İnsana da, devlete de dost lazım

İnsanların, yaşamlarını devam ettirmeleri için sağlam dost ve dostlara ihtiyacı olduğu gibi ülkelerin de sağlam dost ve kardeş ülkelere her zaman gereksinimi vardır.

Dostluğu bir Türk atasözü ne güzel anlatmış;
"Dost sanma, şanlı vaktinde dost olanı… Dost bil, gamlı vaktinde elinden tutanı"

Ülkelerin, insanların; birbirini sırtından hançerlediği böylesine bir dönemde, dost bir insan, ya da dost bir ülke bulmak giderek zorlaşıyor.

Nasıl biz insanların dostları parmakla sayılacak kadar az ise dünya coğrafyamıza baktığımızda da gerçek dost olan iki ülke görüyorum.

Bu iki gerçek dost ülke; Türkiye ve Azerbaycan’dır.

Geçen sayımızda, 1918 yılında Rus-Ermeni-İngiliz ittifakı ile katliama maruz kalan Azerbaycan Türk’lerine yardıma giden Türk Askerlerini konu alan “Türk’ün Türk’ten başka dostu yoktur” köşe yazımı kaleme almıştım.

Bu sayımızda, Azerbaycan ile bizim dostluğumuzun gündelik veya iyi gün dostluğu olmadığını anlatacağım.

Bizim ecdadımız, 1918'de Osmanlı İmparatorluğu yıkılırken tam 8 bin eğitimli askeri seve seve Azerbaycan'ın hizmetine göndermiştir.

Atatürk'ün başkanlığında gerçekleştirilen Kurtuluş Savaşı döneminde işgal altındaki toprakların kurtarılması için Türkiye'ye ilk yardım eden ülke kardeş Azerbaycan olmuş.

Atatürk, Azerbaycan Büyükelçisi Neriman Nerimanov’a mektup yazarak, yardım ister. Nerimanov, 'Kardeşin kardeşe borcu olmaz' diyerek, elinde avucunda, altın, para ne varsa vermiş.
Azerbaycan 4 yıl, 6 ay Türkiye'deki kardeşlerine petrol ve petrol ürünleri gönderir. Aynı zamanda Azerbaycan hazinesindeki altınları Rusya'ya verir, karşılığında Rusya'dan silah alarak, Türkiye'ye gönderir.

Azerbaycan'ın bu adımının ardından diğer Türk cumhuriyetleri de Türkiye'ye yardım etmeye başlar.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Azerbaycan'ın hanımları Türkiye'nin silah almasına yardım etmek için kulaklarındaki küpeye, parmaklarındaki yüzüğe kadar tüm değerli takılarını Türkiye Büyükelçiliği'ne teslim etmiş.

Bizim dostluğumuz yürektendir. Biz, bunun için, Azeri kardeşlerimizle, iki devletiz ama bir milletiz.
Biz, aynı milletin evlatları olarak aynı dili konuşarak, gayet iyi anlaşıyoruz.
Aynı türküleri dinleyerek, aynı olaylara ağlayarak, ortak değerlerimizi paylaşıyoruz.

Ülkemde bir İngiliz’e, bir Amerikalıya ne konuda olursa olsun yardımcı olacağıma bir Azerbaycanlı kardeşimin gelişimi için maddi manevi destekte bulunmaktan onur duyarım.
Bizler, birbirimizi yürekten seviyoruz.

Ama bir devlet üniversitemizde kardeş Azerbaycan’ın lideri İlham Aliyev’in Saddam gibi, Esad gibi diktatör olarak anlatılması ne kadar etiktir.

Azerbaycan Devlet Üniversitelerinde bizim liderlerimizin Esad gibi diktatör olduğu anlatılsa ne hissederiz acaba?

OGÜNhaber