Bu anlayışla son bir yıldır öncelikle Türkiye’ye sınırı olan ülkelere birtakım görüşmeler için görevli olarak gittiğimde ülkemize sevdamızı en üst seviyede tuttuk. Bazı ülke güvenliğimizi tehdit eden durumları haber yaparken bazı durumları ise ilgili mercilere iletme yolunu tercih ettik.
Geçtiğimiz günlerde Avrupa’ya bir dizi etkinliklere katılmak için gittiğimizde bulunduğumuz 10 günlük süre içerisinde İsviçre’de, Almanya’da ve Fransa’da gurbetçilerimizle görüştük.
Ziyaretlerimiz ve görüşmelerimizin ana temasını dünyanın en düzenli şehri Zürih oluştururken, Fransa’ya bir giriş yapıp çıktık. Almanya’ya ise girdiğimiz gibi çıkmamız bir oldu.
Zürih’te fazla kalmamızın nedeni ise tarafsız olduğunu söyleyen İsviçre devletinin hiçbir birliğe üye olmamasına rağmen dünyayı karıştıranların tarafında yer alarak gurbetçilerimize karşı yaptığı etik olmayan gizli algı operasyonlarını fark etmemiz olmuştur.
16 Nisan 2017 yılında gerçekleştirilen referandum öncesi gazete manşetinden İsviçre’de yaşayan vatandaşlarımıza Türkçe seslenerek tehdit eden İsviçre’nin ulusal yayın yapan bulvar gazetesi Blick’in anavatanında duyduklarımız ve gördüklerimiz bizleri gerçekten derinden yaraladı.
Gazete manşetiyle gurbetçilerimizi tehdit eden, ülkemizi ve huzurumuzu hedef alan gazetenin yaptıkları değişik şekillerde bazı kurumlar aracılığıyla yapılmaya devam ediyor.
Gurbetçi ailelerinden ülkesini seven her birey tek tek fişlenerek, kişi odaklı bir operasyon yürütülüyor.
Fakat ülkemizde terör faaliyetleri yapan FETÖ, PKK ve benzeri örgüt ile onların sempatizanlarına devlet ve özel kurumlarda bazı imtiyazlar ve kanun dışı kolaylıklar sağlanmış.
En basiti bir Türkiye sevdalısı 40 yıldır İsviçre’de yaşayan bir ailenin çocuğu ile alakalı okulda bir görüşme yapılacağı zaman iltica veya değişik yollarla ülkeye 1 yıl önce gelen terör sempatizanı kişi o aile ile okul arasında devlet tarafından ücretli arabulucu olarak tayin ediliyor.
Yani Almanca dilini konuşmayı tam bilmeyen bir kişi bir Türk öğrencinin durumuyla alakalı bir görüşmede ana dili gibi Almanca konuşan bir veliye yardımcı olmak için tayin ediliyor.
Geçtiğimiz Çanakkale zaferi yıl dönümünde İsviçre’de kutlama yapan öğrencileri ‘çocuklara savaş tatbikatı yaptırıldı’ diye manşetlere taşıyan ve Türk ailelerini tek tek fişleyen anlayışı değişik oyunlarla Türkiye sevdalısı ailelere zarar vermek için farklı
metotları devreye sokmuşlar ve sokuyorlar.
İsviçre’de vatanını seven Türk işadamının ticarette yolu kesilirken, devlet kuruluşlarında çalışanların da yükselmesine engel olunuyor.
Vatanımıza ihanet içerisinde olanların ise ticarette başarı yakalaması ve çalıştıkları kurumlarda yükselmeleri için değişik teşvikler gizli kapaklı uygulanıyor. Ayrıca bizim hain olarak fişlediğimiz kim var ise ticaret yapmasa veya bir kurumda çalışmasa bile ya işsizlik maaşı adı altında veya başka bir şekilde maddi olarak güçlü olması sağlanıyor.
Bize düşen görev çan sesiyle erkenden kalkarak ülkeleri için çalışanların ülkemize ve gurbetçilerimize yaptığı çirkinliklere müsaade etmememizdir. Büyükelçiliğimizde görevli olan tüm çalışanların bu anlayışla seferberlik halinde çalışmasıdır.
Tüm engellemelere, tehditlere ve algı operasyonlarına karşı gurbetçilerimiz siyaset üstü düşünerek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a güvenmeye ve ona olan sevgilerini artırmaya devam ettiklerini gördüğümü de ayrıca belirtmek isterim.
Katıldığımız fuar, seminer, geziler ile alakalı yaptığımız ziyaretleri kaleme alacaktım, lakin bu çirkinlikleri öğrendikten sonra orada gördüğüm akılcı uygulamaları buradan paylaşmak yerine bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.
Ezan sesiyle erkenden kalkmalı ve bu çirkinliklere dur demeliyiz.