Asurlu Şamiram (Semiramis) ve Ara

Heredot’un anlatımına göre M.Ö: 810 larda doğmuş Annesi onu sahildeki kumrulara emanet etmiş ve ait olduğu göle dönmüştür.Semiramis: “kumrudan gelen” demektir.

Semiramis, bu sefer sırasında bölgenin hâkimi olan “Ara” adında genç bir Ermeni krala gönlünü kaptırır. Ona evlenme teklif eder, eğer kendisiyle evlenirse ölen eşi Kral Nebukadnezar’ın sahip olduğu herşeye onun da sahip olacağını söyler. Ya da kendisiyle beraber olup isteklerini dindirdikten sonra paha biçilmez armağanlarla ülkesine geri dönebileceğini belirtir. Ancak güzel Ara’nın zaten Nivart adında bir karısı ve çocukları olduğundan bu teklifi reddeder. Bunun üzerine çok öfkelenen şehveti ile ünlü babil kraliçesi komutanlarına emir vererek Ara’nın canlı olarak ele geçirilmesini ister. Savaş devam etmektedir. Semiramis’in kuvvetleri son bir saldırı ile tüm bölgeyi ele geçirirler. Ancak son saldırı sırasında Hükümdar Ara da öldürülür. Haberi alan Semiramis deliye dönmüştür, Aranın cesedini sarayına getirtir ve kıyafetlerini kendi askerlerinden birine giydirip halka “onun ölmediğini Tanrılarının Ara’nın yaralarını yalayıp iyileştireceğini” söyler. Halk da buna inanır ve ermeni isyanını bu şekilde bastırmış olur.Ancak Ara ölmüştür, aşkını yüreğine gömer, hemen dönüş emrini verir. Dönüş yolu üzerindeki bugünkü Van’a gelir. Van’ın zümrüt yeşili bağ ve bahçelerini, Van Gölü’nü çok beğenen Kraliçe’nin en fazla dikkatini çeken yeşillikler arasından göle doğru uzanan heybetli bir kaya parçası olur. Ara’nın hâtırasına bu kayalık üzerinde bir kale inşa ettirmeye karar verir. Kısa süre içersinde kale yapılır, eteğinde şanına uygun bir şehir kurulur. Şehrin adını da “Şamrangerd” koyarlar.
 
Aradan yıllar geçer. Ara’nın acısıyla yanan yürek, bu defa da sıla hasretine yenik düşer. Memleketine dönmeye karar veren Kraliçe Semiramis, kaleyi ve kurduğu şehri “Van” adındaki bir komutanına bırakarak ülkesine döner. Şehrin bugünkü adının bu komutandan geldiği rivayet edilir. Semiramis’in ordusu gün gün zayıflar ve yenilgilere uğramaya başlar. Halk köylülerin başına geçen bir savaşcının varlığından söz açarlar. Yakışıklı bir cengaverdir kendisi ama yüzünü gören hiç olmamıştır. Semiramis onunla tanışmak ve ona ülkeyi birlikte yönetme teklifi etmek ister. Ancak bu güzel yüzü elleri arasına alıp gözünün içine baktığında onun çöle gönderdiği oğlu Ninyas olduğunu anlar. Ninyas da annesini öldürme ve ülkeye tek başına hakim olma hayalleri kurar. Semiramis'in her öğleden sonra bahçeye çıkıp ağaç gölgeleri altında uyuduğuna bakıp onu bu sırada bıçaklamayı planlar. Ancak her yeltenişinde Semiramis'in onun yanına geldiğini hissedip uyanması yüzünden amacına ulaşamaz.Semiramis Tanrılarınla; "Ben herhangi bir kadın değilim. Sizin çocuğunuzum, bu yüzden herhangi bir kadın gibi ölmem.." diyerek tartıştığı da duyulmuştur.

Bir sabah güneş rahipleri onun balkonunun altına sabah duasını okumak için gelirler. "Ey ışığın kaynağı!. Ey ısıyı ve rahatlığı veren! Ey hem zalim hem müşfik olan!. Hükümdarlar hükümdarı!. Kraliçe de seni bizimle birlikte selamlar.." dediklerinde her zamanki gibi onun çıkıp duaya iştirak etmesini beklerler ama Semiramis görünmez. Balkonun duvarına tünemiş bir kumru görürler sadece. Gökte onu bekleyen başkaları da vardır sanki. Ve kumru az sonra uçup gider. Sarayın bütün odalarını altüst edip kraliçeden iz bulamayan saray halkı onun aslına dönüp göklere yükseldiğine inanırlar.
OGÜNhaber