Molokanizm, Ortodoks Kilisesi'nden ayrılmış bir tarikattır. 28 Mart 1805 yılında başlayan bu ayrılış, 22 Mart 1809 yılına kadar sürdü. Saratof ve Dambuğ bölgelerinde yaşayan Malakanlar o dönemlerde Ruslar'la bir anlaşmazlığa düşerler. Ruslar'ın inancına göre, haftada sadece iki gün süt içme geleneği vardı. Malakanlar ise; bu inanca itiraz ederek haftanın her gününde süt içilebileceğini savunuyorlardı. Zaten Rusçada Molokokelimesi süt, Molokan ise süt içen anlamına gelir. 1682 yılında Ortodoks Kilisesi'nden bu sebeple ayrılan bu insanlar önce Kafkasya’nın kuzeyine daha sonra da Osmanlı ve İran sınırları boyunca Tiflis, Erivan ve Bakü eyaletlerine yerleştirildiler.
1876-1877 Osmanlı-Rus Savaşları´nın ardından, Ruslar tarafından Kars´a yerleştirilen bu insanlar uzun yıllar burada kaldıktan sonra başta ABD veAvustralya olmak üzere diğer ülkelere yerleşmişlerdir. Türkiye´de Kars'da ve İstanbul´da yaşamaktadırlar.
Kars ve çevresinde yaşamış bulunan bu gün sadece türkiyede evli kızları kalan veya türkiyede ki koşulları kabul ederek kalan ailelerden başka kimse kalmamıştır .
Bu topluluk rus olmaüsına karşın mezhepsel özellikelri gereği müslüman özellikle sünni – müslüman topluluklarla kolayca anlaşmıştır .
Türkiye'li Malakanların taürkiyeden toplu olarak ayrılmaları iki ayrı dönemde gerçekleşmişitir. Bunlardan biri 1920 yılında ayrılmak durumunda kalanlar diiğeri de 1962 yılında ayrılarak anayurda sovyetler birliğine dönenlerdir.
Malakanların ve Dukhoborların, ağırlıklı olarak Malakanların türkiyede ki yaşamına geçmeden önce bu ilginç topluluğa ilişkin kimi ansiklopedik bilgileri vermekte yarar görmekteyiz.
Malakanlara ilişkin açıklamalarMalakanizm Rusya’daki hristiyan tarikatlarından biridir. Bunların “Zionskii Pessenik, adını verdikleri bir ilahi ve dua kitapları bulunmaktadır. Bu kitap elle çoğaltılmıştır. çok fazla kullanılmadığından da az sayıdadır.
Rusyadaki tarikatların geçmişi 1500 lü yıllara değin uzanmaktaysa da 17. ve 18 yüz yıllarda özellikle Ortodoks kilisesinin güçlendiği dönemlerde yaygınlık kazanmıştır. Gerek rus otokrasisinin gerekse Ortodoks kilisesinin baskılarından bunalan tarikatlar Sibirya, Altaylar, Trans Kafkasya, orta Asya, Beserbya ve Kırım’a kadar çok geniş bir alana dağıldılar. Bu mezhepler sadece yerleştikleri alanlardaki halkın kültürlerinden ve yerel koşullardan etkilenmemiş, kendi kültürleri ve davranış özellikleriyle de o yörenin gerek kültürel gerekse ekonomik yapısını etkilemiş, genellikle de bu etkileme olumlu yönde olmuştur. Bunun nedeni bu tarikat mensubu toplulukların gittikleri yörelere oranla daha gelişkin bir toplumdan geliyor olmalarıydı şüphesiz .
Bu olumlu etkileri olan tarikatlardan biri ve önemlisi bizlerle komşuluk etmiş bir çok şeyde kars ve cevresindeki halka önderlik etmiş gelişmeleri tarımda ve hatta sanayiide bir çok yeniliği yöre halkına öğreten malakanlar olmuşlardır.
Malakanlar etnik köken itibariyle ağırlıklı olarak ruslardan oluşmaktaysa da bu mezhepten olup baska diğer milliyetlerden de oluşmaktadır.
Malakanlar Greko-Rus kilisesine bağlıdırlar. Ama onlar içsel inançları itibariyle “Tanrı”nın tahta, taş veya diğer objelerle temsil edilerek ona ibadet edilmesini asla kabul etmemişlerdir. bunun yanında onlar tek otoritenin fikir ve imajına iman etmişlerdir.
Onlar insanın ruhunda yaşayan güçlü ve kadir-i mutlak bir tanrı inancına ibaret ederler. İkon ve haç gibi el yapımı şeylerin “Tanrı olmadığına onların ancak insanoğlunun abartısı “ olduğu inancındadırlar . bu nedenle de, haç, ikon gibi ibadet materyallerinin varlığını ortaya çıkışını anlamsız bulurlar .
Malakan dokrini batı protestanlığından etkilendi ancak bu kiliseyi de ruhban sınıflarından dolayı reddetti. Bu doktrin 17. yüzyılda köylüler arasında ve dahası orta sınıfın alt kesimleri ve tüccarlar arasında Tambov, voronczh, saratov, penza’da ve Rusya’nın diğer merkezi eyaletlerinde çabucak yaygınlık kazandı.
Bu “inananları önceleri “İkonoklast” lar olarak adlandırdılar. Daha sonraları bu anlayışın ayrı topluluklarının oluşmasından sonra molakanlar olarak adlandırıldılar.
Bu adın verilme nedeni ise bu topluluk veya “tarikat“ ortodox kilisesinin oruçlarını kabul etmiyorlardı. Ortoodks öğretisine rağmen oruç zamanlarında da hayvansal gıdaları yedi, süt içtiler. İşte bu süt içme eylemi nedeniyle bu topluluğa süt içenler anlamına gelen “Molokon“ ismi verildi.
Eğemen Rus otokrasisi ve ortodox kilisesi bu farklı insanlardan hoşlanmadı. Bu topluluk üzerinde her türlü baskı ve zulüm denendi. Rus İmparatorlarından I. Aleksander’in imparatorluk tacı giymesinden sonra molokanlara yönelik “resmi“ uygulamalar değişti.
22 temmuz 1805 de imparator tarafından yayınlanan bir manifestoyla diğer tarikatlardan Dukhoborların yanı sıra Molokanlara da hamiyet gösterildi.Onların dinsel inançlarını özgürce yaşamalarına izin verilmiş oldu.
Ne var ki I.Nikola zamanında durum ağırlaştı. Bu tarikatların üzerine yeniden gidilmeye, haksız uygulamalara, sürgün ve tutuklamalara başlandı. Molokanların kendi geleneklerine uygun olarak hareket etmeleri, ibadet için bir araya gelmeleri hatta ortodox mezhebinden olanlar tarafından çalıştırılmaları, pasaport almaları, nüfusa kayıtlı oldukları yerlerden ayrılmaları yasaklandı. 1830 da ise Malakanların güney eyaletlerine gitmeleri ve orada yaşamaları da özel bir buyrukla yasaklandı.
Malakanların Rusya’ sadece transkafkasyaya yerleşmelerine izin verildi. Bu tarihten sonra Malakanlar ve Ukraynalı Dukhoborlar ın Rus ortodox “karası”ndan legal ayrılmaları başlamış oldu.
Türkiye ve İran’la hudud olan Tiflis, Erivan, Gence, Şamahı eyaletlerinin topraklarına molakan ve Dukhobor’ların yerleşimleri Kafkasya’daki kral naibinin kararıyla gerçekleşti.
Rus tarikatçıların Transkafkasyada sivil yerleşim birimlerinin oluşturulması 1840 ların başlarında ortaya çıktı. Trans kafkasya yöresine özellikle Rus ordularının ulaşımında kolaylıklar sağlayabilmesi açısından ulaşım yolları üzerinde Gürcistandaki Ahıska bölgesinde 8 yeni yerleşim birimi kurulmasının yanında Ermenistan’ın kuzeybatısında Kars ve Erzurum yörelerinde yerleştirmeler oluşturuldu.
Yine bu bölgenin unutulmaz muhteşem yemeği 'Kars Kazı' nasıl pişirilir?