New York’un en varlıklı ve kalabalık bir banliyösü olan Westchester’da mahalli okullarda tamamiyle dini bir eğitim alarak büyüdü. Her zaman ortalamanın üzerinde bir öğrenci olarak; kısa zaman içinde elinden kitap hiç eksik olmayan hırslı bir entellektüel, doymak bilmez bir kitap kurdu oldu ve okuma seviyesi öğrenim gördüğü okulun gereksiniminin çok ötelerine çıktı
Ergenlik çağına girdiğinde; yaşıtlarında çok ender görülen ,son derece ciddi, hoppalıklardan nefret eden bir kişiliğe sahipti. En ziyade dine, felsefeye, tarihe, antropolojiye, sosyolojiye ve biyolojiye ilgi duyuyordu. Okul ve kütüphaneler artık onun ikinci evi haline gelmişti.
1952 yılı yazında Liseden mezun olduktan sonra New York Üniversitesi Liberal Sanatlar bölümüne girdi. Üniversitedeyken 1953 yılında ağır bir hastalığa yakalandı. Durumu gittikçe kötüye gitti ve iki yıl sonra diplomasını alamadan üniversiteyi terk etmek zorunda kaldı. 1957-1959 yılları arasında hastanelerde tedavi oldu. Hastaneden taburcu olduktan sonra, yazmaya olanak buldu. Marmaduke Pickthall’ın Kuran-ı Kerim tercümesi ve Allame Muhammed Esad’ın “Mekke’ye Giden Yol” ve “Yolların Ayrılış Noktalarında İslam” adlı eserleri ilgisini İslama yöneltti. New York’un Müslüman bölgelerindeki insanlarla kurduğu diyaloglar onu artık tamamiyle İslamiyetle ilgilenen bir insan haline getirdi ve en sonunda Margaret Marcus olan ismini Meryem Cemile olarak değiştirdi.
Meryem Cemile, Alman Yahudi'si bir ailenin kızı olup, felsefe eğitimi gördü. Önce Hıristiyanlığa döndü ve 1959 yılından itibaren de "Margaret Marcus adıyla İslam'ı öven makaleler yazmaya başladı. Nihayet 1961 yılının Ramazan ayında Müslüman olduğunu açıklayarak Meryem Cemile adını aldı.
Meryem Cemile Arap dünyasında, "siyasal İslam"ın gelişmesinde büyük rol oynadı. 1961-1967 sürecinde ve daha sonraları milliyetçi-dindar Araplar ile "siyasal İslamcı" Araplar arasında derin toplumsal yarılmaların oluşmasına yazdığı kitaplar ve makaleler ile büyük katkıda bulundu. Çünkü Meryem Cemile'nin "milliyetçi dindarlık kötüdür, siyasi ümmetçilik iyidir" merkezli kitap ve makaleleri, görünmez eller tarafından milyonlarca basılıp Arap ülkelerinde dağıtılıyordu. Sonra, 1970'lerden itibaren bu hastalık Türkiye'ye de sirayet ettirildi.
İsrail, 1948'de Arap dünyasının tam kalbinde bir avuç toprak parçası üzerinde kurulmuştu. Milliyetçi-dindar Araplar ile sosyalist dindar Araplar İsrail'i bir kaşık suda boğma konusunda hemfikirdiler. Hele hele İsrail'e karşı Baas hareketinin başını çektiği ultra Arap milliyetçiliği yükselişteydi ve İsrail'i ürkütmekteydi. İsrail'e göre İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti! İlginçtir 1961'de "irşad olan" Meryem Cemile'ye göre de İslam'ın en büyük düşmanı milliyetçilikti
!
5 Haziran 1967'de bir Pazar sabahı, İsrail Hava Kuvvetleri dünyanın en modern savaş uçakları olan Sovyet yapımı miglerden oluşan Mısır ve Suriye Hava Kuvvetleri'ni havalanmaya bile fırsat bulamadan iki saat içinde yok etti. Altı Gün Savaşları denen Arap-İsrail Savaşı'nın sonunda İsrail topraklarını üç kat genişletmişti. Araplar şaşkındı. Milliyetçi dindarlar ile "İslamcı" Araplar birbirine girdiler. Kısa bir süre sonra ABD özellikle İslamcı Araplara "Green Card-yeşil kart-" uygulaması başlatarak binlerce Arap'ın ABD vatandaşı olmasını sağladı. 11 Eylül 2001'deki şaibeli saldırılardan sonra bu Arap ailelerin bir kısmının çocukları saldırılardan sorumlu tutulan "radikal İslamcı terörist" olarak dünya âleme ilan edildi. Meryem Cemile'nin şeyhi Mevdudi, Pakistan'daki Cemaati İslami'nin kurucusuydu. Mevdudi, Pakistan devletinin milliyetçi-dindar merkezli politikasını "milliyetçi-laik" bulduğu için "siyasal İslamcı" radikal bir muhalefet kurgulamıştı. Suudi Arabistan Kralı İbn Suud ile iyi arkadaştılar.
Arap dünyasında birçok siyasi hareketi ve yazarı etkisi altında tutan "İhvanül Müslimin" (Müslüman Kardeşler-RKK) hareketi, aynı kitaba göre masonların kontrolü altındadır. Seyit Kutupların ve benzerlerinin kitaplarını genç nesillerin eline veren kimselerin bu yazarın "İhvanül Müslimin" hareketinin öncülerinden olduklarını bilmiyorlar mı? Meryem Cemile adlı Yahudi dönmesi kadını himayesi altına alan Mevdudi acep ne yapmak ister? Bütün bu karanlık adamları okutmak için çırpınan çevreler, ne hikmetse İmamı Azam, İmamı Malik, İmamı Şafi, İmamı Hambeli gibi sünnet yolu büyüklerini küçümsemek ve unutturmak isteyen kimselerdir.
Osmanlı'da olduğu gibi Cumhuriyet Türkiye'sinde de kurucu unsur Müslüman Türk, merkezden çevreye itiliyor. "Enderun siyasası" ve "Endülüs uleması" işbirliği yaparak cumhuriyetin kuruluş "paradigmasını kaydırmak" istiyorlar. ABD, İsrail ve AB bu süreçte dış destekçi aktörlerdir.