Ben yerli otomobilden, Kanal İstanbul'a, Libya'ya Asker sevkiyatına kadar tüm gelişmeleri yakından takip ediyorum ve bana kızanlar olacak olsa da, yapılması gerekenlerin bunlar olduğunu düşünerek hükümetin 'bu' politikalarını destekliyorum.
Aslında şahsi düşüncem, "Aile" tümünden daha önemli.
Biz konumuza gelelim.
"Yanlış teşvik yuva yıkar" dedim başlıkta.
Bu konuda da kızacaklar olabilir.
Hükümetin desteklemediğim ve bence yukarıda kısaca bahsettiğim politikaların dışında yanlış bulduğum çok önemli bir konudan bahsedeceğim.
"Aile"
Evet aile toplumun en önemli yapı taşıdır.
Aile doğru konumlanmazsa maalesef üzerine inşa edilen her şey yanlış devam eder. Gömleğin düğmesi baştan yanlış iliklenirse sonrasında düzeltmen mümkün olmayabilir. Ak Parti iktidarının en büyük yanlışlardan birisi işte bu konuyla alakalı.
"Ev hanımlarını iş hayatına teşvik etmek"
Yanlış anlaşılmasın, kadınlarımızın çalışmasına karşı olduğum için değil, ev hanımlığı yapmak isteyen kadınlarımıza saygımızın olmadığını düşünerek bunları söylüyorum.
Örneğin çalışan kadına bakıcı yardımı yapmak yerine, evinde çocuğuna bakmayı en önemli görev olarak kabul eden ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle çalışmaya zorlanan ev hanımlarımıza destek verilmesi gerektiğinden bahsediyorum.
Evinde çocuğunu büyütmek isteyen insanların sayıları hiç de az değil. Hükümet AB uyum yasaları çerçevesinde kadın istihdamını teşvik ediyor ancak!
Bizim ecdadımızın şanlı zaferleri analardır.
Evlatlarının ilk öğretmeni,
Alimi,
Hocası,
Muallimi,
Hemşiresi,
Doktoru,
Arkadaşı… böyle uzar gider bu liste.
Peki, çalışan annelerin evlatlarını kim yetiştiriyor?
Onlar anneden alması gereken sevgiyi, sıcaklığı, samimiyeti, terbiyeyi kimden ve nasıl alıyor?
İşin bir de ekonomik boyutu var tabi.
Mesela çalışan bir kadın ekseriyetle bir kişiye bakar,
Çalışan bir erkek ortalama beş kişiye bakar.
Geçen aylarda bir araştırma sonucu okumuştum. Gelişmiş ülkelerde kadınlar iş ve kariyer yerine aileyi tercih etmeye başlamışlar.
Az gelişmiş ülkelerde ise kadınlar kariyeri aileye tercih ediyorlarmış. Gelişmiş ülkelerin kadınları kariyerin mutluluk getirmediğini gördükleri için evlerini tercih ediyor olmalılar.
Bilinçsiz, plansız, programsız yapılan kadın istihdamı sayesinde evlerine ekmek götürmekle yükümlü olan aile babaları, eş adayları işsiz.
Aile babalarının durumu; "maddi zorluklar nedeniyle yuvasının yıkılmasına engel olamıyor, çaresiz. Bunalıma girenler, intihar edenler" vs.
Eş adayı erkeklerimizin maalesef büyük çoğunluğu sadece aday, bir kısmı aday bile olamıyor. Zira "o" çalışması gerektiği yerde çalışamıyor…
Kadınlarımız tabii ki çalışmalı,
Okumalı,
İstihdam edilmeli.
Ancak isteyen, buna talip olan kadınlarımız istihdam edilmeli.
Evde kocası işsiz kaldığı için TYP'den çalışmak zorunda kalan kadınlarımıza bir bakın. O kadınlarımızın büyük çoğunluğu aslında oraya ait değilken, yanlış teşvikler o kadını evinden ayırıp istemediği iş hayatına itiyor.
Tabii her koşulda çalışmak isteyen kadınlarımız da var. Böyle düşünen ve böyle isteyen hanım kardeşlerimize benim bir şey söylemek haddim değil. Konunun bu kısmını bir kadın hocamıza havale ediyorum. Yazımı uzatmak niyetinde de değilim.
Yazımın sonuna Sema Maraşlı'nın konuyla ilgili makalesinden bir bölüm koyuyor ve bir dahaki yazımda görüşmek duasıyla, diyorum.
"Sema Maraşlı: Çalışan bir kadın ya da çalışmaya niyet eden bir kadın şu soruları kendine sormalıdır?
"Çalışmam gerekiyor mu? Neden çalışıyorum? İhtiyaç için mi lüks için mi çalışıyorum?"
"İhtiyacım olmadığı halde çalışarak bir erkeğin işsiz kalmasına sebep oluyor muyum? Ben daha lüks yaşamaya çalışırken bir erkeğin çocuklarına ekmek götürmesine engel oluyor muyum? İşsizlik ve borçlar yüzünden ailesinin yüzüne bakamayan cinnet geçiren, canına kıyan ya da çocuklarını öldürüp intihar eden erkeklerin haberleri gazetelerin üçüncü sayfasında yer alıyor fakat nedense pek kimse ilgilenmiyor. Erkeklerin işsiz kalmasında daha lüks yaşamak için çalışan kadınların payı ne kadar bunları bir mümin olarak düşünmemiz lazım.
"Yaptığım iş yaratılışıma uygun mu? Bana maddiyatın yanında manevi olarak katkısı mı var yoksa maneviyatıma zararı mı var? Kadının yaptığı iş ve çalıştığı ortam çok önemli. Kadınlar erkeklerin yapacağı güç veya otorite gerektiren ya da matematiksel zeka gerektiren işlerde çalışıyorsa erkekleşmeye başlıyor.
Masa başı işlerde erkeklerle sürekli aynı ortamlarda bulunan kadınlar ve erkekler arasında duygusal bağlar kolay gelişiyor, bu da aldatmalar ve boşanmalara sebep oluyor. Kadın çalıştığı iş ve ortamda manevi kayba uğruyor mu? Bunun muhasebesini iyi yapmalı.
"İş hayatı beni nasıl etkiliyor?" Her gün yorgun musunuz? Tahammülsüz ve sinirli misiniz? Kendinizi tüketmek üzeresiniz dikkat. Kazandığınız bütün paraları harcasanız sağlığınızı tekrar getiremezsiniz.
"İş hayatı evlilik hayatımı nasıl etkiliyor? Çoğunlukla eşinize güler yüz gösteremeyecek kadar yorgunsanız, yaptığınız işleri onun başına kakar gibi yapıyorsanız, param var diye bir de evde reislik yapmaya çalışıyorsanız evliliğiniz tehlikede demektir. Para mı evlilik mi tercih yapmanızın zamanı geçiyor olabilir.
Bazı çalışan kadınlar "Kadın kazancını kocasına vermek zorunda değil." deyip aile bütçesine katkıda bulunmuyor. Kadının çalışması hiçbir şekilde eş ve anne rollerini etkilemiyorsa parası kendinin olsun, diyebiliriz.
Çocuklarıma annelik yapabiliyor muyum? Çocuklarınızla yeterince ilgilenmiyorsanız, yorgunluk sebebi ile onlara karşı sabrınız yoksa çabucak bağırıveriyorsanız onların küçük dünyalarında büyük yaralar açıyorsunuzdur.
Çocuklarınız siz olduğunuz halde annesiz gibi mi büyüyor, duruma bir bakın. Hele bir de onları siz çalışırken ehil ellere teslim etmiyorsanız durum daha kötü. Yavrunuzu bütün gün para için size güler yüz gösteren fakat çocuğunuzun masum dünyasını karartacak sert ve katı kalpli insanların ellerine mi bırakıyorsunuz, iyi bakın. En iyi bakıcı bile annenin yerini tutmaz unutmayın. Çalışıyorsanız bile en az bir beş yaşına kadar ara verip çocuğunuzu kendiniz büyütmeye çalışın.
Şunu kabul etmek lazım ki tam mesai çalışmak kadın yaratılışına uygun değil. Kadınların özel dönemleri var, sancıları var, huysuzlukları var, hamileliği var, doğumu var, süt vermesi var. Bütün bunları görmezden gelip özgürlük adına feminizm adına kadınları erkeklerle yarıştırmak öncelikle kadınlara yapılan büyük bir kötülüktür."