Haoma'nın özelliklerinin çıkarılması için uğraşan uzmanlar sonunda bu bitkinin orijinal vatanının ve bazıları da en fazla ihtimal İran, Afganıstan bazıları Hindistan ve hatta Anadolu olduğunu açıkladılar, ama kati bir sonuca varamadılar.
Bu belirleme için bir çok aday vardı; bu şerbetçiotu olabilirdi o zaman gözlerini avrupa'ya diktiler.. Bütün benzer bitkiler incelendi incelendi ama hiçbiri Avesta’da anlatılan bitkiyle birebir uyuşmadı. En kuvvetli ihtimal tabiiki Pers topraklarıdır. Perslerin yaşam tarzlarının bir parçası olduğu da kesinlik kazanıyor.
Homa aslında Latince adı ephedra distachy bol dikenli küçük kırmızı çiçekleri olan Büyük bir bölgeye yayılarak yetişen bu bitkinin öz suyu keyif veren baş döndürücü bir özelliği olan bitkidir. Şarap veya arpa suyu ilave edilerek içilirdi.
Tarihde tanrıların iksiri olarak geçen Homayı önceleri sadece Sümer tanrıları içerlerdi daha sonra krallar rahipler de içmeye başladılar. Barış ve bereket içeceği denilerek halka Homa ikram ederlerdi.
Haoma kelimesi, İrani halkların ve Kurdi lehçelerin ilk yazılı kaynağı ve yine Avesta'dır. Tüm zamanlara rağmen etimilojik kaynağa erişme şansı vardır. Homa, Humeye, Humayûn kelimesinin Avesta'da olduğu gibi. Homa kelimesi’de tarihsel süreçte Farklı anlamlarda da kullanılmıştır. Örneklendirecek olursak İrani, Kurdi dillerde Bey, Beg kelimenin kökeni tanrı (yaratıcı) olmasına rağmen en son dönüşümde ise ünvan olarak kalmıştır ki bu kelime şimdi bile avrupa dillerinde ki God, Gott, Boga kelimesiyle aynı köktür.
Hakkındaki bilgileri hintlerin rig vedaları ve iranlıların avstlarından öğrendiğimiz, 4000 yıl kadar önce Hindistan'dan İran'a kadar uzanan bölgede yaşayan toplumların dini törenlerinde ritüellerde kullandıkları halusinojen içecek. Hintliler tarafından Soma, İranlılar tarafından haoma olarak bilinir. İçeceğin hazırlanmasında amanita muscana ve peganum harmala gibi psikoaktif bitkilerin kullanıldığı tahmin edilmektedir.
Homa günümüze kadar gelmiştir ama tip şekil değiştirerek... Sümerler dinsel ritüellerinde bu bitkinin ezilerek çıkarılan suyu bir kaba konur dinsel ritüelin başlangıcında bir yudum içilirmiş, bunun adı ölüm suyudur, o bir yudumu içince ölmüş olursun, ritüelin sonunda yine bir yudum içersin bu ebedi hayat ölümsüzlük suyudur.
Günümüzde Alevi cemlerinde küçük değişikliklere uğramış şekilde hala uygulanmaktadır, tabi homa bitkisi olmadığından üzüm suyu kullanlmaktadır. bunun başka yorumu vardır...
Peygamberimiz Muhammet miraçtan dönerken bir yapının önünden geçer içeriden sesler gelmektedir merak eder kapıyı çalar "kim o "derler "ben peygamber nebi Muhammet" der, içeriden "burada peygamberlere yer yok, git yoluna" derler.
Muhammet ayırılıp giderken içinden bir ses git ve ben muhammedim de der. bu kez yine gider kapıyı çalar ona sorarlar kimsin diye o da ben allahın kulu muhammedim der kapı açılır. içeri girer "kimsiniz" der "bizler kırklarız" derler muhammet onları sayar 39 kişidir "kırkıncı nerede diye sorar" "o Selmandır ve Pars ülkesindedir derler... aradaki diğer mevzuları geçeceğim... Selmanı farisi muhammede "sen gerçekten nebi ise şu üzüm tanesini kırkımıza paylaştır" der.
Muhammet o üzüm tanesini birbardakta ezerek suyunu çıkarır ve kırkına paylaştırır.. Cem töreninde dağıtılan bir yudum üzüm suyunun kökeni hernekadar Sümerlerden gelmiş olsa da islamda böyle bir elbise giydirilmiştir.