Polonya İktidar Partisi PO Federal Milletvekili Wojciecha Ziemniak, Türkiye'ye gelmeden önce yıllardır dünya medyası bu güzel vatanı bize kötü anlattığından buraya geldiğimizde farklı bir Türkiye ile karşılaştık. Hem yaşam tarzımız hem konukseverliğimiz konusunda çok ortak yönümüzü fark ettik.
Dünya basını ve bizim medya organlarımız Türkiye'yi yanlış tanıttıklarını burada canlı canlı gördük. Polonya'ya döndüğümüz zaman gerçek Türkiye ile güzelliklerini ve samimiyetinizi anlatacağız'' diyerek konuşmuştu.
Her zaman Türkiye'nin yanında olacaklarını söyleyen Wojciecha Ziemniak, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için destek olacaklarının da sözünü vermişti.
Koscian Kaymakamı Andrzej Jecz, Belediye Başkanı Piotr Rszkiewicz, senatörler ve meclis üyelerinden oluşan Polonya'dan gelen heyetteki tüm misafirlerin Polonya İktidar Partisi Milletvekili Wojciecha Ziemniak ile benzer açıklamalarda bulunması dünya medyasının Türkiye üzerinde nasıl oyunlar sergilediğinin göstergesi olarak gözlemlemiştim.
Avrupa Türk İşadamları İşbirliği Konseyi işbirliğiyle Polonyalı siyasiler ve yöneticiler geçtiğimiz ay ülkemizin dört bir yanında resmi temaslarda bulunarak, ülkemiz ile ülke insanımızın sıcak kanlılığının farkına vararak bizi yakından tanıma fırsatı yakaladılar.
Bu hafta ise bu görüşmeler üst seviye de Polonya Başbakanı Donald Tusk ile Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan arasında yapıldı.
Türkleri dünya basınının anlattığının aksine sevgi dolu insanlar olduğunu öğrenmenin verdiği keyif ile Polonyalılar Başbakanımız ve beraberindeki heyeti Başbakanlık Kançılarya binasında kardeş ülke edasıyla ağırladılar.
Kançılarya binasında bir gazetecinin, ''Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ile Almanya Başkanı Angela Merkel, bir kez daha Türkiye'nin AB üyeliğine karşı olduklarını açık bir şekilde dile getirdiler. Sizce bu açıklamaları konjonktür el mi, yoksa yapısal bir düşünce mi?'' sorusuna, Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan; ''Ben bu iki liderin de açıklamasını her şeyden önce talihsiz bir açıklama olarak yorumluyorum.
Siyasette dürüstlüğe inanan bir insanım.
İkili, baş başa görüşmelerde ne konuşuyorsak, onun arkasında durulmasının gereğine inanan bir insanım.
Az önce değerli dostumun da ifade ettiği gibi AB müktesebatında ne varsa ve bundan önce AB'ye katılmış 27 ülkeye ne uygulandıysa, Türkiye için de aynı şeyin düşünülmesi gerekir'' Peki, Başbakanımızın vermiş olduğu bu cevap yeterli mi? Bence kesinlikle yeterli değil ama Başbakanlık koltuğunda denge misali bazı şeyler söylenemiyor bunun da farkında olanlardanım.
Müsaadenizle ben buradan söyleyeyim; Olmayacak duaya âmin diyerek çıktık bir yola... Bu çıktığımız yolda, AB kapısından içeri girme hayalimiz için, Özgürlük dediler, bu özgürlüğü bu vatanı seven vatandaşlar yerine vatanımızın düşmanı olanların maşaları kullandı ve tepemize çıktılar.
Ekonomik önlem paketleri dediler, kapitalizm adına ne var ise uygulamaya koyduk. Sosyal güvence denildi, çalışan üretenler çoğu konuda zorluk çekerken, bazı konularda sıkıntı yaratan bir paket ile devlete ciddi bir yük getirildi. Ve böylelikle vatandaşlarımız çalışmamaya ve yardım ile geçinmeye teşvik edildi.
Biz AB hayalimiz ile bize şart koşturulan uyum paketlerini uyumsuzluk adına bir bir uygulayarak, çok erken olan yaptırımlar ile hep zarar gördük.
MR. Sarkozy ve MRS. Merkel AB hayalimiz hayal olmaktan çıktı paronayak bir durum aldı. Biz hatanın neresinden dönersen kardır misali artık Türk Birliği yani TB için düğmeye basıyoruz. Ne oldu renginiz soldu...
CRA 18.Mayıs.2009 Pazartesi - 00:37:00