Yeraltına giden, kurala göre yeryüzüne çıkamaz. Tanrıça bunun kendisine uygulanacağını düşünemez ama yine her ihtimale karşı vezirine “eğer üç gün içinde dönemeyecek olursa tanrılar meclisine gidip kendisini kurtarmaları için yalvarmasını“ söyler. Geçekten tanrıça geri dönmeyince veziri söyleneni yapar ve bilgelik tanrısı Enki’nin yardımı ile yeraltından çıkabilir, fakat tanrıça’nın, yerine birini bırakması gerek. Tanrıça ve yerine birini götürmek üzere gelen yeraltı cinleriyle, yerine gönderecek kimseyi bulmak için çıktıkları yeryüzünde dolaşmaya başlarlar.
Tanrıçanın kaybolmasından bütün tanrılar çok üzgündür, kimseyi kıyamaz vermeye tanrıça. Kocasının bulunduğu yere geldiklerinde, Dumuzi’nin karısının yokluğundan hiç etkilenmemiş olarak tahtında yan gelip oturduğunu gören tanrıça, büyük bir kızgınlıkla “alın götürün bunu” der. Cinler yaka paça, vura döve tanrıyı götürürler yeraltına. Tanrı oradan çıkmak için bir hayli uğraşır ama bir türlü başaramaz. En sonunda Dumuzi’nin kız kardeşi rüya tanrıçası tanrılar meclisine giderek kardeşi yerine yarım yıl yer altında kalmayı kabul eder ve böylece Dumuzi yarım yıl için yeryüzüne çıkar ve karısı ile birleşir. Bu birleşmeden yeryüzüne büyük bolluk gelir. Tahıllar büyür, hayvanlar yumurtlar, doğurur.
Bu tam baharın başladığı gün ve gecenin aynı uzunlukta olduğu günlere rastlar. Bu birleşmeyi zamanın kralı ile bir baş rahibeyi evlendirerek büyük şenliklerle kutlar Sümerliler. Bu şenlikte Sümer ozanları, müzisyenleri tanrının ağzından tanrıçaya, tanrıçanın ağzından tanrıya, onların yerine kral ve rahibenin birbirlerine çeşitli sazlar eşliğinde açık saçık şiirler, şarkılar söylemişler. Bu törenlerin Filistin’e geçerek kral Süleyman zamanında kutlandığını,Tevratta belirtilmiştir.
Dumuzi’nin yer altından çıkışı, tanrıça İnanna ile birleşmesi, bunun sonucu ortalığa bereket gelmesi, bütün Asya halkları arasında “yeni bir gün” Nevruz olarak kutlanmış. Bu bir taraftan yeniden doğuşu, diğer taraftan bolluğu bereketi simgeliyor.
Anadolu’da kırlarda, Tahtakuşlar köyünde mezarlıkta kutlanan Hıdırellez şenlikleri de buna dayanıyor. Hızır ile İlyas peygemberin birleşmesi olarak algılanan bu gecede iki yıldızın birleşmesi beklenir. Bu iki yıldız Dumuzi’yi simgeleyen çoban yıldızı ile Tanrıça İnanna’yı simgeleyen Venüs yıldızıdır.
Bu şenlikler Avrupa’ya geçerek Anglosaksonlar arasında ilkbahar tanrıçası Estor bayramı olarak kutlanmış. Estor= İştar= İnanna. olarak Sümer bereket kültünün sürdüğünü görüyoruz. Saksonlarda bu tanrıçanın simgesi tavşan. Bu yüzden tavşan kutsal sayıldığı için bazı çevrelerde hala eti yenmiyor. +325 de İznik’de toplanan konsülde Asya’dan gelen Türkler’in getirdiği ve Hıristiyan olan halklar tarafından sürdürülen bu geleneği kaldıramıyorlar. Onun yerine Dumuzi’nin yeraltından çıkması “İsanın yeraltından çıkması” na döndürülerek Easter, Ostern Bayramı olarak boyalı yumurtalarla kutlanmaya başlanıyor. Dumuzi adı takvimimizde “Temmuz”, Türkmenistan’da yaz ayları Tomuz adı olarak sürüyor.
Nevruz eski Türkler'de çok eski zamanlardan beri kutlanan, İranlılar'ın "Yılbaşı" kabul ettikleri gün, Farsça bir kelime olan "NEVRUZ" terimi ile ifade olunmaktadır. Bugün de bütün Türk toplulukları ile Anadolu'da halk arasında bütün canlılığı ile yaşayan bayramlarımızdan biridir.
Şamanî Türkler yazın gelişini 21 Mart'ta sonbaharı ise 28 Ağustos'ta kutlarlardı. 21 Mart günü bu bayram eski Türklerde daha çok kırlarda kutlanırdı. Nevruz günü temiz giyinilir, mezarlıklar ziyaret edilir, Nevruziye dediğimiz nefesler okunurdu.
Altaylar'da, Sibirya'da, Tatarlarda süt rakısı, kurbanlar, kaynamış yumurta ikram edilir, at koşusu, güreş, cirit oyunu, şarkılar ve danslar yapılır, komşular ve akrabalar ziyaret edilir ziyaretlerde genellikle kımız ikram edilir. Nevruz'da eski İran ve Türk toplulukları S/Ş ile başlayan yedi nesne bulundururlardı sofralarında. Bunlar:Türk toplulukları arasında bu bayram çeşitli adlarla anılır. Bu adlardan belli başlıları şunlardır: "Nevruz, Noroz, Nevriz, Ergenekon Bayramı, Bozkurt, Çoğan vb."
Nevruz geleneği Araplarda yoktur. Çünkü eski Araplar ile Musevilerde yılbaşı sonbahara rastlar. Bu bakımdan diğer Müslüman topluluklara da kutlanan bugün.Türklerden geçmiştir.