Adını yazmış olduğum şirketin isim, amaç, kapsam ve sonuçlarını bizzat ben tasarladım. Nasıl bir kumpas içinde olduğumuzu ve bu tehlikeli durumdan nasıl kurtulabileceğinizi adım adım anlatacağım.
Planlamış olduğum şirketimizin hedefi gelen büyük tehlike dikkat çekme ve Türk tarımını kurtarma projelerinden sadece birisidir.
Maalesef Türkiye'de işler şu şekilde yürümektedir. Çiftçilerimizin birlik olamaması, kooperatifleşme sürecindeki zorluklar, çok başlılık, bürokrasi ve daha birçok sorun tarlada üretilen 1 kilo domatesin çiftçimizden 10 ila 30 kuruşa gasp edilme sürecini tetikler.
Bu acı tablo tarladan lojistik işi yapanlar başta olmak üzere hallerdeki rüsüm vergileri ve kabzımal eline düşen meyve ve sebzelerimize, pazarcı ve market esnafının da %100 kar koymasıyla tarladan 10 kuruşa çıkan domatesi 4 Türk lirasına tüketiciye sunmaktadır.
Tröst nedir: Herhangi bir sektörde tekelleşmiş 5 -6 büyük üretici Holding'in ortak paydada hareket ederek hedef ülkeyi silahsız işgal etmesinin adıdır. Burada en büyük hedef bereketli Anadolu topraklarıdır. Çünkü ülkemizin bulunduğu fiziki yapı tüm Asya ve Avrupa'nın ortasında kaldığı için daha az lojistik demektir. Bu da daha fazla kar demektir.
Burada tehlike şuradan kaynaklanmaktadır. Ülkemizde geçtiğimiz aylarda kanunlaşan kamu arazilerinin kiralanması ve satışı, ABD'de faaliyet gösteren ve dünya tarım ticaretini elinde bulunduran şirketleri harekete geçirecektir.
ABD tandanslı bu tröstler (ADM, BUNGE, LOUİS DREYFUS, GLENCORE ve CARGİLL) dünya tahıl piyasasının %75'ini diğer gıda ürünlerini ise neredeyse tamamını yönetmektedir. Bu tarım teröristi firmalar GDO'lu gıdalar ile canımızı okumaya geliyorlar.
Peki Türkiye'de bunun için nasıl bir önlem düşünülebilir?
Konu ile alakalı hayata geçirmeyi düşündüğümüz şirket modeli A.Ş. dir. Çok ortaklı 500 bin TL sermaye ile kurulma aşaması tamamlanabilecek bu şirketin çalışma prensibi tohumdan başlamaktadır. Önce kamu arazileri ve üretici çiftçi ile uzun soluklu anlaşmalar yapılacak yerli tohumla beraber kendi çiftliğimizde kırmızı solucan gübresi üretimi yapılmalıdır. Neredeyse sıfır zirai ilaç mantığı ile yapılan üretimde hedef çok daha doğal gıda üretmektir.
12 büyük ilde kurulacak sisteme göre İOS ve Android sipariş sistemleri yaptırılıp 444'lü telefon ve sosyal medya hesapları ile satışa başlanacaktır. Burada hedef sizi herhangi bir apartmanın 4. katından arayan vatandaşa yıkanmış, mumlama zehrinden arındırılmış, paketlenmiş, çürükleri ayrılmış meyve ve sebze ürünlerini kurye ile eve teslim etmektir. Hem de pazar fiyatına ve kredi kartı ile ödeme kolaylığıyla.
Sanal pazar teknolojisi ile 21. yüzyılda özellikle gıda sektöründe yerimizi almalıyız. Eğer 12 büyük ilde bu şirket modelini hayata geçirebilirsek ABD'li tarım teröristlerini ülkemize girmeden bertaraf edebiliriz.
Torku tipi milyon ortaklı kooperatif değil iki veya üç yatırımcı ile harekete geçebileceğiniz bu sistem sayesinde hem mevcut çiftçimizi hem de boşta duran, ekilmeyen kamu arazilerimiz üzerinden katma değer üretebiliriz.
Ayrıca doğal olarak ürettiğimiz ürünlerden ayıklanan çürük meyveler gübreleme tesislerimizde değerlendirip (win win) kazan kazan mantığı ile sıfır emisyona çevirebiliriz.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün örnek aldığım sözlerinden biri olan 'Köylü milletin efendisidir.' düsturuna uygun hareket etmemiz dileğiyle bir sonraki yazımızda buluşmak üzere hoşça kalın.
Ya istiklal ya ölüm...