Jainizm

Bugün modern Hindistan'da azınlık olmakla beraber ABD, Batı avrupa ve Afrika'da büyüyen topluluklar halinde varlığını sürdürmektedir. Jainistler hâlâ antik Şraman'ı  bir tür sofu (çileci) gelenek - devam ettirmektedirler. Ruhani özgürlük ve kurtuluş kavramı temelinde kurulmuş olan Jainizm tüm canlıların eşit olduğunu ve özellikle şiddet karşıtlığını savunur. Özdenetim, Jainlerin mokşa Keval Gnan, veya ruhun gerçek doğasının anlaşılmasına giden yoldur.

Jainizm, mükemmel olan insandan daha yüksek bir varlığı ya da bir Tanrı'yı tanımayı gerekli görmez. Varlıkların ne başlangıcı ne de sonları vardır, hepsi ölümsüzdür. Varlıkları üç ana sınıfa ayırır: Henüz gelişmemiş olanlar; gelişme yolunda olanlar ve tekrar doğuş sürecinden kurtulup özgür hale gelenler. Geleneksel olarak, evren ve zamanımızda, hakikatı ilk fark edenin Lord Rişabha  olduğu kabul edilir. Ardından sırasıyla Lord Parşva (MÖ 877-777) ve Lord Vardhaman Mahavira  (MÖ 599-527) gelmiştir.
                
Kurucusu, Nataputta vardanama ya da diğer adıyla Mahavir`dir (veya Mahavira, Manavira). Kutsal metinleri, Jain Agamaları Sitantalar'dır. Bunların dışında başka klasik dini metinler de bulunmaktadır.
 
Hindu dinindeki üst kastlara birçok ayrıcalık sağlayıp diğer insanları köle haline getiren baskıcı sosyal düzen, kadınlara yönelik vahşi uygulamalar ve putlara yapılan kurban törenleri, tarih boyunca Hint toplumunun bazı kesimlerinde rahatsızlık oluşturdu. Bu nedenle de zaman zaman Hinduizme tepki olarak birçok yerel akım ortaya çıktı. Bunlar, Hinduizmin tepki oluşturan bölümlerini dışladılar, bazı uygulamalarını kabul ettiler ve aynı zamanda yeni öğretiler de ürettiler. Örneğin MÖ 6. yüzyılda Siddharta Gautama'nın kurduğu Budizm, Hinduizmin içinden doğdu, ancak Hinduizmden birçok konularda farklılıklar gösterdi. Gautama kurduğu bu batıl dini şekillendirirken kast sistemini reddetmiş, ama çilecilik (münzevilik) şeklinde tanımlanan yeni bir baskı sistemi öngörmüştü. Ayrıca Hinduizmin temelini oluşturan batıl karma ve reenkarnasyon inanışlarını da muhafaza etmişti. 

Caynizm (ya da Caynacılık, Jainizm) de Budizm ile aynı dönemlerde ortaya çıkan ve bu batıl dinle çok büyük benzerlikler taşıyan akımlardan biridir.

Caynizm toplumu sınıflara ayıran kast düzenine, Hindu kutsal metinlerinin bazı bölümlerine ve Hindu ritüellerinin büyük bölümüne karşı çıkan, ancak başka türde batıl ve sapkın inanışlar taşıyan dini bir harekettir. Caynacı geleneklerin tam olarak hangi dönemde çıktığı bilinmemektedir. Ancak araştırmalardan bu anlayışın Hindistan toplumunda asırlardır uygulanmakta olduğu anlaşılmaktadır. Bu dinin Hindistan topraklarında yerleşik hale gelmesi ve yayılması ise MÖ 500'lü yıllarda gerçekleşmiştir. Geçmişten beri var olan tüm Caynist inanışlar, Nataputta Vardhamana ya da Mahavira isimli savaşçı kasta mensup bir kişi tarafından bu dönemde biraraya getirilmiş, kendi kilisesi, rahip, rahibe ve münzevileri olan yeni bir din oluşturulmuştur. Günümüzde Caynizm Hindistan'ın en eski dinlerinden biri olarak kabul edilmektedir ve dünya üzerinde yaklaşık 4 milyon kadar Caynanın bulunduğu kabul edilmektedir.

Jainizm çok güçlü keşişlik ve çilecilik eğilimlerine sahiptir. En yüksekteki ideal Ahimsa'dır, yani her varlığa eşit saygı ve şefkat göstermektir. Jain Agamaları her yaşam biçimine büyük saygı gösterilmesini katı vejetaryen kurallarını, çileciliği, kendini savunurken bile şiddet uygulamamayı ve savaşa karşı olmayı öğretir. Jainizm sevgi ve merhameti yüceltir.

Jain metinleri uzun bir zaman dilimi içinde yazılmıştırlar. En bilineni ve kullanılanı Umasvati (veya Umasvami) tarafından kaleme alınmış Tatvarta sunta veya Gerçek(lik) Kitabı'dır.

Jainlerin çoğu vejetaryendir. Buradaki vejetaryen anlayışı modern vejetaryenlikten çok daha farklıdır. Şiddet karşıtlığı - şiddetsizlik temelinde yükselen bu vejetaryenlikle gereksiz şiddet veya zulüm ile elde edilen her türlü gıda yenilemezdir. Örneğin ortodoks Jain diyetinde çoğu kök sebzeler bulunmaz zira bunun gereksiz yere canlılığı yok etmek olduğuna inanırlar. Bir diğer sebep de tüm bitkinin yok edilmesini önlemektir; eğer elma yerseniz, ağaçları yok etmezsiniz ama eğer kök sebzeyi yerseniz tüm bitki köksüz kalır, yok olur. Soğan ve sarımsaktan da sakınırlar, zira bunların tutku yani öfke, nefret ve kıskançlık yarattığına inanırlar. Kurallara sıkıca bağlı inananlar gün batımından sonra yemez, içmez veya seyahat etmez.

Tüm bunlar aslında şiddete karşı olduklarındandır,en önemli ilkeleri ve en yüksek mertebeleri olan "Ahimsa" ilkesi nedeniyle her varlığa eşit saygı ve şefkat gösterirler. Şiddet uygulamazlar, onlar için bütün varlıklar ölümsüzdür, sonsuz bir ruha sahiptir ve her varlık kendinden sorumludur.  varlıkları, "henüz gelişmemiş olanlar"; "gelişme yolunda olanlar" ve "tekrar doğuş sürecinden kurtulup özgür hale gelenler" şeklinde üç aşamaya ayırırlar.  Mükemmel insan olma yönünde uğraşırlar, herhangi bir tanrıya inanmazlar, zaten insanlar mükemmeldir. Daha mükemmel olduğu düşünülen bir tanrı gereksinimleri yoktur.

Doğaya ve başka canlara bu kadar saygı dolu olan Jainler, tüm bunlarla belki de çelişebilecek bir yetkiye sahiptirler. Kendi canlarına kıyabilme yani intihar etme hakkı...  Jainler ölmeye karar verdikleri andan itibaren yeme, içme, cinsellik gibi ihtiyaçlarını ve alışkanlıklarını azaltmaya başlarlar. Hayatlarının son dönemlerini ölüm orucu yaparak geçirirler. Böylece hayattan vazgeçme sonucu kendiliğinden ölürler... Bu aynı zamanda çilecilik kuralını da destekler, çile çekerek ölen bu kişiler aziz veya azize ilan edilir.
OGÜNhaber