İdlib, Azez ve İHH, büyüksün Türkiye

Öncelikle şunu belirtmeliyim, "Allah kimseyi devletsiz bırakmasın ve kendinden başkasına el açtırmasın"

Devlet…
Evet devlet büyük nimetmiş.

Kastamonu'dan 14.02.2021 Perşembe günü Hatay Reyhanlı'ya gitmek üzere yola çıktık.
Yaklaşık 9,5 saatlik bir yolculuğun ardından Reyhanlı'ya ulaştık. Hatay'ın Reyhanlı ilçesinde savaşın yetim bıraktığı 990 Suriyeli çocuğun kalabileceği dünyanın en büyük "Çocuk Yaşam Merkezi"inşa edilmiş.
Duygulandım.



Hiçbir şey eksik bırakılmadan, her şey düşünülerek yapılmış bir köy…
O gece orada kaldıktan sonra, Cuma günü İdlib'e doğru yola çıktık.
Gümrük kapılarının hemen sonrasında koca bir lojistik merkezine ulaştık.
Suriye'ye giden yardım malzemelerinin bir kısmı bu merkezden sevk ediliyor.
Bu arada İHH orada çok iyi ve sağlam teşkilatlanma kurmuş.
Buralarda ihtiyaç sahibi insanlar çalıştırılıyor…
Neyse, sınır kapısını detaylı bir güvenlik önlemi sonunda geçerek İdlib şehrine doğru seyahatimiz başladı.
Aradan yıllar geçmesine rağmen savaş sanki devam ediyor gibi.
Sürekli kontrol noktaları ve her güvenlik noktasında ayrı bir izahat…
Kimse kimseye güvenmiyor.



İdlib'de kurulan pirket evlerin olduğu bir yetim köyüne ulaştık.
Çocuklar, anneler ve evler…

Evet burada herkes yardım bekliyor. Çocuklar ayaklarında çorapları bile olmasa da her şeyden daha habersiz. Bizim oraya gidişimizle büyük mutluluk yaşadılar. Onlara hediye verdiğimizdeki yüzlerini görseydiniz eminim siz de göz yaşlarınıza hâkim olamazdınız…

Burada 180 çocuğun ders gördüğü belki 20-25 metre kare bir oda, odada sadece yerde ince bir kilim, ders notları ve yazı tahtası.
Buradan çıktık İdlib'de bulunan çadır kentleri, İHH'nın adak ve kurban kesim yerlerini ve giyim mağazalarını gezdik.
İnsanlara tekstil ürünlerini paketleyip vermek yerine, oluşturdukları bir mağazadan alışveriş yapar gibi almaları sağlanmış. Sosyal hayata katılmaları açısından çok önemli bence.
İdlib incelemelerimiz göz yaşları ve Türkiye'nin orada olduğunu, belki de devlet mevhumunu o insanlara hissettiren tek ülke olduğunu görünce çok gururlandım, iftihar ettim…
Ecdat nasıl gittiği yeri mamur etmiş ise onun devamı olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti de aynı şekilde yaraları sarıp, oraları mamur etmiş, elhamdülillah…
Ve Reyhanlı'ya akşam saatlerinde geri döndükten sonra, aynı gün Gaziantep'in Kilis ilçesine hareket ettik.
O gece Eğitim-Bir-Sen Kastamonu Şube Başkanı Orhan Sancaktaroğlu hocam ile aynı odada kaldık ve saat yaklaşık 4'e kadar sohbet ettik, günü ve İdlib'i değerlendirdik.
Ve sabahın ilk ışıklarıyla önce sabah namazı, ardından kahvaltı ve nihayet Azez seyahatimiz başladı.
Cilve gözü sınır kapısından Azez'e geçtik. Sınırın hemen dibinde İHH'nın yine bir lojistik merkezine girdik ve hemen lojistik merkezinin dibinde bulunan çadır kent gördük.
Burada bize Azez'i ve İHH faaliyetlerini anlatan Zonguldaklı Samet kardeşimiz, aynı zamanda bize rehber de oldu.
Buradan da araçlarımızı değiştirerek Azez'in daha içlerine, hayatın daha zor ve çetin olduğu bölgelere doğru hareket ettik.
Araçta bulunanlara Samet, İHH Karadeniz Bölge sorumlusu Bekir bey, İHH Kastamonu sorumlusu ve Kafile sorumlumuz Kadir Horuz ve yine o bölgede işleri organize eden Selim bey bizlere birçok şey anlatıyor olsa da, biz durumun vahametini gördükçe belki de duymuyorduk. Gözlerimiz buğulu, kafamızda bir uğultu…
İçeride ilk olarak, Azez'de, o haberlerde gördüğümüz yağmur yağdığında sular altında kalan 500 bin kişinin yaşadığı çadır kente gittik.

Şöyle bir gözünüzün önüne getirin,
Bir vadide 500 bin çadır…



Buraya giderken bir çöp yığını gördük ki, içler acısı. Abartı olabilir belki ama küçük bir baraj kadar var belki de.
Sonrasında İHH'nın yaptığı Uluslar Arası Şam Üniversitesine gittik.
Burada yüzümüz biraz güldü.
Bir üniversite ve yurt binaları…
Eğitim devam ediyor ve çocuklar okuyorlar.

Burada Üniversite Rektörü ve Genel Sekreter Yardımcısı ile biraz sohbet ettik. Neredeyse bütün dallar var ve hedeflerinde Tıp Fakültesi de var.

Buradan Ana Okulu'na gittiğimizde ise çocuklara ne kadar önem verildiğini gördük.
İHH sadece yardımlarını battaniye, gıda, tekstil vs. olarak yapmıyormuş, bunu da gördük.
Burada çocuklara eğitim, kadınlara kurs, hastalara ilaç ve sakat kalan yaklaşık 500 bin insan için Ortez Protez uygulama merkezleri ile hizmet veriyor.
Halk Eğitim merkezinde kadınlar çeşitli ürünler yaparken, yaptıkları bu ürünleri aynı zamanda satıyor da. Yani hayatın içine dâhil edilmişler.
Günlük yaklaşık 50 bin kişiye yemek çıkartılıp dağıtılıyor.
Kilis'de bir yemek ve ekmek fabrikası kurulmuş.
50 bin kişiye yemek, 180 bin ekmek günlük kapasite ile çalışan, çok modern ve ter temiz iki güzel tesis.



Yemek dağıtımına katıldık ve orada insanların çaresizliğine şahit olduk.
Burada 70-80 yaşlarında bir amca ile karşılaştık,
Yemek almak için bekliyordu.
Muhammed amca, Türkmen.
Türkçeyi çok güzel konuşuyor.
Halepli olduğunu ve savaşın ardından ailesiyle birlikte Türkiye'ye geldiklerini, sonra Halep'te halletmesi gereken işleri olduğu için tek başına Halep'e geldiğini ve kapıların kapanması sonucunda Azez' de 3 yıldır tek başına kaldığını anlattı ve son sözü; "Burada hayat çetin" oldu.

Kelimeler bitti, söylenecek söz kalmadı…

Ebed Müddet varol Türkiye Devleti, Hizmetleriniz daim olsun İHH İnsani Yardım Vakfı, Allah sizden razı olsun tüm hayır severler.

Bizi buraya davet eden Kastamonu İHH ve orada yol arkadaşlığı ettiğimiz Amasya Genç İHH ve bizi ağırlayıp her şeyi organize eden Selim bey ve Samet Kardeşimiz başta olmak üzere, yol arkadaşlarımız, Kadir Horuz, Orhan Sancaktaroğlu hocam, Aziz bey, Fatih Horuz, Yılmaz bey ve İbrahim Kardeşime teşekkürü bir borç bilirim…

Benim tüm ön yargılarım gitti.
Sizin de gidip görmenizi dilerim, her şey açık ve şeffaf orada.

Sağlıcakla kalın…

OGÜNhaber