İllüminati – Süleyman’dan sonra orta dünya

(Retorica Herennium, 1308)
Kral Süleyman’dan sonra Yahudiler tapınağın içindeki değerli eşyaları ve tapınağın altında bulunan büyü kitaplarını bulmak için tapınağı kendi elleri ile talan ettiler. Bu birinci tapınak döneminin sonu oldu. Yahudi devleti Orta doğu üzerindeki gücünü aniden kaybetti. Babil devleti hariç tüm Ortadoğu kaos içine girdi. İsrail oğulları birbirine girdiler ve 10 kabileden oluşan grup Kuzeyde İsrail devletini kurdular, Yehuda ve Benyamin kabileleri de güneyde Yehuda devletini kurdular. Bu durum Yahudiler için sonun başlangıcı oldu. (Süleyman’dan sonra krallık ikiye ayrılır. Kuzeyde İsrail ve Güneyde Yahuda Krallığı oluşur )

Asur kralı V.Salmanasar (Akadça Selman-ı Asar) M.Ö 720 ‘li yıllarda kuzeydeki İsrail devletini ele geçirdi ülkeyi talan etti. Ortadoğu’da tekrar hakimiyeti sağladı. Salmanasar’dan sonra Yerine 2.Sargon geçti, Sargon güneyde kalan Yahuda devletine bir çok akın yaptı. Ortadoğu’da Asur hakimiyetini genişletti. Sargon ismi incilde bu şekilde geçtiği için bütün tarih kitaplarında adı Sargon olarak geçer.

Komutan Sargon’un ismi Akadça meşru kral anlamına gelen Sarrukhan’dır. J.R.R. Tolkien’in orta dünyanın önemli şehirlerini zorlayan büyücü kralının ismi ise Saruman’dır.

Güneyde kalan ve Kudüs’ü de içinde barındıran Yahuda devleti ise MÖ 586′da Babil Kralı Nebukadnezar (Akadça Bahtünnasr) tarafından yok edildi. Süleyman Mabedini ve Kudüs’ü yakan Nebukadnezar, Yahudilerin önde gelenlerini Babil’e sürdü. Buraya sürülen Yahudiler Babil dini ve kültüründen çok etkilendiler. Yaklaşık 3 yüzyıl önce Hz. Süleyman zamanında Babil’e iki melek (Harut ve Marut) gönderilmişti ve bunlar Babil’de insanlara büyü yapmayı öğretiyorlardı. Büyü geleneği toplumda o kadar benimsenmişti ki bazı kara büyüler Babil kralları tarafından yasaklanmıştı. Hz. Süleyman’ın büyücü olduğuna inanan ve Kudüs’teki tapınağı yerle bir eden bir kavim için bu ortam bulunmaz bir fırsattı. Babil’de geçirilen yıllarda Kutsal kitapları olan Tevrat’a eklemeler yaparak yada değiştirerek kitaplarını tahrif ettiler. Aynı dönemde başlayarak Talmud, Mişna kitapları yazılarak ve sözel olarak ta Kabala (Pratik Kabala yada büyü) gelişmeye başladı. Bu dönemde yazılanlar ve bizim Tevrat olarak bildiğimiz kitap adeta bir tarih kitabını andırmaya başladı. Bu kitaplarda sıklıkla Yahudilerin diğer milletlere yaptığı soykırımlar övgüyle anlatılır oldu. Kitaba eklentiler milattan sonra 2. Yüzyıla kadar sürdü.

Yahudileri Babilde’ki sürgünden Zerdüştlüğü resmi din olarak kabul etmiş bir kavim olan Persler kurtardı. Zerdüştlük her ne kadar günümüz Müslümanları arasında ateşe tapınmak gibi algılansa da ve Mecusilik olarak adlandırılsa da aslında tek Tanrı inancına bağlı bir dindir. İki dağ kavmi olan Persler (iranlılar) ve Medler arasında m.ö 2000 li yıllarda yayılmış, daha sonra tahrif edilmiş bir dindir. Zamanın Pers kralı Cyrus Babil’i yenerek kendi dinine yakın hissettiği Yahudilerin Kudüs’e dönmesine izin vermiştir. Tarih yaklaşık olarak m.ö. 530’lü yıllar olarak tahmin edilmektedir. Pers kralı Cyrus Yahudilerin devlet kurmasına izin vermiş ve Tapınağın yeniden yapılması için Yahudilere para bile sağlamıştır. Böylece 2. Tapınak dönemi başlamıştır. Yahudiler arasında Kral Cyrus, bir pers olmasına rağmen, çok sevilir ve kutsal kitaplarında adı bile övgüyle anılmaktadır. Tapınağı yeniden yaptıran Cyrus Yahudilerin Pers (İran) devleti içerisinde yayılmalarına da izin vermiştir. Bu nedenle İslamiyet öncesi dönemde İran kültürü Zerdüştlük ve Yahudi kültürü Musevilik arasında oldukça fazla alışveriş yaşanmıştır ve kültürler arasında yakınlaşma meydana gelmiştir. İslamiyet’e giren bazı Mecusiler daha sonra Şia’nın ve Aleviliğin bazı kollarına eski adetlerini yerleştirmeyi başarmışlardır. Bu sayede islamiyette bir çok Batıni (gizli, ezoterik, ruhban, içsel) mezhep ortaya çıkmıştır ve bu mezheplerin kökeninin Şia (iranlılar) olması da yabana atılacak bir durum değildir. Bu gün bile İslam tasavvufunun etkilenme noktası bu Batıni akımlardır. Bugün övülen ve geçmişte yaşamış tarikat ve tasavvuf büyüklerinin soyunu incelerseniz pers veya med kökene dayandıklarını rahatlıkla görebilirsiniz.

Kral Xerxes zamanında Yahudiler pers sarayında etkinliklerini artırmışlardır. Esther isimli bir Yahudi kızı üvey babası Mordechai aracılığı ile kralın gözdelerinden olmuş ve pers devletinin yönetiminde etkili olmuştur. Aynı dönemde Mordechai kralın yardımcısı olmuş, diğer yardımcı Haman’ı ve oğullarını katletmiş, Asur kökenli insanlara Esther’in talimatıyla büyük bir katliam uygulanmıştır. Xerxes, Esther’in her dediğini yapar hale gelmiş. O döneme göre oldukça büyük sayılabilecek bir insan kitlesi, yaklaşık 75 bin insan Esther’in emriyle katledilmiştir. Yahudiler bunun bir intikam olduğunu savunurlar, zira Davut’tan önce Yahudi kral Saul ve peygamber Samuel Amelika kavmine büyük bir kıyım yapmışlar, canlı hayvanlarını bile öldürmüşlerdir. Amelika kralı Agag’ı hamile karısının yanında katletmişlerdir. Hamile karısını da çöle aç susuz bırakmışlardır. Daha sonra bu kadından gelen soya Agegite denmiştir. Yahudilere göre Agegite’ler yüzyıllardır Yahudilerden intikam almaya çalışan gizli bir topluluktur. Hatta Agegit’lerin sembolünü swatikaya (Nazilerin sembolü) sarılı yılan olarak iddia etmektedirler.

Zaman zaman çalkantılar yaşansa da Perslerin himayesinde Yahudiler Kudüs civarı ve orta doğuda yayılmışlardır. Büyük İskender’in m.ö. 3. Yüzyılda tüm ortadoğuyu işgaline kadar rahat bir döenem yaşanmıştır.

İskender’den sonra Yunanlıların hakimiyetine giren Orta doğu’da tam anlamıyla yaşanan bir tek tanrılı din kalmamıştır. Yahudilik, Zerdüştlük, babil dini ve diğer pagan dinlerden etkilenirken, yunan çok tanrıcılığı bölgede etkisini artırmış, ünlü yunan filozoflarda aynı dönemde yaşamışlardır. Gnostik düşünce (Tanrıya tefekkürle ulaşabilme, ruhban düşünce, Batıni düşünce) toplumları etkisi altına almış ve bu dönemde insanlar manastırlarda düzenlenen özel ayinler ve meditasyon yoluyla Tanrıya ulaşmaya çalışmışlardı. İlerleyen yüzyıllarda Mani dini sahneye çıkacaktır ki bugünkü mason felsefesinin yapıtaşını oluşturacaktır. Mani dini de yine Zerdüştlük, Yahudilik ve Yunan paganizmi (çok tanrıcılık) gibi bir çok akımdan meydana gelmiş melez bir dindir.

Daha sonra Roma’nın bölgeyi işgal etmesiyle Yahudiler tekrar eziyetlere maruz kalmışlardır. Hz. İsa’nın gelmesi de durumu düzeltememiştir. Romalılar tapınağı tekrar yıkmışlar ve bir türlü uslanmayan Yahudileri gemilere bindirerek dünyanın dört bir tarafına göç ettirmişlerdir.
OGÜNhaber