Mustafa Kemal Atatürk'ün manevi kızı Ülke Adatepe'yi trafik kazasında kaybetmemizin ardından bazı köşe yazarlarının ifade ettiği gibi evet kimse vefada bulunmadı.
Esasında sözün özünü şu ifademle tescillemek isterim; “Sağlığında Ülkü Adatepe’ye Atatürk’ten dolayı vefa göstermeyenler, vefatından sonra da göstermedi. Göstere, göstere cenazede yer alanlarda vefa için değil, gösteriş için oralardaydılar.”
Vefatından önce birçok kez sohbet edip, hatırını sorduğum Ülkü Adatepe ile evinde bir ay kadar önce yaptığım röportaj yukarıdaki ifademin nedenidir.
Evi tam anlamıyla bir müzeydi Ülkü Adatepe’nin…
Atatürk ile beraber gittiği yurt gezilerinin resimleri evin dört bir yanında insana geçmişe yolculuk yaptırıyordu…
Atatürk’ün çocukları ne kadar çok sevdiğini ispatlayan resimlerde Adatepe’nin atamız ile yurdumuzun dört bir yanını dolaştığını seyir ediyorsunuz o evde…
Atatürk ile özdeşleşen dairenin girişindeki kamera ve Atatürk portresi sanki müzeye girişin bir nişanı gibi gözünüze çarpıyor girerken eve…
Cenazeye gelen ve gelmeyen siyasilerin konuşmalarını çok dikkatli takip ettim. Lakin hiç söylendiği gibi şeyler yaşamadı. Son günlerinde memnun olduğu kişileri ve memnun olmadığı kişileri bana sırasıyla anlattı. Hatta bir siyasinin bir aracı kişi ile bir isteğine karşılık sarf ederek, ilettiği söz ile Adatepe’ye taktığı lakap, Ülkü Hanım’ı çok üzdüğünü olayı detaylarıyla anlatması ile öğrenmiştim.
Son günlerinde çok büyük çabalar harcıyordu, harıl harıl koşturması yaşamını daha lüks sürdürmek için değil, Atatürk’ü çocuklara anlatabilmekti.
Bu çabasına yardımcı olmayanlara kırgındı, birkaç ay önce bir Ak Partili belediye başkanı ve hanımı ile tanıştığında başörtülü hanımlarla ilgili algılarının değiştiğini de anlatmıştı bana…
CHP ile alakalı tespitleri de oldu, Atatürk’ün ölümü ile alakalı kafasındaki soru işaretlerini de tarafıma aktardı.
Yalnızca bir araba istedi, manevi babası ile anılarını çocukların yanına ulaşarak, aktarabilmek için…
Ama kimse oralı olmadı, Ülkü hanımla fikir anlamında farklılıklarım olabilir, aynı düşünce de, belki aynı payda da buluşamayabilirdik ama ben Ülkü Adatepe hanımefendiyi sevdim, çünkü o bir hanımefendi idi, o bir anne idi ve o beraber olduğu insanlara nazaran siyaset üstü düşünebiliyordu…
Ülkü hanım İstanbul’a da veda edecek, İzmir’e yerleşecekti…
İzmir’e yerleşmesi kısmet olmadı, Neden mi; “İstanbul onu çok seviyordu”
Vefatından önce onu umursamayanlar, keşke şimdi de umursamasalardı da, sapla saman birbirine karışmasaydı…
Bu sapla saman diyalogunu şu an kaleme almaya başladım ama yayınlamak için daha zaman var, tüm gerçekleri 3 maymunu oynayanların esas yüzlerini ortaya çıkarmak için kaleme alacağım.
Yazıyı yazmamın (2.8.2012) ardından yayına hazırladığım (26.12.2012) gün kaleme aldıklarım;
Değerli okurlarım bu yazıyı Ülkü Adatepe’nin vefatından bir gün sonra kaleme aldım, yani 2 Ağustos 2012 tarihinde yazdığım bu yazıyı bu yılın sonunda gazetedeki köşemde yayınlamayı uygun gördüm.
Sebebine gelince; O kadar timsah gözyaşları dökenler vardı ki! O kadar yapmacık kişiler midemi bulandırmıştı ki! Yazımda hakaret içeren sözcükler kullanırım diyerek yazımı yazıp, bilgisayarımın bir köşesinde olgunlaşmasını bekledim.
Ülkü Hanım Efendi’nin Başörtülü hanımlarımızla ilgili algılarını değiştiren belediye başkanımız ile hanımını merak edeceğinizi umarak, ismini açıklıyorum; “Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay ile Feride Yeniay”
Ülkü hanım bir Ak Parti’li belediye başkanından memnuniyetini belirterek, bu hayata veda edip, ebediyete intikal etti.
Ya memnun olmadıkları kimlerdi?
Kendisine Lakap takan Ak Parti’li bir yönetici ile CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na kırgın iken, ölümünden önce kendisinden keyif aldığı bir sosyalist belediye başkanının programlarda kendisini görmezden gelmesine de bir anlam veremediğini belirtmişti.
Esasında tüm detaylar gerçeklerde gizlidir ama detaylara giremediğimiz için tüm gerçekleri de aktaramıyoruz.