Şimdilerde ise cennet mekân Fatih Sultan Mehmet Han’ın açtığı çağ İletişim çağı ile kapandı. Fakat bu iletişim çağının abdestsiz ellerle açılmış olması, bu toprağın çocukların da kalıcı kaygıları beraberinde getirdi.
Özgüveni yüksek bir toplumuz, bu değerimizi, paranoyak senaryoları ile bozmaya çalışanların, çağın teknolojisi ve hukuk topuzunu pekiyi kullandıkları da aşikâr. Hukuk kültürümüzdeki düzensiz gidişimizi avantaja dönüştürmeye çalışan zevat; Avrupa’ya başka bize başka yaklaşımlarla hemen her alanda arsızca kendilerini göstermekten geri de durmuyorlar.
Şirketleri ile geliştirdikleri teknolojiler, Avrupa ülkelerinde daha hukuki ve hizmet odaklı olurken bu Coni Hans zürriyeti topraklarımızda sömürü odaklı hizmet işletiyor.
Peki, neyi sömürüyorlar?
Tabi zamanla birlikte emeğimizi. Kapitalist arzuların geliştirdiği hedefleri için hemen her şeyi reklam tuzakları için kullanmaktan ar etmiyorlar. Sadece reklamla da kalmıyor, küresel hedeflerini gerçekleştirmek ve algı yönetimini genelleştirmek için teknolojinin tüm imkânlarını kullanıyorlar.
Telgraf vardı... Tahta direkler üzerine gerilmiş teller ile giden mors harfleri, anlık iletişim ihtiyacımız için kullanılıyordu. Bu iletişim teknolojisi döneminde elbette ki istihbarat sorunlarımızın da odağı olmuştu. Hileli gönderilen mesajlar, istihbarat için yapılan dinlemeler ve hayal edebileceğiniz gibi daha neler neler...
Telefon ise hayatımıza gireli çok olmadı, eskiler bilirler santral üzerinden alınan randevuları, bakan tercihli hatları vs. Bilenler bilir de bu bakır kablodan da az çekmedik hani. Dinlenen hatlar, araya girenler, mahremiyetin zevali tapeler, telekulak çeteleri falan.
GSM büyük olaydı. “alo baba neredesin?” halkın belki en çok kullandığı cümle ve esprisi haline gelmişti. Öyle şirin de başlamamıştı. Koca koca cihazlar girmişti hayatımıza. Sonrası malum yılan oyunları, polifonikler, renkli top oyunları, hadi biraz sudoku, az daha küçült çakmak cebine de girsin, e tabi the Matrix heyecanı. 33k modemle tanış, 56k büyük nimet ve DSL derken ADSL, VDSL, Fiber vs. vs. vs.
Bir kere girmiştik İletişim Çağına…
Milenyum grisi ve tabi ki hızlı iletişimin daha da hızlanması arzularıyla ne olduğunu bile anlayamadan çağ dışı kalan geleneğimizle, ihtiyarlarımız.
Bölünmüşlük o ki nesli ikiye ayırdı;
Dijital Yerliler (1980 sonrası doğanlar) ve Dijital Göçmenler (1980 öncesi doğanlar)
Sosyalleşmek ve iletişim kurmak için interneti kullanan “yerliler” yeni teknolojinin de hemen uygulayıcısı olabiliyorlarken, “göçmenler” bu sonradan tanışmanın uyum ve öğrenim sorunları ile yüzleşmek zorunda kaldılar. Göçmenlerin iletişim ve gereçlerini kullanım amaçları, bilgi edinme ihtiyaçlarını giderebilmek üzere sınırlı kaldı. Bu bölünmüşlüğün içinde bir bölünme daha oldu ki onlara da Dijital Melezler diyoruz. Yeni duruma ve değişim sürecine alışmaya çalışırken geleneksel olandan da bir türlü kopamayanlar.
Televizyonun ne olduğunu ve nasıl çalıştığını dahi yorumlayamadan bu hız ile nesillerin zihinleri bölünüyordu. Süreç, geleneksel medya araçlarını teknolojinin bu dayatması ile yeni medya araçlarına zorunlu kılıyordu. İş bu ya ülkeler buna sahip olmak için kurumlarını harekete geçiriyor ve faydasıyla birlikte zararını da göğüslemek zorunda kalıyordu. Nam-ı Diğer İnternet’in peydah olmasıyla yerel bağlardan genel bağlara hasılı Genel Ağ kültürüne itilmiştik.
Yazımız fakülte dersine dönmeden meselenin hakikatine dönmemiz gerekirse;
Bu deneyim ve devinim sürecinde ülkemizin siyasal ve politik süreçleri ister istemez çağın evrim sürecini etkisi altında tutmuştur. Teknolojiyi geliştirenler dünyada söz gücü oluştururken, bizler onların eski teknolojileri ile süreç yürütmeye ve dahi çağın gerisinde kalmamaya çalışıyorduk.
Fakat artık durum çok daha farklı…
Dün telsiz hatlarımızı dinleyen terör ve destekçileri bugün bu imkânlarını kaybetmiş durumdalar. Zafer 3700, Aselsan’lı yiğitlerin geliştirdiği Kriptolu Milli DMR (Digital Mobile Radio) Sayısal Telsiz Sisteminin faaliyete geçmesi ile asayiş ve terörle mücadelemize belki de son 20 yılın en büyük katkısı sağlanmış oldu.
Ülkemiz teknolojinin takipçiliğinden, teknoloji üreticisi konumuna hızla yükselirken; son günlerde Whatsapp’ın yeni ve yanlı politikalarına karşı pek tabi ki güvenilir eller ile çok daha güçlü anlık mesajlaşma yazılımları da hayatımıza girecektir.
İletişimci kimliğim ile geçmişi ve şimdiyi analiz ederken; ülkemizin teknolojideki şahlanışı ve genç neslin heyecanı gurur gözyaşlarımızın kaynağı oluyor.
Çok hızlı ya da hızlı olduğumuzu söyleyemem, fakat istikrar ve millileşme çabamızın geleceğe ekilen en güzel tohumlar olduğunu söyleyebilirim. Yaklaşık 10 yıl önce naçizane raporunu oluşturduğum ve ilgililerle paylaştığım; Telsiz Terörü’nün son bulması, geçmişte attığımız tohumların hızlı olmasa da bugün filizlenmiş hali güven ve niyetimizin de hakikatidir.
Umarım ki heyecan, niyet ve millileşme arzularımıza “hız” katarak geleceğe yürürüz. Zira zaman iletişim kadar hızlı değil. Hızımızı zamana değil iletişimin hızına adapte etmeliyiz.
Beklenen “göründü bilgisinin” gelmesi temennisi ile…