Lut gölü yazmaları, Bahr'ül-Meyyit

Lut Gölü'nün tabanı, su derinliği çok fazla olmasa da (yaklaşık 376 metre), göl seviyesi deniz seviyesinden 422 metre aşağıdadır. Bu büyük tuzlu göl, karşılıklı uzak noktalarından 80 km/18 km genişliktedir. Aslında göl, eski Lisan Denizi’nin bir parçasıdır.

Su seviyesindeki çekilme eski zamanlarda yılda ortalama 18 cm iken, bugün bu değer İsrail ve Ürdün'ün artan içme suyu ihtiyacı nedeniyle, yıllık 50 cm civarına yükselmiştir. Lut Gölü %28 ile %33 arasında değişen tuz oranıyla (Akdeniz %3) Antarktika'daki Don Juan Gölü (%40'ın üzerinde) ve Asal Gölü'nden (%35) sonra dünyadaki en tuzlu üçüncü göldür.

Tanrı’nın kutsal kitabını koruma gücünden şüphelenenler için Tevrât, Zebûr, İncîl’in değişmediğine dair başka bir sürü delil vardır.  Ortadoğuda, bilhassa Mısır kumlarının altında binlerce yıl saklı kalan çok sayıda Eski Ahit nüshası bulunmuştur.
 
Mesela 1947 Mart ayında, Filistin’de Ölü Deniz (Lut Denizi) yakınlarında Müslüman bir çoban, Ta’amireh bedevi Muhammed al-Dhıb adında bir çocuk, çölde kaybolmuş bir keçi arıyordu.  Çocuk bu sırada Eriha şehrinin 8 mil güneyinde bulunuyordu.  Aynı zamanda burası Ölü Deniz gölünün kuzey batı tarafındaydı, Kumran köyünün harabeleri yanında.  Muhammed al-Dhıb dik bir yerde bir mağaraya rastladı ve bu mağaraya bir taş attı.  Bu taşın bir şeyi kırdığını farketti.  İçeri girdiğinde kırılan şeyin toprak bir vazo olduğunu gördü.  Bu vazo dışında içerde yedi vazo daha vardı.  Vazoların içinde deriden yapılmış el yazması tomarlar bulunuyordu ve bu tomarlar keten bezi ile sarılmıştı.  Çocuk bir tomar alıp babasına götürdü.  Babasıda bu tomarı bir arkeolog uzmana götürdü.  Bunun üzerine arkeologlar Kumran’daki tüm mağaraları araştırdılar ve birçok vazo ve tomar buldular. 
 
Bu bulunanlar 40.000 el yazması tomarı oluşturuyordu.  Bu 40.000 el yazmasının birleştirilmesinden de 500 kitaplık bir  kütüphane oluşturuldu.2  1947’te bulunan elyazmaları arasında, Tevrât’ın neredeyse bütün bölümlerinden parçalar vardır.  Bu yazmaların yanı sıra Ester kitabı dışında Eski Ahid’in bütün kitaplarını içeren bir liste bulundu.3 
 
Bu el yazmaları İbranice olarak yazılmıştır.  Bilim adamlarına göre bu bulunan metinler tarih boyunca edebiyatın en zengin buluşu sayılır.4  Yani Eski Ahit için  en zengin arkeolojik
                 
Tarihsel  araştırmalara   göre,  tarihçiler   bu metinlerin orada Yahudilerin 200 kişilik bir tarikatı olan Esseniler tarafından M.S. 70 yılında koyulduğu fikrine varmışlardır.  Yazım biçimi ve dil özelliklerinden anlaşıldığına göre bu yazmalar M.Ö. 2. yüzyıl ve M.S. 70 yılların arasında yazılmıştır.  Esseniler, Ferisiler ve Sadukîler gibi yoldan çıkmış bir tarikat değil; Tanrı’ya ve O’nun sözlerine bağlılıklarını sürdüren ve kutsal yazıları çok titiz olarak korumaya çalışan bir tarikattı.  Bununla birlikte Esseniler’in asıl amacı İbranice metinleri kopya edip çoğaltmaktır.  Bu tarikat M.Ö. 130 -- M.S. 70 yıllar arasında mevcut bulunuyordu.  Esseniler yarım gün sebze yetiştiriyorlar, diğer yarım gün ise Eski Ahit metinlerini kopya edip çoğaltıyorlardı.  Bu konuda Esseniler o kadar titizdiler ki; çoğalttıkları metinlerin ilk önce harflerini sayıyorlardı.  Kopya edip çoğalttıkları metinlerde bir harf bile eksik ya da fazla sayıda çıksa bu kopyaları yok edip tekrar yazıyorlardı.
 
Esseniler’in tarikatı dışa kapalı idi.  Yani herhangi bir yabancıyı içlerine almıyorlardı.  M.S. 68-70 yılları arasında Romalılar, Yahudilere sistematik bir şekilde baskı uygulayıp, onları yoketmeye başladılar.  Böyle bir ortamda Romalıların 10. tümen askeri Kumran’a gelmeden önce Esseniler metinleri saklama gerektiğini gördüler.  Bu metinleri muhafazalı bir şekilde toprak vazolara koyup mağaralara sakladılar.  Bu vazolar tomarların korunması için mum ile çok iyi bir şekilde kapanmıştı.  Bu nedenle bu tomarlar 1900 yıl boyunca zedelenmeden korunmuştu.  M.S. 70 yılında tüm Esseniler Romalılar tarafından öldürüldü, ve ta Mart 1947’e kadar, bu değerli tomarlar hakkında hiç kimsenin haberi olmadı.  M.S. 70 yılında Kudüs harap edildi ve 14 Mayıs 1948’e kadar İsrail milleti tamamen dağıtıldı.  İsâ Mesih bu durum hakkında M.S. 33 yılında peygamberlik etti:

Ölü Deniz Tomarları bulunmadan önce, Eski Ahit’in mevcut olan en eski el yazmaları M.S. 1000 yılına ait idi.   M.S. 1000 yılına ait İbranice olarak yazılmış el yazmaları “Mazoretic Metinler” olarak bilinir.  Kumran’daki bulunan Eski Ahid nüshâlarının yazılması M.Ö. 2. yüzyıl ile M.S. 70 yılları arasındaki tarihlere ait olduğu halde, bu Eski Ahit metinleriyle 1008 tarihli Leningrad Kodeks Mazoretic Metni arasında manayı değiştirecek  bir fark  yoktur.4  Bu durum, şu an elimizde bulunan Eski Ahit’lerin güvenilir olduğunun başka bir kanıtıdır.
 
İsâ Mesih, kendi döneminde bulunan Eski Ahit’in kesinlikle güvenilir olduğunu kabul ediyordu, ve sık sık bu kitapları Tanrı’nın Sözü olarak aktarıyordu.  Şimdi esas soru bu:  Acaba İsâ Mesih’in döneminden bin yıl sonraki döneme kadar bir tahrif oldu mu?  Acaba bu metinler güvenilir bir şekilde kopya edildi mi?  Bu bin sene sonra olan “Mazoretik Metinleri” değiştirilmiş mi, değiştirilmemiş mi?   Ne kadar güvenilir ve bundan nasıl emin olabiliriz?  Ölü Deniz Tomarlarının bulunmasıyla bu sorunun cevabı ortayı çıktı.  Ölü Deniz Tomarları ve M.S. bin yılına ait olan Mazoretik Metinleri arasında somut bir farklılık yoktur. 
 
Dinsel metinin bütünlüğünün değerini o zaman Yahudi dünyasıda iyi biliyordu, hiç şüphesiz.  Eleştirmenler bunun ne kadar gerçek olduğunu İşaya Peygamberin Kitabından dolayı anlamışlardır.  Şimdiye dek bu metnin elde bulunan en eski İbranice el yazıları M.S. 900-1000’e aittir.  Kumrân’da İşaya’nın hemen hemen bin sene daha eski olan iki metni keşfedilmiş bulunuyor.  İşaya’nın bu tomarlarından birisi 900-1000 yıllarından kalma Mazoretik metnin aynısıdır, öyle ki ikisini karşılaştırınca birinden diğerine geçişteki sadakat apaçık görülür.5 
 
Ölü Deniz Tomarları araştırmasında yer alan uzmanlardan birisi olan Profesör Geze Vermes, konuyla ilgili olarak şu gözlemlerde bulunuyor:  “Kutsal Kitab’ın Kumran dökümanları, Ester kitabı dışında Yahudilerin Kutsal Yazılarının tümünü kapsamaktadır ve ondan önceki en eski elyazası metinlerden yaklaşık 1000 yıl daha eskidir.  Uzmanlar, Kutsal Kitap metninin son şeklini alış biçimini böylelikle ortaya çıkarabilirler.  Dahası var:  Bu bulgular son iki bin yılda Kutsal Yazıların kesinlikle değişmemiş bir durumda olduklarını da kanıtlamaktadır.

Ölü deniz yazmaları olarak bilinen, kumran mevkiisinde 1947 yılında bir çoban tarafından tesadüfen keşfedilmiş tomarlar. akabindeki yıllarda bölgede yapılan araştırmalarda toplam 11 mağarada çeşitli metinler gün yüzüne çıkartılmış olup, bir yahudi ya da esseni toplumu tarafından yazıldığı düşünülmektedir. sebep olarak da yazmaların içinde Tevrat tan bölümler bulunmuş olmasıdır. bu bağlamda bu eserler hristiyanlığın temeli olup, rab isa nın da esseni kökenli olduğu iddiasına yakın durmaktadır, ayriyetten vaftizci yayya ya da atıfta bulunan yazıtlar bu iddiaları kuvvetlendirmektedir. bir ilginç nokta da pavlus un öğretileri ile yazmalar arasinda ciddi benzerlikler olmasıdır.

Bu yazmaların kuşkusuz en önemli etkisi hrıstıyanlık a bakiş açısını ciddi boyutta degiştirmiş olmasıdır. lakin yazmalar bugün bile hala tam olarak tercüme edilerek halka açıklanmamıştır. kimi güçler bunu bilerek engellemiştir, bu güçlerin kimler olabileceği de kuşkuşuz çok büyük sır değildir.

Ürdün Kültür Bakanı Maha Hatib, İsrail’in 1967 savaşı sırasında Kudüs’teki bir müzede el koyduğu Lut Gölü Yazmaları’nı geri almak için Batılı ülkelerin yardımını istediğini açıkladı.

Kültür Bakanı Hatib, İsrail’in yazmaları kendiliğinden geri vermesi ümidini yitirdiklerini belirterek, şimdi Batılı ülkelerin bu eserlerin kendi müzelerinde sergilendiğinde Ürdün’e teslim etmesini umduklarını söyledi.

2 bin yıldan daha eski olan yazmalar Yahudilik ve Hristiyanlığın doğuşu konusunda önemli bilgiler vermişti.

Ancak yazmaların hakiki olup olmadığı konusundaki sınırlı bir akademik tartışma hala sürüyor.

Yazmalar, 22 Ocaktan itibaren ABD’nin Wisconsin eyaletinin Milwaukee kentinde sergilenecek.

İsrail Antika Eserler İdaresinden bir yetkili, Ürdün’ün yeni stratejisini incelemekte olduklarını söyledi.
OGÜNhaber