Yazıklar Olsun...

Güzel yurdumla ile ilgili güzel şeyler yazmak üzere oturdum bilgisayarımın başına. Masamda küçük kağıtlara yazdığım yığınla notlarımı, saatlerdir karıştırıp duruyorum. Tam yazacak bir şeyler bulurken telefonlar geliyor. Ama gelen telefonlardan hep güzel yurdumda yaşanan çirkinlikler anlatılıp, kafamda da bu çirkinlikler düğümlenince, ülkemdeki güzellikleri düşünemiyorum. Zaten ''ülkemde artık güzellikleri güzellikleri düşünmeye fırsatım olmuyor''diye kendi kendime söyleniyorum. Yaşanan çirkinliklerden, ''Kanlı Cumartesi'' olarak hafızalara kazınan, Galatasaray-Fenerbahçe derbi maçı, Türk spor tarihinin en kötü gecesi olarak tescillendi. Gazeteci-Yazar Hıncal Uluç ağabeyim Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde bu utanç gecesini anlatırken ''Bir Galatasaraylı olarak çok utandım.19 Mayıs 2007 gecesinden bu yana kimselere (Ben Galatasaraylıyım) diyemiyorum'' ifadesi, bir Galatasaraylının kullanması gereken en güzel ifade diye düşünüyorum. Bu maçtan dolayı, statlarda yaşanan çirkinlikler üzerine, ben de Hıncal ağabeyimin sözlerine benzer ifadeler kullanacağım. Kaldı ki ben de bir Fenerbahçeli olarak, maçlarda yaşanan çirkinlikler ve kullanılan ifadelerden dolayı, '' Fenerbahçeliyim'' diye göğsümü gere-gere haykıramıyorum. Fenerbahçe sevgisini ''Babadan oğula geçen bir miras gibi''oğluma bırakırken kendime, ''Acaba yanlış mı yapıyorum'' diye soruyorum. Yüce önderimiz Atatürk'ün gençliğe armağan ettiği  Atatürk'ü anma ve19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı'nda yapılan olaylı derbi maçı ,Kadıköy'de Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu stadında yapılsaydı ve bu olaylar yaşansaydı, doğacak tepkilerin nasıl olacağını, benim gibi Fenerbahçe taraftarlarının da inceden inceye düşünmeleri gerektiğini sanıyorum. Bana sorarsanız, bırakın ''Fenerbahçeli olduğumu söyleyemiyorum'' ifadesini, kesinlikle ve kesinlikle bir Fenerbahçeli olarak takımımı desteklemeyi bırakıp, Fenerbahçe taraftarlığından istifa ederdim. Nimet olan ve onun için savaşlar çıkarılan suyu, oturmayı hak etmedikleri tribünlerden sahaya taş gibi fırlatan kişiler, o fırlattıkları suları Nijerya'ya gönderseler, bence insan olmanın erdemini yaşarlardı.. Sadece yapılan bu insanlık dışı davranışlar karşısında şu sözleri söylemek istiyorum: ''Yazıklar olsun. Mustafa Kemal Atatürk bu günü görseydi, bu bayramı gençliğe hediye ettiğine üzülürdü herhalde'' Geçen gün gazeteye bir telefon gelmiş. Benimle görüşmek isteyen kişi, gazetede olmadığım için numarasını bırakarak aramamı istemiş. Gazeteye geldiğim zaman bırakılan cep numarasını aradım. Telefondaki bey reklam vermek istediğini, reklam vermeden önce gazetemizin yayın politikasının ve görüşümüzün ne olduğunu sordu. Ben de kendisine gazetemizin reklam departmanındaki arkadaşlara kendisini aratacağımı söyledim. Ama telefondaki kişi devamla ''Sizin geçen haftalardaki köşe yazınızda Atatürkü islamı seven, imamlarla hoş muhabbeti olan ve islam dostu olarak tanıtmanız beni rahatsız etti. Bu çizginizi değiştirirseniz size büyük reklam veririz'' diyerek damarıma bastı. Ben de kendisine ''Biz Atatürkçüyüz ama putperest değiliz, dindarız ama dinci değiliz, solcuyuz ama komünist değiliz, sağcıyız ama faşist değiliz''diye cevap vererek, kendi düşüncesindekilerin her zaman bu ülkeye zarar verdiklerini söyledim. Ayrıca köşe yazımdaki görüşlerimden bir endişesi ve şikayeti varsa, savcılığa başvurabileceğini belirterek, yol da gösterdim. Ayrıca telefondaki şahısa son sözüm şu oldu.''Sana da ve senin gibi düşünenlerede yazıklar olsun. Senin reklamın da bizden uzak dursun''


fyildirim@ogungazetesi.com.tr
OGÜN/27.Mayıs-02.Haziran.2007/Sayı:22
OGÜNhaber