Muammer Kaddafi

1969 yılında yapmış olduğu darbe sonucu iktidara gelip, 1970'den 1972'ye kadar Libya başbakanlığı, 1972'den 1979'a kadar ise Libya devlet başkanlığı görevini yürütmüş olan Muammer Kaddafi, 1979-2011 yılları arasında Libya Arap Halk Sosyalist Cemahiriyesi'nin Kardeşçe Lideri ve Bir Eylül Büyük Devriminin Rehberi unvanını kullanarak, resmî bir görevi olmadan toplam 42 yıl boyunca Libya'yı yönetmiştir. Her ne kadar dünya kamuoyu tarafından bir diktatörolarak görülmüş olsa da Kaddafi bunu reddetmekte ve kendisinin Libya halkı için sadece bir rehber ve yol gösterici olduğunu söylemiştir. 2011 Libya İç Savaşı sonucunda rejimi devrildi ve Kaddafi de linç edilerek öldürüldü.

1963 yılında Libya Üniversitesi Hukuk Fakültesi Tarih Bölümü'nü bitirdi. Daha sonra Bingazi'deki Askeri Akademi'ye girdi. Mezun olduktan sonra İngiltere'ye giderek askeri alanda uzmanlık eğitimi gördü (1966). 1956'da Arap milliyetçiliğinden etkilenerek antisiyonist hareketlere katıldı. Okul arkadaşlarıyla birlikte, ileride Özgür Subaylar Hareketi adını alacak gizli bir örgüt kurdu (1959). 1969'da yüzbaşılığa yükselen Kaddafi, bu gizli örgüte dayanarak, o sırada kaplıca tedavisi görmek üzere Türkiye'de bulunan Kral I. İdris'e karşı darbe yaptı (1 Eylül 1969). Albay rütbesi alarak silahlı kuvvetler komutanı oldu. Devrim Komuta Konseyi adına denetimi ele geçirip anayasal kuruluşları feshetti. İslam ilkelerine dayanan İslamî Sosyalizm kuracağını açıkladı. Arap birliği için çalışacağını, bağımsız ülkelerle birlikte ırkçılığa, sömürgeciliğe ve toplumsal baskıya karşı çıkacağını söyledi. ABD'nin Kaddafi'yi tanıması üzerine kral görevini terketti (7 Eylül 1969).

Cemal Abdülnasır'ı örnek alan Kaddafi, Mısır'da gerçekleştirilen reformları kendi ülkesinde de uygulamaya başladı. Yeni anayasa hazırlanıncabaşbakanlık ve savunma bakanlığı görevlerini üstlendi (16 Ocak 1970). İngiliz askeri üstlerini ve birliklerini ülkeden çıkardı. Petrol şirketlerini ulusallaştırdı. İtalyan ve Yahudi azınlığın mal varlığına el koyarak onları göçe zorladı. Kıbrıs Barış Harekatı günlerinde Türkiye'ye askeri anlamda yardım ettmiştir.  Nasır'ın ölümünden sonra Arap dünyasında onun rolünü üstlenmeye çalıştı.

Kıbrıs’ta Cumhurbaşkanı Makarios’a karşı yapılan darbenin ardından Kıbrıs Helen Cumhuriyeti ilan edildi. Bu gelişme üzerine Kıbrıs’taki bunalım daha da artınca Türkiye, 1960 yılında imzalanan anlaşmadan doğan garantörlük hakkıyla 1974’te Kıbrıs’a askeri müdahalede bulundu. Kıbrıs’a yapılan ikinci harekâtın ardından ise dünya kamuoyunda Türkiye karşıtı bir hava oluştu. Bu harekâtın bir işgal ve ilhak girişimi olduğunu ileri süren İngiltere, ABD ve SSCB gibi büyük devletler, Türkiye’ye karşı bir tavır takındılar. ABD Kongresi 1975’te Türkiye’ye silah ambargosu konulmasına karar verdi. Kıbrıs Barış Harekâtı’nın yapıldığı dönemde ve ilerleyen yıllarda Türkiye dış ilişkilerde izole edilmeye çalışıldı ve Türk dış politikasında yeni bir devir başladı.

İşte böyle bir dönemde Libya lideri Muammer Kaddafi, Türkiye ile ilişkileri sıklaştırma ve geliştirme politikasının bir sonucu olarak Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında ABD’ye rağmen elindeki Amerikan silahları ve uçak yakıtı rezervlerini Türkiye’ye verdi.

Konuyla ilgili olarak, Libya devleti ve halkının desteğini iletmek üzere 2 Ocak 1975’te Türkiye’ye gelen Libya Başbakanı Callud yaptığı açıklamada: “Bizim Libya Devrim Konseyi olarak ve Libya halkı olarak şu veya bu nedenle kopan tarih bağlarının tekrar birleştirilmesi hususunda ısrarımız vardır. İki ülke arasında köprülerin onarılması için her türlü hayreti göstermeye hazırız. Bu hususta kapıları tamamıyla açık tutuyoruz. Arap milletiyle Türk milletinin bir araya gelmesi büyük bir olaydır” dedi. Bunun ardından 5 Şubat’ta ABD yardımının kesildiği ve Türkiye’ye silah getirmekte olan gemiler geri çevrildiği gün Dışişleri Bakanlığında sessiz bir törenle Türk-Libya Petrol anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre, Libya uygun fiyatla 3 milyon ton ham petrol ve 200 bin ton fuel oil vermeyi taahhüt etti.

Kimi Afrika ülkelerindeki Müslümanlara ve Arap ülkelerindekisol eğilimli hareketlere destek oldu. SSCB'yle yakın ilişkiler geliştirdi. Afrika Birliği Örgütü'nün dönem başkanlığını yaptı (1982-1983). Kaddafi, 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı döneminde Amerikan ambargosunu hiçe sayıp Türkiye'ye önemli ölçüde petrol ihraç etmiştir. Ancak daha sonraları Türkiye'yi ABD ve İsrail ile yakınlaşıp beraber hareket etmekle suçlayan Kaddafi, 1996 yılında Necmettin Erbakan'ı çadırında ağarlayıp azarladı. Kaddafi, 1998 yılında Türkiye ile Suriye'nin arasının gerilmesinden sonra Türkiye'nin Kürt ayrımcılığı yaptığını ve İsrail'in Suriye'yi işgalini kolaylaştırmada öncü rol oynadığını ifade etti. Ayrıca Kaddafi, Türkiye'nin Suriye'ye saldırması halinde, Libya'daki Türk şirketlerini kapatacaklarını ve yerine Yunan şirketlerininçalışmasına izin vereceklerini açıkladı.

Son zamanları ve ölümü
2011 yılında Arap Baharı'nın etkisiyle ülkede bir iç savaş yaşandı. 23 Ağustos 2011 günü Trablus'un düşmesiyle Kaddafi rejimi yıkıldı. 20 Ekim 2011tarihinde, memleketi Sirte'de, Ulusal Geçiş Konseyi askerleri tarafından yakalandı. Sol kulak ile göz aralığının ortasında ve sağ alt karın boşluğundakikurşun izleri bulunuyor. Muhaliflerin çekmiş olduğu videolarda Kaddafi'nin darp edildiği ortadadır. Linç edilerek öldürülmesi bazı çevrelerde tepkiye sebep olmuştur. Kaddafi'nin cesedi "Afrika Pazarı" adı verilen bir pazardaki soğuk hava deposunda tutuldu ve isteyeninsanlar Kaddafi'nin cesedi ilefotoğraf ve video çektirdiler. Kaddafi 25 Ekim 2011 tarihinde Sahra Çölü'nde kimsenin bilmediği bir yere gömülmüştür.

Ölmeden önceki son roportajında söylediği sözler hala kulaklarımızda.Herşeyi anlıyorum ama Türkiye ve erdoğanın yaptığı ihaneti ölsemde asla unutmam demişti.

*Son olarak Muammer Kaddafi'nin muhalifler tarafından yakalandığı Sirte'de dönemin Fransa cumhurbaşkanı Sarkozy'nin görevlendirdiği ajan tarafından öldürüldüğü iddiaları ortaya atılmıştır.
OGÜNhaber