çuşka biber
1/2 kahve kaşığı karabiber
1 tatlı kaşığı biberiye otu
İçinin harcı:
1,5 su bardağı pirinç (300 gram)
1 kahve fincanı kuş üzümü
1 kahve fincanı beyaz fıstık
1/2 kuzu ciğeri
1/ çorba kaşığı yağ
1 küçük ince kıyılmış soğan
Yarımşar çay kaşığı kimyon, yeni bahar, karabiber
1/2 tatlı kaşığı tuz
2 su bardağı et suyu
2 çorba kaşığı tepeleme yağ
1/2 bağ kıyılmış dereotu
1) Pirinci temizleyip bol ılık tuzlu suda 2 saat ıslayınız. Sonra 3-4 defa yıkayıpbir süzgece çıkarıp süzdürünüz. Küçük kaplarda ayrı ayrı kuşüzümü ve beyazfıstığı temizleyip yarım saat ıslayınız. Sonra süzdürünüz. Ciğeri küçük zar gibi doğrayınız.
2) Bir tencereye 1 çorba kaşığı dolusu yağ koyup kızdırıp beyaz fıstığı ilâve edip 1-2 defa karıştırıp soğanı ilâve ediniz ve 1-2 dakika karıştırarak kavurup ciğeri ilâve ediniz.
3) 2-3 dakika daha karıştırarak kavurup, kuş üzümünü, kimyon, yeni bahar ve karabiberini ve tuzunu, et suyunu ilâve edip 2 dakika kaynatınız.
4) Başka bir tencereye 250 gram yağı koyup kızdırıp pirinci ilâve ediniz.
5) Hızlı ateşte bir kevgirle dikkatlice karıştırarak 3-4 dakika kavurup, hazırladığınız ciğerli harcı, pirincin üzerine dökünüz ve bir kere karıştırıp 2 dakika kaynatınız.
6) Bir kere daha karıştırıp ağzını kapatarak ağır ateşte veya fırında 15 dakika hiç dokunmadan demlendiriniz ve sonra karıştırıp bir tepsiye boşaltıp biraz soğutunuz.
7) Önceden hazırladığınız sülünlerin içini, boynundan doldurunuz. Sarkan boyun derisini hafif çekerek sırtının üzerine kapatıp, harcın dışarı çıkmamasını sağlayınız.
8) Bir sicimle kuyruğunun altından bacaklarının kalkmaması için bağlayınız ve bir yağlı kâğıdı yağın bir miktarı yağlayıp sülünü sırtüstü kâğıdın ortasına yerleştiriniz.
9) Üzerine biraz daha yağ ve biberlerini, biberiye otunu koyup, her tarafına elinizle sürünüz ve güzel bir paket yapar gibi sülünü kâğıda sarıp açılmaması için kâğıdın iki başını sülünün altına sokunuz. İkinci sülünü de aynı şekilde doldurup paketleyiniz.
10) Sülünleri sırtüstü bir tepsiye yanyana koyup 1 saat orta hararetli bir fırında hiç el sürmeden pişirip fırından çıkarınız. Kâğıdını ve ipini çıkarıp, sofrada kesilmek üzere servis yapınız.